Bulgaristan'da 3 gün sürecek hükümet karşıtı eylemler başladı. Protestolar, "yurtdışında ve ülkede yaşayan Bulgarların bir eylemi" olarak lanse ediliyor. Yani, Türkler ve Romanları bunun dışında tutan bir grup tarafından yapılıyor. Kendilerine "Borisov Katliamı ve hükümet mafyası karşıtı" diyorlar. Protestolarda "Parti ilişkilerine, yolsuzluğa ve imtiyazlara hayır" sloganı atılıyor, hükümet istifaya çağrılıyor, hatta hükümet modelinin değiştirilmesi ve İsviçre gibi ülkenin referandumlarla yönetilmesi isteniyor.
Ada Tepe'deki Kanada menşeli altın maden ocağı "Dındi Preşıs Metıls" artık devreye girdi ve buradan 23 ton altın çıkarılması bekleniyor. Koşukavak'ta bulunan bu ocakta yılda 800 000 ton ham maden işlenecek.
Büyükelçi Dr. Hasan ULUSOY'un bu ziyaretinin ana nedeni ise, Türkiye Cumhuriyeti'nin, bu ilimizin eğitim ve sosyal ihtiyaçları için sağladığı büyük bir bağışın teslimatı.
6 Eylül günü geldi çattı ve bir de ne görelim. Şumkar Penço'nun yüzünden beyaz kefeni indirilmiş ve katilin o ünlü gara bıyıkları hınzırca güneşe karşı şakıyorlardı...
Aslında orada yaşayan kardeşlerimizin bir suçu bulunmuyor. Başkent Sofya'nın güneş girmez, kalın perdeli odalarında alınmış bir karar bu. Bir zamanlar sessiz sedasız birer deneme tahtasına dönüştürülmüştük ya, şimdi de ara sıra, bizim üzerimizden bazı deneyler yapılmaya devam ediliyor.
Günümüze dönersek, tamamen bir akıl tutulmasıyla karşı karşıyayız. Kurşuna dizdiği aynı Türkler, şimdi kalkmışlar bu gaddar herif için anıt dikiyorlar. Vaktinde iki yüzlü bir toplumun bireyleri olarak, fazla bir hak ve özgürlüğe sahip değildik ama hala mı esir durumda bir toplumuz?
Demir Doğan'dan söz açılmışken, bir de magazin haberi vereyim. Yakında Pamela Jeynova ile dünya evine girecek. Gelin adayı Pami beş aylık hamile. (Küçük fotograftakiler?) Kırcaali'ye yatırım yapma sebebi ise, önümüzdeki seçimlerde eski sözde Türk partisinden vekil seçilmek. Hem de listenin birinci sırasına oturacak(mış)...
Bulgaristan'daki Türk köylerinin ve kasabalarının nüfusu azalmasına rağmen, hatta artık bazıları tamamen terk edilmiş durumda ama her yerde camiler, mescitler ve mezarlıklar onarılmakta ve temizlenmekte. Bu hususta göçmen camiasının ve buna bağlı derneklerin teşebbüsleri ve katkıları hiç önemsenmeyecek kadar büyük.
* FETÖ - “irfan” karartma çetesinin uluslararası eylem kadroları, Sofya İslam Enstitüsü'ne sızmayı başarmıştı. * Hedeflerinde Bulgaristanlı Müslümanları inancından caydırmak, Hak’tan uzak tutmak vardı. * FETÖ-cüler ile Hak ve Özgürlükler Hareketi yönetimi arasında, Türkiye'deki FETÖ yerleşkelerinde, 1 500 (bin beş yüz) Bulgaristanlı Türk ve Pomak gencin eğitim yoluyla bilincinin karartılması sözleşmesi imzalandı. * Türkiye Cumhuriyeti'ndeki FETÖ okullarından dönenler, bir kere kara kadere semer olmayı kabul etmişlerdi.
Köyümüzün adı nereden geliyor? Bu çok ilginç bir öyküdür ve birkaç şıkkı vardır. Köyümüzü ilk ziyaret edenler bir çıkmaz içinde kalmışlardır her zaman. Çünkü onların bir bildikleri vardır: Köprü, köprülü deyince sağa sola bakınırlar, bir dere ararlar ve üzerinde de bir köprü olur. Oysa ilk ve en akla yakın şık şöyledir: Yaşlıların iddialarına göre köyümüzün temellerini Osmanlı veziri Mehmet Köprülü atmıştır. Paşa, 1648-1656 yılları arasında Köstendil valisidir. Rivayete göre, maiyeti ile birlikte bu yörede denetimlerini sürdürürken bir gün mezarlığın olduğu yerde konaklıyor ve bu yerde birkaç gece kalıyor.
Bizim memlekette her mevsimde bolca mevlit okunur ama yaz mevlitleri de pek meşhurdur. Mevlit okumanın/okutmanın asıl amacı, Efendimizin dünyayı şereflendirmesinden ötürü duyulan sevinci ortaya koymaktır. Kainatın, yaratılmasından kıyamete kadar geçirdiği/geçireceği en önemli zaman dilimi olan bu günden ötürü sevinç duymanın ve bunu meşru bir yolla ortaya koymanın dinen bir sakıncası bulunmamaktadır.
Ve böylece çeşitli şantajlar işe yaramayınca, son çare olarak harakiri ile eşanlamlı yeni parti kurma blöfundan medet umma gafletine kadar gitme kararı almış bu kırmızı suratlı samuraylar, son harakirilerini yapıp, kendi kazdıkları mezarın içine, kendileri yuvarlanacaklardır...
9 Temmuz tarihli "BULGARİSTAN'DAKİ FETÖ NE ZAMANA KADAR KAMUFLE EDİLECEK?" başlıklı yazımız büyük yankı uyandırdı. Bugün ise Türkiye Cumhuriyeti Filibe Başkonsolosu Hüseyin Ergani, FETÖ'nün Bulgaristan'daki yapılanması konusunda bir basın açıklaması yaptı.
* Fetulahçılar, Bulgaristan'ın bütün bölgelerinde kayıtsız şartsız, sınırsız bir kart blanş sahibi oldular. * Kamuoyu önünde birer Türkiye Cumhuriyeti'nin temsilcisi olarak tanıtılıyordu ama perde arkasındaki oyun kuranları ise Sofya'daki Amerikan elçiliğinde oturuyorlardı. * Belki de Bulgaristan'da en güçlü FETÖ yapılanması mevcut. Bu durum asıl Bulgaristan için ileriye dönük ağır bir tehdit oluşturmakta. * Bulgaristan'daki FETÖ'cüler bugün derin bir sessizlik içine büründüler, sanki narkozla uyutuldular ve adeta birer görünmez adam oldular. * Sanal alemdeki bir sürü sahte isimli trolü sayesinde, Lütfi Mestan'a karşı cephe açtılar. Belli ki, Lütfi Mestan'ın Ankara ile iyi geçinmesi bunların bir yerlerine fena şekilde batmakta.
Sevlievo'ya bağlı Gradnitsa köyündeki Müslüman ve Hristiyan mezarlıkları, bilinmeyen kişiler tarafından vahşice bir saldırıya uğradı. Altmışa yakın Müslüman mezarının ve onbeş hristiyan mezarının taşları yerinden sökülüp kırıldı. Hatta bir merhumun mezarı açılmıştır.
"Kollarını göğüslerine bağlayıp, ben parti toplantılarına ve etkinliklerine katılmayacağım diyenlere daha fazla tahammülümüz kalmadı! Biz 20 binden fazla insana hep bir ağızdan "Ne mutlu Bulgaristan'da Türküm diyene!" sözlerini tekrarlatmış bir siyasi gücün temsilcileriyiz", diye devam eden Lütvi Mestan'ın bu mesajları bizim açımızdan gurur ve onur vericiydi.
Daha önce birleşme konusunda yaptığımız uyarılar dikkate alınmayarak, nasıl ki aylarca boşuna zaman kaybedildiyse, bu hainleri de partide tutmak, gereksiz zaman kaybı ve partiye zarar vermekten başka birşey değildir...
"Bir havasız ve pis odada 6 kadın kalıyorduk, odalar ise küçücüktü, sadece birer küçük pencereleri vardı. Bulgaristan'dan gitmiş köle kadınlar, upuzun ve sonsuz bir ovada çilek topluyorduk ama ben bir ay dayanabildim bu kötü yaşam şartlarında. Tam 55 tane esir kadının arasında yaşıyordum. Bütün gün, sıcak naylon altında, belini kıvırmış halde, çilek topluyorduk. Belimizi doğrultmaya bile iznimiz yoktu.
Kirkovo Belediye Başkanı Şinasi Süleymanov’u, kabul gününde ziyaret etmek istedim. Bir saat kapının önünde bekletildikten sonra, beni kabul etmeyeceğini söyledi. Beni neden kabul etmiyorsun, diye sorduğumda, DOST partisi üyelerini kabul etmek değil, bu belediyede görmek istemediğini belirtti. Gelen 3 tane koruması ve belediye görevlileri, zor kullanarak, tekme tokat beni dışarı atmaya çalıştılar. Bunlar beni tartaklarken, belediye başkanı memnun bir şekilde sırıtmaya devam ediyordu.