Türkler ve Türkiye karşıtı kin ve nefret dolu söylemleriyle bilinen bu faşizan partinin temsilcileri, miting esnasında bir ara Türkçe nutuk atmaya başladılar. Adeta şaka gibi bir durum, bizi aldatıp oylarımızı kazanmak için, azılı düşmanlarımız bile dilimizi kullanmaya başladılar. Yakında bunlar ellerinde Türk bayrağı sallamaya da niyetlenirler...
Kırcaali şehrinde artık aradığım bütün eski arkadaşlarımı ve dostlarımı bulamaz oldum ve bu durum beni derinden yaralamakta. 30 yıl boyunca şehrimizi yöneten ikiyüzlü siyasi güç, bizleri Batı Avrupa devletlerine birer aciz ve çaresiz modern köle olarak kahpece pazarlamaktadır. Genç nesillerimizin birer köle ruhunda ve zihniyetinde yetişmelerine en azından benim gönlüm rıza göstermiyor. Lütfen, daha fazla buna izin vermeyelim!
* Özgürlüğün ve demokrasinin ne olduğunu bilmememize rağmen, bu iki kelimeyi çok sevmiştik, onlara inanmıştık. * Türkan Çeşme'deki ilk anma törenindeki kalabalığın videosunu, Google'den sildirmeye hala akıl bile erdiremediler... * Nihayet, peyklere olan bütün inancımız zar zor yitirildi. Artık bulunmaz Hint kumaşını bile, sahtesinden ayırt edebiliyoruz. * Bizim için, zalimlerin ve zulmün önünde diz çökmek, ona sessiz kalmak, yezitlere boyun eğmekle eşdeğerdir.
* Bulgaristan'ın iliklerine kadar sızmış, adeta devletle bütünleşmiş bu çeteyle bizim halkımızın ne gibi bir organik bağı vardı? * Yıl olmuş 2019. Bizler ise hala Çinli Mao Zedong ve Arnavut Enver Hoca'nın devrinin birer esiri muamelesi görmekteyiz. * Kan kusmaya devam ederken, kızılcık suyu içiyoruz demenin ne anlamı var?
Şimdiye kadar göçmen derneklerinin Bulgaristan'daki toplumsal gelişmelerden ilgilenmeleri bazı Bulgar çevrelerine rahatsızlık veriyordu ve onlarda bir şekilde buna tepki gösteriyordu. Artık aynı çevreler bizim oradaki Türkleri kullanmakta ve bunda hiç bir abes görmüyorlar. Bunların sayıları arttıkça artıyor. Hatta bazıları Anavatandaki kardeşlerine sövüp saymayı öyle bir abartıyorlar ki, Türk devlet yetkilileri bu tür şahıslara, Türkiye'ye giriş yasağı koyuyorlar.
* Ozanlarımız bu festivali, kendi aralarındaki şahsi dayanışma ile tertiplemekte. Şimdilik onlara sahip çıkan bulunmuyor. Arkalarında siyasi bir güç yok, ne de bir sivil toplum kuruluşu. Halbuki, bu organizasyona Bulgaristan Kültür Bakanlığı sahip çıkabilir. Düzgün bir proje hazırlanıp sunulmuş olsa, Ankara'daki Dış Türkler Başkanlığı da mutlaka katkı sağlayacaktır. * Öyle bir derin uçurumun ucundaki boşlukta sallanmaktayız ki, yarın bir Mustafa Karadayı ortaya çıkıp ta; "Yeni okul yılının başlamasıyla, herkes çocuklarını Türkçe derslerine kayıt ettirsin!" çağrısında bulunmuş olsa, emin olun ki, bu sorunumuz hemen ve temelden çözüm bulacaktır, çünkü yeni seçimler arefesindeyiz ve binlerce belediye başkanı, muhtar ve meclis üyesi adayı çok tedirgin ve her söyleyeni yapmaya hazır vaziyette beklemekte...
* Bazen memleketteki gazetecilerle kendi aramızda durum tespiti yapıyoruz. Bana bazı tüyolar veriyorlar, kendilerini sıradan bir bilgiyi gizlice fısıldamaya mecbur bırakanlar utansınlar. * Günümüzde güya sansür ve siyasi polis yok deniyor, fakat acımasız mafyanın köteği var. Kötekçilerin bey babaları ise bizim eski tanıdık sansürcüler oluyor. Yani, ülkemizde değişen bir şey yok, hatta git gide durumlar faşizmin rengini almakta. * Sofya, Köstendil, Eski Zağra ve Karlıova'daki bazı camilerin akıbetini biliyoruz, çünkü müzeye dönüştürülen her camimize daha ziyade imam veya mümin giremez oluyor. Bizim ecdadımız, sonuçta bu camileri müze atraksiyon şhow yeri olarak inşa etmemiş.
* Düşünüp taşınmışlar ve sancak kasabamızda bir okul, bir medrese olmasını kararlaştırmışlar. Ama ardı arkası kesilmeyen savaşlardan sonra, bu yararlı iş için insanımızda, elde avuçta beş kuruş bile yoktur. * Akil adamlarımız kesin bir karar alır; Sancağımız da kesilen bütün kurbanların derileri toplanıp satılacak ve bu dava uğruna değerlendirilecek! Böylece geceli gündüzlü hummalı uğraşılar sonucu bina dikilir ve eğitim için kapılarını geriye kadar açar...” * Ne var ki, bundan birkaç zaman önce burayı ziyaretimde, giriş kapısının ne sağında, ne solunda bir asıl tabela göremedim. Bu binanın yıllar önce bir eğitim mekanı veya Medrese olduğunu anlatan bir yazıya rastlamadım.
* Ne var ki, bütün bu gelip gitmeler, buluşmalar ve törenler, çoğu kez zengin ikramlı sofralarda bitiyor ve unutuluyor. Bizim kimsenin içtiğinde ve yediğinde asla gözümüz yok, fakat bu tür etkinliklerin bizim toplumumuza neler kazandırdığını da birazcık irdeleyelim. * Başımızın üzerinde yeriniz bulunmakta! Ama şimdi nerelerdesiniz, bizim acilen ve yeniden yol göstericilere ihtiyacımız var? * Bir topluluğun kimlik davasında birinci madde onun anadilidir. Hani bizim var olan Türkçemiz nereye uçtu gitti? "Seçmeliymiş geçmeliymiş" diye ıvır zıvırlar ortalıkta dolaşmakta ama gızanlar dilimizi es geçmekte ve okumamakta...
Seçimlerde genel olarak, seçmen kitlesinin katılım oranlarına göre, belki de en başarılı parti. Ancak geçmiş seçimlerde elde ettiği sonuçlar açısından değerlendirildiğinde, gösterilen inanılmaz gayrete rağmen, daha başarısız oldukları ve seçmen nezdindeki erozyonun devam ettiği de açıkça ortada.
DOST açısından, AP seçimlerinde elde edilen sonuç, hayal kırıklığı yaratmış olabilir. Ama bize göre, bu durum partinin lehine olacaktır.
DOST partisinin, birçok sıkıntı ile boğuşmak zorunda kaldığı bir gerçek. Maddi sıkıntıların ötesinde, kuruluş felsefesi açısından bakıldığında, bir çok çevrenin uykusunu kaçırdığı ortada.
DOST'a zarar vermek için fırsat kollayan çevrelerle dümen çevirecek, işleri yüzüne gözüne bulaştıracak, sonra çıkacak, seçimlerden önce yazılan, DOST'un milletvekili çıkarma ihtimali yok, yazısını ileri sürerek bahane arayacak, öyle mi?
Evet, DOST beklenenin altında kaldığı ortada ama bunu iyi tahlil etmek lazım. Açıkça ortaya şu çıkmıştır. DOST'un aldığı düşük oy, DOST seçmeninin DOST'tan vazgeçtiği için değil, sandığa gitmediği içindir. Bu durum her yerde olduğu gibi, Kırcaali ve Cebel'deki seçim sonuçlarını incelediğimizde çok net belli olmakta.
Bulgaristan'daki dünkü seçimin kaybedeni DPS partisi oldu, çünkü bir önceki seçime göre, 80 000 oyu daha az çıktı.
* Bugünlerde DPS saflarında bayram var. Bayramınız kutlu olsun ama diğer düzen partilerinden bir farkınız bulunmuyor. * Zaten bizim insanımız eskiden olduğu gibi, şimdi de devletçidir. DPS'yi de bir devlet partisi olarak görmeye devam etmekte. Yüzde yüz oy vermeler, bir nevi alışkanlık olmuş...
Deniz köşkündeki görüşme hiç gönül açıcı geçmemiş. Ahmet Doğan, aynı gece, denizden çıkan bir büyük yılanın köşk kapısından içeriye girdiğini görmüş. Kitapları açıp bakmış ama bu olayı bir türlü çözememiş.
* ANCAK 30 YILDIR BU GÜNÜN HALA AYNI HEYECANLA KUTLANMASI SON DERECE ANLAMLIDIR VE HEPİMİZİN GÖREVİ, BU HEYECANI GENÇELRİMİZE VE GELECEK NESİLLERE AKTARMAK OLMALI. * 19 MAYIS OLAYLARI, CEBELLİLERİN BİRLİK BERABERLİK İÇİNDE HAREKET ETMELERİ SAYESİNDE MÜMKÜN OLABİLMİŞTİR VE HER NE KADAR BİRKAÇ YILDIR BU BİRLİĞİMİZ BOZULMUŞ GİBİ GÖRÜNSE DE, ZAMAN İÇİNDE BUNUN TEKRAR TESİS EDİLECEĞİNDEN ZERRE KADAR ŞUPHEMİZ YOKTUR.
Yatar kalkar Türkçe konuşur... Arabada Türkçe müzik dinler... Evde Türksat izler... Türkçe haber dinler... Kafede Türk futbolu izler...