Edebiyat

Edebiyat Haberleri

Vatan Neresi

Buralarını ne kolay terk ettin,/  Kurda kuşa mekan ettin,/  Gidişi kurtuluş zannettin./ İşin kolayını mı seçtin,/  Umut yolcusu, Rodop göçmeni?

O Yalnız Duygularını Öldürebilirdi

***Kalktı, ayaklarının ucuna basarak koridora çıktı. Konutun karanlığına karışan karaltısı yatak odasına süzüldü. Bundan böyle serseriye cesaret gelmiş, kasılarak içinde racon kesiyordu. Ancak duyulabilen bir çıt sesi ile kapıyı açtı. Kedi yürüyüşüne öykünen sessiz adımlarla içeri girdi. Usulcacık Emel’in üzerinden yorganı sıyırdı. Karanlıkta belli belirsiz seçebildiği çehreye yüreği yanıp, acıyarak baktı.

Sizin Romanınız - Son Talika

***  İşte bu roman sizin romanınız.  Dedelerinizin, hatta anne ve babalarınızın çok yakın bir geçmişte yaşadığı, oradan oraya savrulduğu, herkesin yerinden yuvasından kovulduğu, dayanılmaz kayıpların, acıların yaşandığı ama pek çoğunuzun, ne yazık ki, tam olarak kavrayamadığı bir sürecin romanı.

Şair Recep Küpçü'yü kimler katletti?

*** Komünist rejimin istihbarat gilotini çok acımasızdı. Yemyeşil bir bahar sabahının erken saatlerinde, Varna'nın büyük ve geniş deniz parkında bir bank üzerinde şairin cansız bedeni bulunuyor. *** Recep Küpçü'nün ölümü, o dönem ülke çapında yaşayan Türklerin arasında büyük yankı ve infial yaratmıştı. Böylece, bütün rejim karşıtı Türklere, ciddi bir şekilde korku salınmış ve mesaj verilmişti. *** Şimdiye kadar fazla dillendirilmeyen başka bir rivayete göre ise, güya gece yarısından sonra şair yakın bir arkadaşı tarafından o parkta öldürülmüştü...

Yok Edilen Bir Ömür; Recep Küpçü

***Recep Küpçü’yü düşünürken bunlar geldi aklıma. Çünkü o bir şairdi ve ömrü soyutlandıkça sonsuzlaşan bir nehirdi ve gideceği okyanus daha tamamlanmamış, oluşma aşamasındaydı. *** Recep Küpçü için geniş bir çalışma başlatılarak tüm eserlerinin eksiksiz bulunmasına çalışılmalı. *** Bildiğim kadarıyla bir romanı daha var deniyordu, o da gerekli çalışmalar sonrasında okurla buluşturulmalı. *** Yaşamak sorgulamaktır, korkmadan sorgulamak...

Siz uyuyun, babanız yürüsün...

*** Uyuyun yavrularım, uyuyun! / Siz uyuyun, babanız yürüsün / Zira küçükler / Uyurken büyürmüş / Büyüklerse yürürken…

Anne

*** Evladının bütün acıları, sanki annenin yanaklarından göz yaşı olarak süzülmeye devam ediyordu. Yüreğinin bütün derin sıcaklığı ile hiç durmadan çocuğun alnını okşuyor ve titrek ellerini adeta başından koparamıyordu.

Nebiye Akbıyık - Antaloji 2020

Bir anda gurbetim oldu tüm dünya /Anam olsa / Gel kınalım derdi / Koy dizime başını / Güzel elleriyle /  Cennet bağışlardı bana

Baba Ocağı

Tozlu raflara sinmiş acayip bir ıtır,/ Baktıkça her sahan içerimi sızlatır... /Avucumun içi yanar elkayası iki taştan,/ Burkulur içim, gözlerim ballanır yaştan./ Yasyabancı bir yadırgama bu sefer,/ Boş kalmış saklambaç oynadığım yerler... /Zamanla aşınıp bitmiş kapıda eşik,/Unutulmuş ninnisini beni büyüten beşik.

Yahya Akbukut - Anataloji 2020

Yangınları doğurur bazen mısralarım,/ her boyuta sanki kilitlenir bilincim./ Koklarım zamanı küllerin/ renginden.../ Kim olduğum ve nereden -/ önemli değil!

Postmodernizme Kur Yapmak

*** Ceyda Sevgi Ünal’ın, İzmarit öykü kitabının (Klaros Yayınları, Kasım 2019) en belirgin özelliği; yirmi birinci yüzyıl Türkiye’sinde cinsel saldırıya uğrayan, kuma yıkımları yaşayan, insan yerine konulmayan kadınları konu yapıp anlatmasıdır. O bir kadın yazar olarak ülkemizin kanayan bu yarasını ne görmezlikten gelebilir, ne göz ardı edebilir, ne de es geçebilirdi. Eğer yazın sanatı olmasaydı, insanlar ne görünen yüzünü, ne de görünmeyen içyüzünü görebilirlerdi.

İsa Cebeci - Antaloji 2020

*** Hak nuruyla aydınlanmış özleri / Gizli cürümleri görür gözleri / Gün olur mermiye döner sözleri / Haksızı, namerdi üzer âşıklar.

İbrahim Kamberoğlu - Antaloji 2020

*** hora feneri gibi yalnız ve hüzünlüyüm / marmara denizi kadar yorgun, / huzuru şeytan almış götürmüş / herkese duyurulur, / lütfen duyanlar duymayanlara söylesin, / avukatlığıma soyunacak bir kadın arıyorum / ücret dolgundur...

Babama Mektup

*** Artık hayat bıraktığın gibi değil, ne dostluklar, ne kardeşlikler, ne komşuluklar eski günlerdekine benzemiyor. Herkes menfaat peşine, özel çıkarlar için, nice değerler feda ediliyor bil bilsen? Bu yol nerelere sürükler bizi belli değil, beyaz güvercinler bile barış getirmez bir zamanın içindeyiz baba, bilmem nasıl dert yansam sana. Yaşadığımız zamanın içinde olsaydın eğer, dualarını okuya okuya, şeytanların insana uyduğu bir dünya der, çekip gidersin geldiğin yere.

Son Sonbahar

Bir yol ki/ yürümekle üremez/ savaşmakla uzak gider geleceğe doğru/ Bir yol ki/ bizler kendimizi buluruz meçhul yollarda/ yitirince benliğimizi  

Savacıda iki bakır bakraç

su terazisine saklar aşkını/ keşiş yeşim taşı ustası/ düşü kelebek batığı/ hangi ağaçtı/ çınardı/ belki/ sultan orhan’ı görmüş dalında/güvercinler onu/hayali bir kuğu sanmış

Bir ailede horoz ötmeli horoz

"Aganin, ben karısız yaşıyorum, çünkü o karı dediğin şey çok şeytandır ve her yere de burnunu sokar. Ben de böyle şeylerden hiç hoşlanmam. Karı olan karı, karı gibi durmalıdır. Daha sı da var. Bir evde tavuk değil, horoz ötmelidir, horoz! Anladınız mı beni? Horoz ötmelidir!"

Annem

***  Dostlarım, bu yazımın her kelimesi hakikat, sizlere çevremizdeki insanları birazcık anlatmak istedim. İnsanlar içerisinde kötüler de var ama iyi olanlar, birbirlerine yardım elini uzatanlar, derdine derman olanlar, her zaman kötülerden daha fazladır. Hiç tanımadığım, ismini bile bilmediğim kişilerden yardım aldım. Ayni zamanda, yaşamak ve yaşatmak için savaşmak lazım...

Toplam 157 haber.