Yanar hala çoban ateşleri,/ kar seyirde suspus, / gök yüzü gri. / Kış kıyamet savrulmuş; / her yere serpilmiş küs bulutlar. / Selam durmuş fırtına...
*** Bantlı kemer / kararsızlığın patlamasıyla / Laleler üzerinde elbisenin peşinden yürüyorum, / Samanyolu ' nun çukurunda çiçek açıyor...
Bir yerden bir şey çalınırsa / Biri yıkılmışsa eğer / Birine kelepçe vurulmuşsa / Suçlu olan benim, ben!
Türküler söylerdi yanık yanık / Türküleri vardı Türklüğüne tanık / Sesi fırtına biçti Rodoplar’da / Zalimin kafesi dar gelir aslana
*** Bulgarca okumaya başladığım kitabımı Türkiye’de Türkçe olarak tamamlayıp okudum.*** Kısaca özetleyecek olursak ben Türk edebiyat dâhilerine aşık bir insanım. *** Kitabım yaşadıklarımı anlatan bir anı öykü kitabıdır. Ama nasıl anlatıyorum orası önemli. 13 yaşında bir çocuğun gözünden yaşadıklarını, özlemlerini, hüzünlü çileli günlerini kendi gözünden anlatıyorum.
*** rüzgârın elçiliği buraya kadardı / kabul olmuştu evin isteği / son kez baktı kızıl yüklü dallara / yalınkılıç bir yıldırım yerine getirdi / evin ötenazi isteğini
***oyuncağım hiç olmadı babamın türküleri vardı/kim bilir mutlu günler bekler ardımda kalanları,/korkuyorum tanrım,neyin peşinde bu çakal sürüsü
*** oralarda yok saydılar, buralarda unutuldum / tavana atılan eski sandıklar gibi, / sakalıma düşen tel tel aklar / o şımarık yılların parmak izleri, / alçağın teki günün birinde / arkamdan sırıtmasın diye / bu günden tezi yok öğrenin lütfen / içimdeki gizleri...
Uzaktan geldim Ata'm / Gönlüm çok yorgun / Şanlı bir geçmişin anısıyım / Yaşantısıyım kabuslu günlerin / Yorgunum Ata'm
Köşkler, yalılar ve süslü konaklar / Öpüşürken güneşle, dolunayla / Teraslardan dökülürken nihavent şarkılar / Bizim viran-hanenin dört köşesinde / Neden hala öcü var usta?
Buralarını ne kolay terk ettin,/ Kurda kuşa mekan ettin,/ Gidişi kurtuluş zannettin./ İşin kolayını mı seçtin,/ Umut yolcusu, Rodop göçmeni?
***Kalktı, ayaklarının ucuna basarak koridora çıktı. Konutun karanlığına karışan karaltısı yatak odasına süzüldü. Bundan böyle serseriye cesaret gelmiş, kasılarak içinde racon kesiyordu. Ancak duyulabilen bir çıt sesi ile kapıyı açtı. Kedi yürüyüşüne öykünen sessiz adımlarla içeri girdi. Usulcacık Emel’in üzerinden yorganı sıyırdı. Karanlıkta belli belirsiz seçebildiği çehreye yüreği yanıp, acıyarak baktı.
*** İşte bu roman sizin romanınız. Dedelerinizin, hatta anne ve babalarınızın çok yakın bir geçmişte yaşadığı, oradan oraya savrulduğu, herkesin yerinden yuvasından kovulduğu, dayanılmaz kayıpların, acıların yaşandığı ama pek çoğunuzun, ne yazık ki, tam olarak kavrayamadığı bir sürecin romanı.
*** Komünist rejimin istihbarat gilotini çok acımasızdı. Yemyeşil bir bahar sabahının erken saatlerinde, Varna'nın büyük ve geniş deniz parkında bir bank üzerinde şairin cansız bedeni bulunuyor. *** Recep Küpçü'nün ölümü, o dönem ülke çapında yaşayan Türklerin arasında büyük yankı ve infial yaratmıştı. Böylece, bütün rejim karşıtı Türklere, ciddi bir şekilde korku salınmış ve mesaj verilmişti. *** Şimdiye kadar fazla dillendirilmeyen başka bir rivayete göre ise, güya gece yarısından sonra şair yakın bir arkadaşı tarafından o parkta öldürülmüştü...
***Recep Küpçü’yü düşünürken bunlar geldi aklıma. Çünkü o bir şairdi ve ömrü soyutlandıkça sonsuzlaşan bir nehirdi ve gideceği okyanus daha tamamlanmamış, oluşma aşamasındaydı. *** Recep Küpçü için geniş bir çalışma başlatılarak tüm eserlerinin eksiksiz bulunmasına çalışılmalı. *** Bildiğim kadarıyla bir romanı daha var deniyordu, o da gerekli çalışmalar sonrasında okurla buluşturulmalı. *** Yaşamak sorgulamaktır, korkmadan sorgulamak...
*** Uyuyun yavrularım, uyuyun! / Siz uyuyun, babanız yürüsün / Zira küçükler / Uyurken büyürmüş / Büyüklerse yürürken…
*** Evladının bütün acıları, sanki annenin yanaklarından göz yaşı olarak süzülmeye devam ediyordu. Yüreğinin bütün derin sıcaklığı ile hiç durmadan çocuğun alnını okşuyor ve titrek ellerini adeta başından koparamıyordu.
Bir anda gurbetim oldu tüm dünya /Anam olsa / Gel kınalım derdi / Koy dizime başını / Güzel elleriyle / Cennet bağışlardı bana