Edebiyat

Edebiyat Haberleri

HAMBAR DERE GÖRÜNÜYOR MU, OĞLUM?

Hele annesi! Yunus, annesini merdiven başına getirdi. Yaşlı kadının her katı, her odayı, kendi gözleriyle görmesi ve sevinmesini istiyordu.  Zaten şu göç olayı onu vaktinden önce yaşlandırmıştı. Kadıncağız, dik merdivenin üçüncü basamağında yasılı kaldı. Tüm takati kesilmişti. Yunus hemen yetişti. Annesine sarıldı ve onu sağlamca tutarak, ilk kata çıkarmayı başardı. Odaları gezdiler. Anne ikide bir elini yüzüne sürerek, Allah'a duacı oluyordu, gelini ile torunlarına uzun ömürler diliyordu.

Şarkı Olmuş Bir Şiirin Hikâyesi

Ötelerden beri var olup gelen büyüklerimizi gereken saygı ve şükranla anıp tanıtmak, hele de bir azınlıklar konumunda olan bizler, kıyıda kuyuda kalanları araştırıp gün yüzüne kavuşturmak, umumun dikkatine sunmak, her eli kalem tutan aydınlarımızın boyun borcudur diyerek, rahmetli Mehmet Müzekkâ Con'un özgeçmişinin bir yerlerde yazılmasına, bir köşelerde yayınlamasına katkılarda bulunulur niyetiyle, işittiklerimi, bildiklerimi sıradan bir başlıkla " Şarkı Olmuş Bir Şiirin Hikâyesi" olarak paylaşıyorum...

ANA

Seni dokuz ay karnında taşıyan, bir parça etten yetiştirip büyüten o ananın büyüklüğünü nasıl olur da bilmezsin? Gece uykusundan almış, beşiğini sallamış, başucunda yanık yanık ninniler söylemiş. Adım atmasını, ekmek-su istemesini öğretmiş sana. Namus demiş, haysiyet demiş ana! Geceleri gündüzlere katarak, yağmur-çamur dememiş, çalışmış. Evlatlarım rezil olmasın diye, yememiş yedirmiş, giymemiş giydirmiş. Kendisi okuyamamış ama evlatlarım okusun demiş, okutmuş. Bu yüce anayı nasıl bilmezsin sen? Onun öyle büyük bir kalbi vardır ki, dünyaya yeter. Sadece sevgi ve iyiliklerle doludur.

MASALIMSI GERÇEKLER

Sabahları martıların kaygısız çığlıklarıyla uyanan, kâh durgun, kâh azgın dalgalar üstüne güneşi ansızın doğan bir deniz şehrini mesken tutmuştu şair Recep Küpçü. Şahsının bilenmiş tutkuları gereği, şair mizacına en uygun, evrensel güzellikleri, özgürlükleri bağrına yâr etmiş, mutluluklara yelkenler açan bir deniz şehri olmalıydı Burgaz.

ÜSTADIM, ŞARKILARDA VE TÜRKÜLERDE YAŞIYORSUN SEN...

En çok da senin eserlerini okuyorduk, Üstat. Daha ilkokulda hocalarımız bizi seninle tanıştırdılar. Okulda, koro halinde " Aldırma gönül, aldırma!" dizelerini seslendiriyorduk. Azeri kardeşlerimizin bir bestesi miydi bu, yoksa bizim bura Türklerinin bir yansıtması mıydı, tam hatırlayamıyorum, ama biz bunları söylüyorduk! En çok da "Kuyucaklı Yusuf" romanını beğenmiştim. " İçimizdeki Şeytan", "Kürk Mantolu Madonna" romanları da harikaydılar.

Balkanlar'da Türk Dili ve Edebiyatı Araştırmaları Dergisi'nin ilk sayısı çıktı

Balkanlar'da Türk Dili ve Edebiyatı Araştırmaları Dergisi (BALTED), Balkan Türklerinin Türk dili faaliyetleri ve edebî üretimleri alanında faaliyet göstermekte ve söz konusu sahadaki çalışmaların desteklenmesi ve bilimsel bir nitelik kazanması amacını taşımaktadır.

EBEDİYETE GÖÇEN ŞAİRLERİMİZİN ESERLERİNDEN SEÇMELER

Kuşlar kanat açıyor / kuşlar kanat açıyor ufukta, / Kanat üzerinde / ufuk gülüyor.

BİR HÜZÜNLÜ TÜRKÜDÜR BİZİM HİKÂYEMİZ

Sessiz adımlarla sonbahar aralıyor kapıyı / Güneş daha bir utangaç / Günler daha bir koşu içinde / Akşam ha oldu ha olacak / Haydi Kadriye’m patlat bir türkü / Sofya radyosunda namımız duyulsun

MASALIMSI GERÇEKLER

"İşte ben böyle çocuksuyum, boyanmayan suyum. Şair kalmanın en güç yönü burası, Gönlümde dünyayı kucaklamak sevdası, ne yazık yaşadığım çağda kimilerin gözünde gerçek sanat etmez para pul müzevirler şairlerden daha makbul; ama müzevir anıtı yoktur yeryüzünde!.."

İSTANBUL'DA KUDUZ

O gece, her zaman olduğu gibi, işe gitmek üzere evden çıktım. Beni getirip götüren taksicinin başka bir işi çıktığı için, durağa kadar yürüyüp, oradan başka bir arabaya binmem gerekiyordu. Sokaklar bomboştu. Boğucu bir hava vardı. Ruhlar sokaklara dökülmüş gibi, ölüm kokusu esiyordu...

NÖBETTEPE / NEBET TEPE - YENİ BİR  DERGİ

Filibe’de, uzunca bir aradan sonra iki dilli (Türkçe ve Bulgarca) bir edebiyat, kültür ve sanat dergisi yayın hayatına "Merhaba!" demiş bulunuyor.

BİR KUCAK ÇİÇEK

Filiz elindeki su dolu kovayı yere bırakıverdi: Kalbi hızla çarpmaya başlamıştı yine. Kamber hakkında bir şeyler işittiği zaman hep böyle olurdu. Nasıl hatırlayacaklardı şu genç kızlar? Küçücüktüler o zaman. On yıl geçmişti aradan. Filiz hala bir umutla yaşıyor, ancak kimselere hiçbir şeycikler söyleyemiyordu... Ah! Niçin öyle olmuştu? Niye dinlememişti onu? Bir, evet, kelimesi, yeterdi, olduğu yere oturdu. Düşünceleri yine hatıralarla dolu gerilere kaçtı...

LEYLA’YA*

Ben her gün yeni baştan/Rumeli sokaklarında anadilime/ Sırılsıklam sevdalanırım Leyla/Dinmez içimdeki bu fırtına, bu yangın/Bir yanım Kuman, bir yanım Avar/Bir yanım Peçenek, bir yanım Uz’dur/Uzar giderim Vardar gibi, Tuna gibi/Meriç gibi çağlar, Akdere gibi coşarım

ALLAH, SANA TÜRK KOMŞU BAĞIŞLASIN!

* Arkadaşım Mustafa, yaklaşık bin kişini hayatını ve malını yangından kurtardı. İnsanlar, bütün minnettarlığını ve şükranlarını, kendisine sunmak için ona sarılıyorlardı.

Aynur Mahmudova KAPLAN

Hala adını koyamadığım. / Anlamsız soyutluk / Tabanı delik bir tabut / Sürükleyerek taşırken günleri / Keşfi gerek yeniden bilinenlerin / Güneşte soğumak / Belki de ayda yanmak gerek

Mehmet Şükrü ÇAVUŞOĞLU

bir batı rüzgarı esiyor göz açtırmıyor hiç deniz bile üşüyor sobam gürül gürül ayazda işim zor koskocaman denizi ısıtıyorum

MEFKÜRE MOLLOVA

Dünya vatanımız olsa/ her kentte yeniden doğsak/ şu bir ömürcük misafir kaldığımız/ toprak üstünde/ iki yudum lokmayı acısız yutsak.

HASAN'IN ARKADAŞI KİRO

Küçük  bir kasaba.  Hemen Rodoplar'ın kuzey eteklerinde. Asırlar önce, geçit yerde kurulmuş. Halkını, bir “türlü güveç” yemeği, tamı tamına kanıtlıyor. Türkü-Bulgarı, Yunanı-Ermenisi, Tatarı-Karakaçanı, Ulahı-Pomağı, Yürüğü de mevcuttu. Hele Çingeneleri... Hemen dağ eteklerinde kurulu  Yediveren mahallesi meşhurdu. Onun karşısında, dağın düze açılışında Lukovitsa Çingene mahallesi gözüküyordu...

NACİ FERHADOV

Yaprak dökümleri ayak altında, kuşlar yutmuş dilini, gölgeleri yıkmışlar. Yaralara çiçek getirmiş, kara güneş dersen mutlu yarından uzak...

Toplam 141 haber.