*** Tarih boyunca Türklerin dünya uygarlığına yaptığı tek özgün kaynak, Köy Enstitüleri'dir...
*** Hayatında esen bütün fırtınaları göğüsleyerek, ruhuna karşı maruz bırakıldığı tüm darbelere rağmen, 58 yıllık sanat hayatında, cesaretli ve mücadeleci bir Balkanlar kadını olarak büyük başarılara imza atmıştır.
Son derece mütevazı, harika bir insandı. Sanatıyla iz bırakan büyük değerimizi sonsuzluğa uğurlamak yüreklerimizi sızlatmakta...
Peremeci, doğmuş olduğu Bulgaristan topraklarında yıllarca sürdürdüğü çetin Türk maarif davasından sonra yerleştiği Edirne’de, 1930’ların başında ivme kazanan Türk-Bulgar eğitim ve kültür münasebetleri ve iki komşu ülkenin karşılıklı tanıtılması alanında emek sarf eden bir aydın kimliğine bürünmüştür.
* Hazan vaktinde sarısı bir başkadır; Kırcali’nin, Koşukavak’ın, Cebel’in… Kehribar rengine bürünmüş kavaklar, altınvarî bir çekicilikle davet eder seni… * Sağ yanımızda yüz yıl önce can havliyle göç edenlerin çığlıkları… Sol yanımızda Kuşçubaşı Eşref’in “Komam bunu yanlarına!” diyen kükreyişi…* Tabiatın, “güzelliğiyle iç yakan”, “sularıyla iç soğutan” cennet köşesi… Her an nadide güzellikte bir ceylan, selamlayabilir sizi…
Her gün her gün aylerım / Osman gibi yarim varken /Ben Hüseyni neyleyim
Prag’da Üç Leylek Lokantası’nda buluşurduk. / Şimdi, bir yol kıyısında gözlerim kapalı duruyorum / sen bir ölüm boyu benden uzak...
* Tırgovişte, Şumen, Razgrad, Kırcaali derken Mustafa, kendi köyünde 60 kişilik muhteşem bir folklor grubu oluşturmuş ve bu grup ulusal gösterilerde, Sofya’da ikincilik ödülü kazanmıştır. * Sofya Radyosu'nda göreve çağırıldığı da olmuştur; ancak bu görevi kabul etmeyip radyoya türküler kayıt etmekle yetinmiştir. *Tam işler yoluna girdi giriyor derken, sığınmacı yasasının azizliğine uğrayarak, 1973 yılında kendini bir anda Avustralya’nın Melbourne kentinde buluyor...
* Yazması çok kolay, oysa hayatında ne fırtınalar esti, aşılmayan bütün engebeli yoları aştı, özgürlüğüne ve ruhuna karşı nice darbelere maruz bırakıldı... * “Hıçkırıklarını hala duyuyorum, içime akan gözyaşları da. Anamın çığlıklarını da. Göç mü, alev alev yanan bir ocak, külü görünmez, hep tüter..."
* Vefanın, saygının ve emeğinin ödülü. Sanatın olduğu yerde dünya daha güzel...* Şarkılarıyla derinliklere inen ve dokunan; tutuğunu koparan, değer ve anlam katan.* Ömrünü sanata adamış ve sanatla bütünleşmiş, rüzgarın kadınısın sen...* Serçe gönlüm adeta gururdan taşmakta, seninle aynı temiz ve helal kanı paylaştığımız için...
niye görmüyoruz oysa / sadeliğimizi / ağlayıp gülmemizde / aşkımız ve sevgimizde / acımız ve kinimizde / mutluluk / hangisinde / bilen var mı
* Tiyatro yönetiminin düzenlediği yeni kadro sınavında “Hasan'ım” türküsünü dinleyince, 60 aday arasından, şahsen Vasfiye’yi tercih etmişti.* Artık o, vardığı yerde alkışlarla karşılanıyor, alkışlarla uğurlanıyordu.* Ancak dönemin ırkçı ülke yönetimi, kültürümüzün bu kadarını bile bize çok görüyor. * Ulusal radyomuzun koleksiyonuna tam 117 türkü kazandırmış olan bu seçkin ses sanatçımız, ikinci sanat yaşamına çok daha farklı, zengin ve ilginç bir repertuvarla başladı