Sen ne yaptın şu Sultan'a, kahrolsun namı! Sultanyeri'nin adı da batsın, olmasın şanı! Asır geçse bu diyarda ezan okunur, Cebel köyü camisinde anıt korunur; "Beni dikti bir evladın hayırseveri!" Unutulmaz Süleyman'ın acı eceli... Sür taligayı kör taligacı Ballık boyuna, Kaldırımın ko ağlasın, Tokatçık adına!
Kırcı Baba, Kırcı Baba, sabah sabah çıktın yola. Yolunu kesti uğultu, acaba bu ne iş ola?
* Sanırım Türkiye’de yasayan Balkan göçmenleri, Balkanlı olma bilincini yavaş yavaş kaybediyor. E, nerede 21 milyon Balkan göçmeni? Nerede milyonlarca Rumelili? Çok değil, yüzde birini görelim... * Balkanlarla alakalı yapılmış bir tane film söyleyin ki, bana gişede bir milyonu geçmiş olsun. Ama o bile yok! * Yıllarca kitap yazdılar, Balkanlar’ı anlatmaya çalıştılar. Satın alan olmadı. Muhteşem albümler yapıldı, bizim müziğimizi tanıtan. Satın alan olmadı. Kalite üstü sanatçılarımız var. Konser veremiyorlar. Çünkü bilet alan olmuyor. * Kosova’da? Bulgaristan’da? Bati Trakya’da? Sancak’ta? Bosna’da? Olay sayı değil, olay sahip çıkmak. Her şeyi çok bilen abilerimize tavsiyemdir. Ya kültürünüze sahip çıkın, ya da o dernek tabelalarından Kültür ve Dayanışma kelimelerini çıkartın. Ayıptır. Yazıktır, günahtır. Koskoca bir kültürü yok etmekten başka hiçbir şey yapmıyoruz.
Tuna’ya dökülen Osma (Osım) Nehri etrafında gelişen şehrin Evliya Çelebi’nin ziyaretinde 20 mahallesi vardır ki, dördü Hristiyan, biri Yahudi, biri Kıpti, diğerleri de Müslümandır. Kayıtlarda ismi geçen bu mahallelerin bir kısmı şunlardır: Kâtip Veliyüddin, Mehmed Çavuş, Abdurrahman, Diksan, Çıngar, Mustafa ve Varoş. Ziyareti sırasında kasabada 10 kadar minare gördüğünü ifade eden F. Kanitz’in verdiği bilgilere göre, 1870 yılında Lofça’da 36 toptancı dükkân, 603 dükkân/işyeri, 14 han, 33 kahvehane, 2 hamam, 1 saat kulesi, 1 rüşdiye okulu, 10 ilkokul, 3 medrese ve 20 cami ve mescit varmış.
Cumhuriyet Bayramı'nı kutlama ve en değerli hemşehrimiz Büyük Atatürk’ü anmak için düzenlediğimiz etkinlikler kapsamında, Bal-Göç Korosu’nun Konseri, 10 Kasım akşamı Ördekli Kültür Merkezinde gerçekleşti.
* Arkadaşlarla protokol salonuna girdik. İki yüz kişiye yakın, çok seçkin bir topluluk ve çok tanıdık simalar vardı. Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı ve Bulgaristan Başbakanı Todor Jivkov'un arasında ayrılan protokoldeki yerime oturdum.
Bu kampanyamıza, toplumun her bireyini gönüllü olarak iştirak etmesini arzuluyoruz. En sonunda, dur durak bilmeden şikayet etmeyi ve daima birilerini suçlamayı birazcık da olsa bir yana bırakalım. Herkes, vicdanının emrine uyup, elinden geleni yapabilir. Bir kitabı, on kitabı veya yüz kitabı bağışlayabilirsiniz! Bizler de bu eserleri, Bulgaristan'da yaşayan Türk çocuklarının, gençlerin ve yaşlıların arasında dağıtmayı üstleniyoruz.
Tabi ki, bizim az sayıda da olsa belirli entelektüelimiz bulunmakta, yeterince şair ve yazarımız, gazetecimiz ve bilim adamımız mevcut. Bazıları yurt dışında barınmakta, diğerleri de memleketin dört bir bucağında, hayatlarını yoksulluk içinde idame etmekte. Bu saydıklarımın çoğu, bu tür bir siyasi şovun bir parçası olmaya asla tenezzül etmezler, zaten DPS'nin bütün niyetini ve amaçlarını çok iyi bildiklerinden dolayı, bu partiden uzak durmaktadırlar.
Piyanist Onur ve ekibinden oluşan müzik grubunun parlak bir gelecek vaat ettiği, yeşil alanı dolduran akranlarının dans ve alkışlarından belli oluyordu.
* Balgöç'ün başına seçilen yeni yönetim sayesinde ilk kez arzuladığımız bir panayır havasını yakalamış olduk. * Kısa sürede dünya çapında bir tanınırlığa ulaşan Hüsnü Şenlendirici ve orkestrası, kendine has yorumuyla bu seferki müzik resitalini büyük bir arzu ve özenle sundu. * Besteci ve söz yazarı kimliği ile müzik sektörünün en çok aranan isimlerinden biri olarak tanıdığımız Fettah Can, bu sefer göçmen camiasına harika bir müzik ziyafet çekti ve gönüllerde adeta taht kurdu. * Bu yılki panayırda asıl parlayan yıldız ise Rumeli ses sanatçısı, bizden birisi olan Elvan Demir oldu. Bizim folklorumuzdan bir çok sevilen türküyü ve şarkıyı canlandıran bu güçlü sesi, herkes büyük bir hayranlıkla ve zevkle izledi.
Efes kızları caddesinde - her yer "Millet bahçesi" olmuş. Göçmen panayırında ruhen ve bedenen "hafiflemenin"ve ışınlanmanın" bedel hesabı yapılmaz . Dans etmeyi ve bira içmeyi bilmeyenler zaten kahrımız değil. "Ben Kırcaali milletvekiliyim diyor ama bir hoparlörün sesini kısamıyor...
Televizyonun “komplo teorisi” dizilerinden “Kurtlar Vadisi” yapımcılarından Sadullah Şentürk, meğer bizim gibi bir göçmen çocuğuymuş. Bu gerçek geçenlerde, kendisinin doğum yeri olan, Eğridere'ye bağlı Tozçalı köyünü ziyaret etmesiyle ortaya çıktı. Herhalde ticari kaygılardan dolayı, şimdiye kadar Sadullah Şentürk'ün doğum yeri olarak Erzurum veya Bursa gösteriliyordu.
Şimdi sezon yaz. Yaz sıcakları gelip çattı. Bağ-bahçe işleri kaynıyor. Bir yandan kutlamalar, türlü etkinlikler, gelgitler, kahveli sohbetler... Kitabın arkaya atıldığı hissini yaratan bir durum var ortada. Ama değil! Ben kitaplarla baş başayım her şeye rağmen. Bahçem, kahvem de kaçmıyor tabi. Bahçe yorgunluğumu kitap okumakla, kitap yorgunluğumu bahçe kazmakla ne güzel gideriyorum, bir bilseniz!
Bursa'daki Koşukavaklılar Kültür ve Dayanışma Derneği, üyelerimiz ve hemşehrilerimiz arasında Bayramlaşma Merasimi düzenledi. Bugün adeta hepimiz çifte bayram yaşamış olduk, çünkü bayramlaşmanın yanı sıra, derneğimiz yeni ve konforlu bir temsilcilik ofisine ve lokaline kavuşmuş oldu.
Yaklaşık bir yüzyıldan beri inişli, çıkışlı ve çok kıvrak bir Türkü çınlar durur kulaklarımızda. Hem sözlerinin şiiriyeti, hem de ezgisinin dokunuşlarıyla dinleyenleri mest eyler: Tuna boylarında kayıplara karışan Civan Aliş için gencecik eşi tarafından yakılmış bir türküdür bu.
Derler ki Balkanlar’da gelin olmak zordur, bunun sebebi farklıdır aslında. Burada her aile Osmanlı devleti çekildikten sonra bu topraklarda kalıp, kendi örf ve adetlerini, dillerini, dinlerini korumak için biraz da sert mizaçlı olmuşlardır. Her aile artık evinde kendi devletini kurmuş ve onu korumaya çalışmıştır. “Aynı ev” meselesi bu yüzdendir. Gençler uzaklaşırsa, bunca farklı millet, din ve kültürün olduğu bir şehirde kendilerini de koruyamazlar diye korktuklarındandır. Balık yüzdüğü denizin farkında değildir ancak karada kalınca bir damla suda bile hayatına tutunmaya çalışır. Sevgi, saygı ve muhabbet olduktan sonra ise bu damlalar çoğalır ve bütün zorluklar aslında silinip gider.
Mestanlı doğumlu, ünlü ressamlarımızdan Aynur Mahmudova Kaplan, Bodrum'da 28. kişisel resim sergisini açtı. "Yüz Yüze" adlandırılan sergi, genelde kadın portrelerinden oluşturulmuş ve iki hafta boyunca ziyaretçi akınına uğradı. Ressam Aynur Mahmudova Kaplan'ın sanatseverleri arasında bir çok göçmen asıllı hemşehrimiz de bulunuyor.