*** Gönülsüz insan olmaz ya, nasıl ki, bir dönemde gençlerimiz GÖNÜL dergisiz olmuyordu. ***Lüks bir dergi olmalıydı. Evet, bize göre olmalıydı ama okuyucu ne diyecekti? Maddi kaynak ne olacaktı? Dağıtımı kim yapacaktı? olmuyordu. *** Sağ olsunlar, okullarda BALON dergisini dağıtan yürekli öğretmenlerimiz vardı. Onlar sayesinde dağıtım işini de çözdük.
*** Bu kutlamalar, Hristiyan toplumuna aittir ama bu arada bizlere neler oluyor? Artık "Nikulevden" bile kutlar olduk, yani Sazan bayramı... *** Kimliğimizi ve benliğimizi yok etmeye çalışanlara, hani hiç durmadan lanetler okuyorduk, bugün ise onların bayramları için can atar olduk. *** İleriye, herhalde köylerimizin tepelerine de birer ışıltılı Noel ağacı dikeceklerdir. *** Nereden çıktı ki, bu yeni adet? Müslüman mahallesinde, hiç salyangoz satılır mı?
*** Bu sefer bizim Kırcaali bölgesinde yoğun bir Koleda ve Noel hazırlıkları başladı. *** Bilindiği gibi, Hristiyan alemi, 25 Aralık'ta Aziz Hristos'un doğum gününü kutlamakta. *** Ne Hristos biliriz, ne de Koleda. O zaman birdenbire nereden çıktı, şimdi bu Koleda tantanaları? Tamam, Yeni Yıl hepimiz kutluyoruz ama, illaki, Koleda kutlamamız artık şart mı oldu? *** Daha şimdiden, dikilen Noel ağaçları için özel ve tantanalı açılış törenleri düzenlendi.
*** Bizleri istila etmiş olan bu suskunluk ve çaresizlik, sanki üzerimize serpilmiş bir ölü toprağı... *** Kültür alanında faaliyet gösteren fazla bir etkin sivil toplum kuruluşlarımız bulunmuyor ama Bulgaristan'daki Türklerin arasından bir çok yetenekli ve değerli yazarımız, şairimiz, ressamımız, heykeltraşımız, müzisyenimiz ve başka sanat dallarının temsilcileri çıkmıştır. *** Bir an önce, Bulgaristanlı Türk Yazarlar Birliği kurulmalı. Bir yazarlar birliği ortaya çıkmış olsa, edebiyatımız ve yaratıcılarımız daha kapsamlı bir şekilde tanıtılmış olacak.*** Kültür alanındaki çalışmalarımız, Türkiye'nin bazı otorize edilmiş kurumlarının desteği ile gerçekleşmeli. Ankara'nın kapıları bizim insanımız için her zaman açıktır...
Film, içerik itibarıyla olağanüstü bir sanat eseri olduğu tartışılmaz. Oyunculuk ve görsellik açısından da çok başarılı. Senaryodan bahsetmeye gerek yok. Naim'in serüven dolu hayatı, ekrana yansıtılmış.
Aslında, bu sinema eserinde sadece Naim'in serüveni anlatılmıyor. Beyaz perdeye, Bulgaristan'daki Türklerin yaşantısından ve mücadelesinden çok önemli kesitler sığdırılmış. Aynı bu çilekeş toplumun her ferdi, filimde kolaylıkla kendini arayıp bulabiliyor.
Görüştüğüm Türkler , demokrasi dönemin gençleri. Türkçe soru yöneltiyorum, bana Bulgarca cevap veriyorlar. Bilmek zorundalar, tabi ki ama neden anadillerinde hiç konuşmuyorlar? Yasaklar mı devam ediyor? Hiç mi, bu gençlere anadilimiz öğretilmemiş? Düzgün konuşamamanın ezikliği mi hakim?
Bilindiği gibi, 22 Kasım 2019 tarihinde, "Cep Herkülü - Naim Süleymanoğlu" filmi bütün yurtta aynı zamanda gösterime girecek.
* Единствената ни утеха беше, че Родопите са близо до Турската граница и сякаш чак в Измир или Бугса, усещахме полъха на родната планина, където оставихме на произвола на съдбата къщи и градинки с рози, люлятци и теменужки. * И понякога, само за да помиришем стръкче сини люлятци, ние пропътуваме стотици километра път. Ето в това се изразява обичта и превързаноста ни към родния край... * Така е било писано на едно поколение хора. Цял живот да изграждат къщи. Част от тях бяха си направили нови къщи в родните си села, после им се наложи да се преместят в Ардино или Крумовград, където също се сдобиха с нови къщи. Тъкмо бяха се поуспокоили, отвори им се път към Турция, където наново трябваше да спретнат къщи. * А някои изселнически семейства, след 30 годишна раздяла, се завръщат за постоянно в родните си домове. Наново доизграждат старите си къщи и отново изорават синорите на плодородните си ниви за нов живот и бъдеще.
1,88 boyundaki Simay Rasimoğlu, Uludağ Üniversitesi Mimari Restorasyon Bölümü'nden mezun oldu. Ailesi ile İstanbul'da oturan Simay Rasimoğlu, aslen Cebellidir.
Bunda, biz Türklerin kabahati büyüktür! Çünkü bizde “Arşiv Tutma, Belge Saklama” kültürü bir türlü gelişemedi. Böyle namlı ve özel insanların Rumeli’deki yaşayanları da, güzel Anadolu’muzda yaşayanları da; kendileriyle birlikte ölüp, unutulup gitmiş, geride belgeler bırakılmadığı için çok yazık olmuştur! Bir Rum müzisyenin kayıtları olmasa, bu güzel türkünün sözleri de bugünlere gelmeyecekti belki, kim bilir?
Drama köprüsünü,o devrin haksızlıkla para kazanan halkı ezen zenginlerinden aldığı haraçla yaptırmıştır. Debreli Hasan’ın yaşadığı,donem kesinlikle bilinmemekle beraber Cakircali Efe ile çağdaş olduğu görüşleri,hatta atıştıklarına dair hikayeler onun 1870-1920 yılları arasında Makedonya dağlarında egemen olduğunu göstermektedir. Bu konuda halk arasında söylenen menkıbeye göre;Selanikli Yahudi bir tüccar ticaret için İzmir’e gidecektir.”Eğer bu civar dağlarda hükümran olan Debreli’den geçsen, Ege dağlarında Cakircali’dan geçemezsin. “denir, kendisine. Nitekim de öyle olur.
Haksızlık, gelmeye görsün insanoğlunun başına, coşar deli yürek eşkiyalığı ilan eder. Dedem derdi ki: Bu Balkanlar’da insan, ya sevda ya haksızlık ya da zulüm gelirse çıkar dağlara. Dağları dolanır.Geceleri dalar zifir karanlıklara,ilikler üşür zemheri ayında. Yeter ki haksızlığa uğramasın bu yürek, işte o zaman eşkiyalık yaraşır bu dünyaya…
"Debreli Hasan" - meşhur bir türkü. Biz bir türkünün ve onun kahramanlarının izini tutalım... Efsaneler ve öykülerle donatılı bir türkü. Kahramanları ve yöresi olağanüstü. Kimi anlatılarda sırlar ve masalımsı düzenlemeler, kimilerinde ise gerçeklerin kıvılcımları dile getirilir...
* Bu durum çok ilginç ve frapan geldi bana. Şimdi de panayırları taklit ediyorlar. Balkan Panayırı'nın imitasyonunu yaparken, göçmenleri neden bölüyorlar? * Göçmenlerin bölünmesinden kim ve ne gibi rant elde ediyor?
Çok fedakarlıklar yapmış. Nasıl mı? Sadece kırdığı rekorları, madalyaları, ülkemizin dünyaya tanıtımı, "Türk gibi güçlü Cep Herkülü" unvanını bırakması değil, ülkemize gelen 350 bin tane pırlanta gibi soydaş bıraktı, çocuk yaştan itibaren kaldırması imkansız yüklerin altına girdi ve tıpkı bizim gibi dünyayı da şaşırttı.
Korkmadık/ Yürüdük namlunun ucuna bağrımız açık/ Giderken bakmadık arkamıza/ Şehit düştük meydanında/
Bir hafta sonunda Yunanistan’a geçince olmazsa olmaz duraklardan biri de eski bir Osmanlı şehri olan Kavala. Kavala mübadeleden en çok etkilenen Yunan şehirlerinden biri olmuş. Şu an çok az Türk nüfusu bulunmasına rağmen Kavala’da gezilecek görülecek yerler listesinde yer alan yerlerin neredeyse tamamı Osmanlı döneminden kalma. Biraz bu Osmanlı şehrini daha yakından tanıyalım.