Yanılgı - Mehmet ALEV

Yanılgı


89.GÖÇÜN NOTLARI 

Mehmet Alev - Kocamustafa

________________________

9 Haziran 1989 ( - 2. )

Doğduğum köydeyim. Annem oldukça iyi. Babam da öyle. Onlara biraz yem götürdüm. İnek, koyun... Köy yeri bu.

Hava bir güzel. Uzunca sohbet ettik. Bu anları seyrek yakalayabiliyorum. Oysa, insan ana ve babasıyla oturmak için hep vakit bulmalı. Ziyaretime ne sevindiler...

Annem, ciddi ve bir o kadar da sevimli haliyle:

- Gördün mü oğlum? Gâvurun sırtı yere değdi, dedi. Her şey yapabilirdi... Döver, söver, sürgüne sürer. Onun elindeyiz. Nice adlarımıza dokundu, yanıldı. Çok yanıldı. Bu görülmüş değil! Hiç yetmiş yaşındaki Hafize, Anastasiya olur mu? Benim nerem Anastasiya? Ben, iki söz mü biliyorum Bulgarca? Deden, dedelerimizin Bulgarlıkla ne alâkaları olmuş? Yanlış oldu oğlum, yanlıııış!

Köyden çıkarken, komşum Mehmet Karacaoğlu’na rastladım. Üç beş söz ettik. Uzun yıllar brigadirliği var adamın. Köye çok hizmeti oldu. Yol, okul, sağlık ocağı, su, çeşme... Hiçbir şeyini esirgemez.

- Oğullarım pasaport başvurusunda bulundular, dedi. Bu çalılıklarda bir taş atalım. Tavşan çıkarsa, avlarız, diyorlar.

- Sen ne yol tutacaksın?

Biraz dudak geveledi. Asarcık tepesi yönünden getirdiğimiz kıvrımlı yolu izledi.

- Düşüneceğim. Yaşlandık. Gençler neyse... Baba toprağını pek kolay bırakamayacağız. Ama aferin Özal’a! Bulgaristan Türküne sahip çıktı. Bu, çok büyük mesele! Unutulmamışız...

 

ACI KAHVELER

 13 Haziran 1989 (- 3. )

Kırcaali halkı, şu günlerdeki yaşadığı heyecanı Balkan Savaşı'ndan bu yana yaşamamıştır!

Haziran ayı gireli bu böyle. Gönlünde Türklüğü bir cevahir gibi tutanlar, aşk şarabı içmişçesine sarhoşlar...

Karşımdaki apartman komşum Hüseyin Dedeoğlu değil, bir Dionisiy....

Üzüm şarabını içmiş, raksa hazır.

Bu arada, komşular arasındaki geçimsizlik kavgaları unutulmuş, hatta şu veya bu nedenle ayrılmış çiftler dahi birleşmişlerdi!

Saat 19.00’da komşum, öğretmen Ali Haşimoğlu ile şehrin meşhur Avcılar Kahvesi’nde buluştuk.

- Halk düştü yola! Biz ne edeceğiz? diye sordu Ali, kaygılı.

Ali’nin üniversite son sınıf bir kızı, bir de doktor oğlu var. Belediye başkanlığı, okul müdürlüğü, köy muhtarlığı var özgeçmişinde. Çalıştı didindi. Dalkavukluğu sevmediği için yaranamadı. Öksüzdü. Çalışmayı ana baba bildi.

- Biraz sabır! dedim. Çok bulandı sular...

Ali kararlıydı. Ali yolcuydu. Kahveleri ikimiz de şekersiz içiyoruz.

Ama yıllardan beri ağız tadıyla içtiğimiz kahvelerdi bunlar...

( Devam edecek )

"Dalga Dalga Göç" kitabından

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
14Mar
23Şub
12Şub

CEMRE DÜŞÜŞÜ

31Oca

Benim günüm geliyor...

25Kas