Mecit BAYRAKTAR

Mestanlı'nın işgali

Mecit BAYRAKTAR

 

Değerli dostlar, bu yazı dizisini aslında Doğu Rodopların kurtarılışının 110'üncü yıldönümü münasebetiyle başlattım. Aktardığım bilgilerin daha iyi anlaşılması için işgal günlerini de kısaca anımsatma gereği duydum.

Mestanlı' nın işgal tarihi - 4 Kasım 1912 yılıdır. Kırcaali bozgunundan sonra, Kırcaali Kolordusu dağılmıştı. Bölgeyi güçlendirmek gerekiyordu. Bu amaçla Harbiye Nazırı Nazım Paşa, yeni oluşturulan Mestanlı Müfrezesini, Soma, Dikili, Bergama, Manisa, Sındırgı ve Burdur taburları ile pekiştirdi.

Bulgar saldırılarının öncesinde yerli fedailer ile desteklenen Osmanlı Birlikleri, Mestanlı çevresinde çok dağınık bir vaziyette idi. Bu nedenle Mestanlı savunmasında yetersiz kalındı.

Kırcaali Bulgar Müfrezesinin başında General Genev bulunuyordu. Mestanlı işgaline katılan her askere 4 günlük kumanya dağıtıldı. Silah başına 150 mermi verildi. Onlardan acımasız olmaları istendi. 13 Numaralı Harekat Emri'ne göre, birlikler 3 Kasım akşamı, dört koldan harekete geçirildi.

1- Ermeni ve Makedonyalılardan oluşan karma gönüllü birliklerin başında Makedon Yarbay Protogerov ve Ermeni " Kaniçici Antranik" olarak bilinen Voyvada Uzunyan bulunuyordu. Onlara Büyük Dere, Söğütlü Çayı ve Arda arasında yükselen Kocadağ, hedef gösterildi.

Harekat sırasında caniler, kendilerine yakışanı yaptılar. İşgal ettikleri her yeri, istisnasız kan gölüne çevirdiler. Sadece Suludağ köyünde 10 kişi evlerinde kurşunlanarak, 7 kadın satırlarla doğranarak ve 18 kişi de bir samanlıkta topluca yakılmak suretiyle şehit edilmişlerdi.

2- Yüzbaşı Stanev komutasındaki 40' ıncı Alay 3' üncü taburu ve Peyu Şişmanov çetesinin görevi, Mestanlı'yı Batıdan kuşatmaktı. Ahlatlı' dan (Alfatlı- Lenişte) başlattıkları harekâtı, geniş alan taraması yaparak, Bektaşlar (Paprat), Çakallar(Çakaltsi), Sulumlu(Zagorsko) köylerini işgal edinceye kadar sürdürdüler.

3- Yarbay Svinarov, gönüllü askerleriyle merkez birliklerin sağ kanadını oluşturuyordu. Kışlaarası köyünden başlattıkları harekatı, sorunsuz bir şekilde Damdereye kadar devam ettirdiler. Hedefleri, Şeyh Cuma' yı( Cebel) da işgal ederek, Söğütlü çayının batısını kontrol altına almak idi. Fakat evde yapılan hesap, çarşıya uymadı. Ahmet Sipahi- Kurtköy- Seyit Aliköy üçgenine yaklaştıklarında önleri Burdur ve Manisa nizamiye taburları ile Eğridere redif ve mustahfızlardan oluşan kuvvetler tarafından kesildi. Burada, yerli Salim Ağa ve Molla Hasan komutasındaki fedailer tarafından da desteklenen Osmanlı kuvvetleri, öyle şanlı bir savunma savaşı yaptılar ki, düşman perişan halde geri çekildi.

Gece yarısı, Osmanlı birliklerinin çekilmesiyle; ancak bir sonraki gün hedeflerine ulaşabildiler. Şeyh Cuma, bu sebeple Mestanlı'dan bir gün sonra, 5 Kasım 1912' de özgürlüğünü kaybetti.

4 - Kırcaali - Gümülcine yolu üzerinde ilerleyen merkez birliklerin başında bir başka Makedon, Yarbay Jelyazov bulunuyordu. Güçlü toplarını ve mitralyöz silahlarını çok etkin kullandılar. En ciddi direnişi Söğütlü köprüsü civarına konuşlanmış Sındırgı Taburu ve ona eşlik eden fedai gruplarından gördüler. Güçler eşit değildi. Birkaç saat süren çatışmalardan bir sonuç alamayan Sındırgı Taburu, panik içinde geri çekildi. Bir daha da toparlanamadı. Kaçış bozguna dönüşünce, Mestanlı' nın yolu işgal güçlerine açılmış oldu. Saat 16.00 sıralarında General Genev' in de takip ettiği karma birlikler, kasabaya ulaştı.

Acımasız bir işgal ve soygun başladı. Sındırgı Taburu, görevini layıkıyla yapmamış ve kaçmıştı. Fakat yerli fedailerin ve Mestanlıların gidecek başka bir yeri yoktu. Ne de kaçacak mecalleri kalmıştı.

Burası, onların evi, bağı, bahçesi ve yurdu idi. İş, başa düştü. Çoğu tek katlı, dikenli çalılar ile çevrelenmiş taş duvarlı evlerini, birer kaleye dönüştürdüler. Eli silah tutan kadını erkeği, cesaretle, evini, yurdunu, namusunu savundu. Vuruştular! Vuruştular! Canla başla vuruştular! Fakat nafile! Güçler eşit değildi.

Düşman, haçlı zihniyetiyle saldırıyordu. Makedonya'dan Ağrı dağlarına kadar uzak diyarlardan gelen Türk düşmanları, Mestanlı'nın işgalinde her türlü hünerlerini sergilelediler. Karanlık basana dek kırılmadık kapı kalmadı. Her eve girdiler, kan döktüler, can aldılar. Halkın direnişini kırmak ve elinde avucunda ne varsa almak için, akıl almaz işkenceler yaptılar. Beşikteki bebeklere, 80' lik, 90' lık yaşlılara bile, merhamet göstermediler.

Hepsi şehit edildi. Mestanlı, o zamanlar, Edirne Vilayeti'ne bağlı Sultanyeri'nin kaza merkeziydi. Büyükçe bir konağı, birkaç kahvehanesi, birkaç da bakkal dükkanı bulunuyordu. Son yıllarda, tütün üretimi ile ünlenmişti. Yaklaşık 1200 kişiden oluşan nüfusu altı mahalleye dağılmıştı. Bu mahallelerden üçü işgal sırasında kısmen tahrip edildi. Direnişin güçlü olduğu Gagrollar ve Dut Ali mahalleleri ise tamamen yakıldı.

4 Kasım akşamı, işgal kuvvetler komutanı General Genev, seçkin subayları, kaymakamlık konağına yerleşmişlerdi. 18 odalı konak, fener ışıklarıyla aydınlatıldı. Pencerelerinden dışarı bayraklar sarkıtıldı. O gece, geç saatlere kadar askerî bando hiç susmadı. Askerî marşlar çaldı. Konak, tütün ve kahve kokusuna alışıktı; fakat bu sefer rakı ve şarap kokularıyla da tanıştı. Kadehler tokuşturuldu. Bulgar, Makedon, Ermeni şarkıları söylendi. Eğlence sabahlara kadar devam etti. Konağın mutfağından yayılan domuz pirzolalarının kokusuna, ilerleyen saatlerde, ateşe verilen evlerde kömürleşen insan ve hayvan cesetlerinin kokusu da karıştı...

O gece Mestanlı'da, silahlar hiç susmadı. Yükselen kadın çığlıklarına, yenileri eklendi. Su kuyuları tıka basa insan cesetleriyle dolduruldu. İki mahalleyi saran yangınlar, gece boyu devam etti. Evden eve sıçrayan kıvılcımlar, yeni yangınlara yol açtı. Mestanlı semalarını siyah dumanlar kapladı.

İşgalden sonraki günlerde Mestanlı'dan geçen, A. Kostov adında bir eğitim bakanlığı müfettişi, tahribat hakkında bir Rapor hazırlamış ve yanan evlerin sayısını 52 olarak kayıtlara geçmişti.

Ünlü devrimci Lev Troçki, Balkan Savaşları'ndaki gelişmeleri takip eden bir gazeteci idi. Ermeni lejyonu ile temas kurmuş, onların Mestanlı işgali sırasında yaptıklarını şu cümlelerle özetlemişti:

" Kırcaali'nin güneyinde, yollarda elleri arkadan bağlanmış ve boğazları boyun kemiklerine kadar kesilmiş, sakallı Müslümanlara rastlayacaksınız; Evinin yanı başında, kafasına yediği bir darbe ile öldürülmüş ve yere serili bir çok ihtiyar Müslüman kadınla karşılaşacaksınız; Ayrıca kuşkusuz, Türk çocuklarının cesetleri de gözünüze çarpacak..." ( Lev Troçki, Balkan Savaşları, 2013, İst. S,410)

Yaşanmış acıların unutulmaması dileklerimle!

Yazarın Diğer Yazıları