Yenile yenile yenmeyi öğreneceğiz

*** Ülke olarak bölgesel, hele dünya gücü olma iddiamız varsa, öncelikle soydaş nüfusumuzun yoğun olduğu bölgelerde söz sahibi olmak zorundayız. Bu da oralarla ilgili stratejiler geliştirerek mümkün olabilir ve bu stratejiler de ancak bu bölgeleri iyi bilen, vizyon sahibi kişilerle gerçekleşebilir. Sınırlarımızın dışındaki soydaşlarımızın sorununu ancak o bölgenin insanı bilir.

PAYLAŞ

Yenile yenile yenmeyi öğreneceğiz

Bu sözler, İsveçlilere karşı defalarca savaş kaybetmiş, Rusya'nın küresel güç olma yolunu açan devletin kurucusu çar Deli Petro'ya ait. Yenmeyi öğrendiğini de, 1709 yılında Poltava'da İsveçlileri hezimete uğratıp İsveç kralını Osmanlı'ya sığınmaya mecbur ederek kanıtlamıştır. Bu sözler camiamızın hallerine uyduğundan, bizim de sevdiğimiz sözlerden biridir. Zaman zaman da yazılarımızda Deli Petro'nun bu sözlerini kullanırız.

Camia olarak nitelik ve nicelik bakımından muazzam bir potansiyele sahip olmamıza rağmen, bunu kullanmayı bir türlü başaramıyoruz. Bunun sebeplerine girmeye gerek yok, zira sayfalar dolusu yazmak gerekecek. Yapmamız gereken çözüm noktalarına odaklanmak.

Atalarımız Balkanlar'a ilk ayak bastıklarından bu güne, belli odaklar bizim oralardaki varlığımızı asla kabullenemedi ve o günden beri bizleri o topraklardan silip atma amellerinden asla vazgeçmediler. Bunun için tarih boyunca zaman zaman soykırım derecesine varan her yolu denemekten de asla çekinmediler. Geçtiğimiz hafta sonu andığımız Srebrenitsa katliamı bu örneklerden sadece bir tanesidir.

Bu tür yaklaşımlara daha fazla fırsat vermemek için izlenmesi gereken yol bellidir: O bölgelerdeki soydaş kitlemizin dayanışma içinde olmasını sağlamak. Buna öncülük edecek olanların da zaten asli görevleri yurtdışındaki soydaş ve akraba topluluklarına sahip çıkmak ve aralarındaki dayanışmayı sağlamak olan buradaki belli kurumlardır. Ancak oralarda yaşanan bölünmelere bakılınca, bu kurumların başarılı olduklarını söylemek fazla iyimserlik olur.

Ülke olarak bölgesel, hele dünya gücü olma iddiamız varsa, öncelikle soydaş nüfusumuzun yoğun olduğu bölgelerde söz sahibi olmak zorundayız. Bu da oralarla ilgili stratejiler geliştirerek mümkün olabilir ve bu stratejiler de ancak bu bölgeleri iyi bilen, vizyon sahibi kişilerle gerçekleşebilir. Sınırlarımızın dışındaki soydaşlarımızın sorununu ancak o bölgenin insanı bilir. Çözüm önerileri de ancak o bölgeyi, o sorunları bilen kişiler üretebilir. Bahsettiğimiz kurumlarda görev yapanlar hakkında yorum yapmaya gerek bile yok. Tablo ortada.

Sadece dışarıda değil, buradaki soydaşlarımızın da birçok sıkıntıları mevcut. En son kazanılmış emeklilik hakların iptal edilmesi konusunda yaşanmakta. Ki bu sadece bir örnek. Benzer birçok sıkıntımız var. Bunlardan bazıları kısmen çözülse de, uygulamada binbir türlü sorun çıkartılıyor. Karar vericilerin arasında yer alamadığımız sürece de bunlar devam edecek. Karar vericilerin arasında yer alamıyorsak, kuşkusuz bunda bizim de camia olarak payımız büyüktür.

Hep göz ardı edildik, ancak esas sorun kendimizde olduğunu bir türlü kabullenip gerekli adımları atamadık. Kısa ve net: Yapmamız gereken aramızdaki dayanışmayı sağlamaktır. Ama bu dayanışmayı sağlayacak, birlik beraberliğimizi tesis edecek organizasyon ve örgütlenmeleri bir türlü başaramadık. Bunu başaramamış olmamızın birçok sebebi vardır.

Sebepler şunlardır bunlardır ama eninde sonunda; Yenile yenile bir gün, bu camia yenmeyi öğrenecektir ve o gün de bir gün mutlaka gelecektir.

Devamı haftaya...

HABERİ PAYLAŞ:
BUNLARA DA BAKIN