Bugünlerde çok doluyum, beynimde binbir cevapsız soru zonklamakta. Bazılarını bugün sizlerle paylaşacağım, belki de, o zaman içim biraz rahatlayacaktır.
Gerçekten çok garip bir milletiz, sağlıklarında gerçek değerlerimize gereken önemi ve ağırlığı vermeyiz; fakat vefat ettiklerinden sonra, başta bazı siyasi mülahazalar olmak üzere, koro halinde onların arkalarından devamlı ve sahtekarca salya sümük ağlama numaraları yaparlar...
Bulgaristan'daki Türklerinin temel insan hakları ve Türkçülük davası için ömrünü feda eden siyasi liderimiz Gazi Nuri Turgut Adalı'ya, memleketi Bulgaristan'da ve ana vatanı Türkiye'de, yaşadığı müddetçe, bizim toplum ne kadar sahip çıktı? Bunun sebeplerini de araştırıp öğrenmeliyiz...
Fahri Hemşehri ilan edildiği Mestanlı'da liderimize, gerçek anlamda komünist ideolojisi terbiyesi görmüş bir Sali Şaban ilk başta neden sahip çıktı; fakat bunun sonu büyük bir hüsranla noktalanmış oldu...
Sadece Türk ve iyi bir insan olduğu için sahip çıkmış olabilir mi?
Liderimiz hakkında, günümüzde methiyeler düzenleyen sözde Türk partisi temsilcileri, ünlü gazimize, bırakın sahip çıkmayı, ömrünün son anına kadar, kendisine neden sadece zarar vermek için çalıştılar?
Bütün bunları derin Sofya'nın emirleri doğrultusunda mı yaptılar dersiniz?
Yoksa, birileri Nuri Turgut Adalı'nın şöhreti, "gün ışığımız" Ahmet Doğan'ın ismine gölge düşürecek diye korkudan titriyordu mu...
Kırcaali Valisi, acaba özgürlük savaşçısı Adalı'nın anıtını bir asır sonra mı ziyaret edecektir...
Olayın teferruatına girmeden, Görükle eski Belediye Başkanı Ceylan Özoğlu'nun siyasi liderimize, her yönü ile verdiği büyük destek kaç kişi tarafından bilinmektedir?
Geçici olarak Mestanlı'da yaşaması için, kendisine tahsis edilen bir odalı daireden ne zaman, kimler tarafından ve neden yaka paça sokağa atıldı?
Vefat ettiğinde, Türkiye'de liderimizle ilgili neden hiçbir yazılı ve görsel kitle iletişim aracı vasıtasıyla bir açıklama veya duyuru yapılamadı?
Başta Bal-Göç olmak üzere, herhangi başka bir STK'mız ulusal çapta bunun duyurulması için neden hiçbir girişimde yoktu?
O tarihte Ankara'da bir avuç dava arkadaşımla beraber, 3-4 günlük girişimlerimiz karşısında, başta TRT, AA, Dışişleri Bakanlığı, TİKA ve YTB gibi kurumlar, bırakın kılını kıpırdatmayı, bilinçli bir şekilde neden sağır ve dilsiz numarasını oynadılar?
Bulgaristan'daki Türklerinin siyasi lideri Gazi Nuri Turgut Adalı'nın günümüzde adını kullanmak, neden kasten onun işkencecisi ve dayakçısı olan o eski sistem güruhuna bırakılmakta?
Merhumun çocuklarına ve torunlarına yapılan zulümleri, verilen zararları kimler ve nasıl telafi edecektir?
Gazi Nuri Turgut Adalı'ya selam vermeyi bile reva görmeyen bazı yöneticilerimiz ve diplomatik temsilcilerimiz, tescilli Müslüman ve Türkiye düşmanı olarak nam salmış bir İsmail Cambazov'u adeta bir kahramanlık abidesi olarak görürlerken, kendisinin yarım asırdan fazla zalim ve katil Jivkov rejiminin sadık yardakçısı olduğunu neden her zaman göz ardı ettiler?
Devlet büyüklerimiz bunları neden hiç uyarmadı?
Bizler cezaevlerinde bir ömür ve gençliğimizi çürütürken, Cambazov gibileri Altın Kumlar'daki Jivkov'un saraylarında keyif çatıyorlardı. Hem de ne biçim!
Böyle tipleri evinde veya hastanede ziyaret etmek, bizim gibilerinin kanına fena şekilde dokunmuştur...
Elçiliğimizin resmi sayfasında, Cambazov'un vefatı duyurulurken, bunu sadece komünist partinin yayın organının tarihçesini kaleme aldığına mı borçlu oluyor?
Bir sözle gerçek dava adamlarımız ve milli kahramanlarımız gereken revayı ve saygıyı görmüyor diyebiliriz.
Başkent Sofya'nın ölüm hücrelerinde, şehit edilen Ömer Efendioğlu'nun bir abidesi var mı, mezarını ziyaret edenler oluyor mu? Yoksa, katillerinin açığa çıkması mı istenmiyor? Bizim görevimiz onları korumaktan mı ibaret...
Başka bir kahramanımız olan Şükrü Topçu'nun mezarı hangi köyümüzde bulunduğunu bilen var mıdır? Diplomatlarımız onun mezarına ne zaman bir çelenk bırakacaklardır?
Sayılı günler sonra, Cebel'de geleneksel kutlamalar yapılacak, acaba Avni Veli'nin ismi orada bir kere olsun anılacak mı?
Sonuçta kendisi bizim özgürlüğümüz için ulusal çapta mücadele örgütü kurmadı mı?
Birilerinin toplumsal hafızayı silme gücü ve yeteneği olsa, hiçbir değerimizin gün yüzüne çıkmasına ve isminin bile anılmasına asla izin vermezlerdi.
Yüce Allah'ımıza çok şükür ki, en azından böyle bir oğlanüstü güce sahip değiller....