Mareşal Fevzi Çakmak - Sabri CON

Mareşal Fevzi Çakmak


Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli ismi şüphesiz Mustafa Kemal Paşa’dır. Ondan sonraki sıraya kimi koyalım? İsmet Paşa’yı mı? Olur da, araştırmalarımdan çıkan bir sonuca göre ben bu iki yüce şahsın arasına bir Fevzi (Mustafa) Çakmak Paşa’yı (1876-1950) yerleştiriyorum.

Tarihi açın, okuyun. Göreceksiniz ki, bu Paşa’nın biyografisi savaşlarla, başarılarla, madalyalarla, nişanlarla ve övgülerle dolu. Mustafa Kemal’in hastalığı nedeniyle boşalttığı yerlerde Fevzi Çakmak’ı görürsünüz.

Dokuz dil bilen Paşa, Balkanlar’dan tutun da ta Diyarbakır’a kadar olan coğrafyada sayısız savaşlar yürütmüş, Yunan’ı, Rus’u, İngiliz’i vb. püskürtmüş, vatan müdafaasını layıkıyla yapmıştır. Mustafa Kemal’den sonran Türkiye’nin ikinci ve son mareşalidir. 22 yıl müddetle hiç kesintisiz şekilde Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Genelkurmay Başkanlığını yapan, M. Kemal ve İsmet Paşa’nın bir dediğini iki etmeyen Mareşal Fevzi Çakmak, 1944’te yaş haddinden emekliye sevk edilince siyasete atılmıştır.

Bazen Atatürk’e ve İsmet İnönü’ye kırgınlığı olması nedeniyle, bugünkü MHP’nin “kökü” olan MP’yi (Millet Partisi) kurmuş ve dindar Türkçü Mareşal olarak anılarda kalmıştır. Zamanla milletvekilliği de yapmış ama askerlik aşkını önde tutarak milletvekilliğinden istifa etmeyi de bilmiştir.

Babası Çakmakoğlu’larından Tophane kâtibi Miralay Ali Sırrı Bey, annesi Varnalı Müftü Hacı Bekir Efendi’nin kızı Hassene Hanım’dır. Paşa’nın mezarı Eyüp’te bulunmaktadır.

Buraya kadar işimiz yağ/bal tertibi. Fevzi Çakmak’ı çakmak taşı gibi tanıdık, ama maalesef tarih sayfalarını karıştırdıkça bazı çürük elma kokuları geliyor.

Bu yüzden artık inandım ki, Türklük tarihinde Mustafa Kemal Atatürk’ten başka “temiz” Türk büyüğü bulmak çok zor ve belki de imkânsız.

Fevzi Çakmak’mış, Alpaslan Türkeş’miş, İsmet İnönü'müş, bilmem kim imiş – hepsi de ama hepsi tarikatlara bulaşmış, inanmış ve hizmet etmişler.

Bu durum bugün bizi yönetenlerde de görülüyor. Nedir bu merak? Nedir bu inanç? Son günlerde okuyup hayretler içerisinde kaldıklarımı özetlemeye çalışırsam ömrüm yetmez buna. Ancak “kripto” yazılanlar ne kadar gerçektir bilemem. Yazılanlar (ve okuduklarım) doğruysa eğer, biz-Türkler çok büyük uykudayız demek geliyor içimden.

Günler önce F. Çakmak hakkında gördüğüm kısa bir paylaşımda, kendisinin sinagog olsun diye evini Yahudilere bağışladığını öğrenince inanmak istememiş, iftira atılıyor zannetmiştim. Araştırma yaptığımda Çakmak’ın değil, kendisinin ölümünden sonra karısının gerçekten evini Yahudilere bağış yaptığını öğrendim. Çakmak’ın mezarının Eyüp’te neden Küçük Hüseyin Efendi'nin (Evliya?) kabri yanında bulunduğunun elbet de bir anlamı var. Aynı yerde, 25 Ağustos 2001 günü, Musevi kökenli ünlü iş adamı Üzeyir Garih bıçaklanarak öldürüldüğünde, herkes Garih'in Müslüman mezarlığında ne işi olduğunu tartışmaya açmıştı. Üstelik, Garih'in kabrinin de Mareşal Fevzi Çakmak'ın yanı başında bulunması çeşitli komplo teorileriyle yorumlanmıştı.

Uzatmayayım. Söyleyeceğim şu ki, işler bizim bildiklerimizden çok farklı. İsim vermeyeceğim ama zaman zaman şu başkan, bu başbakan biraz dürüsttü dediklerimiz meğer bize “bülbül” görünmek için “dürüstlük” taslamışlar. Oysa gerçekler hiç de gönül açıcı değil.

Biz hep kandırılmışız. İşte bu yüzden Atatürk gün geçtikçe Türkün gönlünde hep daha fazla büyümeye devam ediyor.

Sonunda, okuduklarımın içinden seçtiğim bir cümleyi kalp acısıyla vereyim: “Devlet Bahçeli, iktidar olmak için değil, MHP'yi kontrol altında tutmak için var.” Hani, bu adamın iktidar olmaya hiç niyeti yok diye yazıp söyleniyorsunuz ya, tamamen haklısınız.

Daha fazla konuşmaya ne gerek var? Uyan be Türkoğlu, uyan!

* Bu yazımın bir bölümünde, Akademi dergisinde çıkan Arusi Tarikatı hakkındaki bilgilerden yararlandım.(27.05.21)

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
18Mar
04Şub

Sensiz iki yıl

01Şub

Küçük Yusuf Pehlivan

22Oca
20Oca

Ve kozmik ülke olduk