Doğrusu budur! Dilbilgisi dersimize devam...
Sabri CON
Bu tür yazılarıma ara vermiştim. Nedeni, “Ne üzülüyorsun, kimin ne hali varsa görsün, isteyen öğrensin!” diyenlerin olması. Yine de karınca kaderince öğretmek aşkımdan vazgeçemiyorum.
Tabii, isteyen alır, okur ve öğrenir. İstemeyene zorla güzellik veremeyiz...
Üstat
Son yıllarda biz bu sözcüğü çok ucuzlattık. Hocadan biraz üstün tuttuğumuz kişilere kolayca üstadım diyebiliyoruz. Birileri iki şiir yazmış veya 1 kitap çıkarmış, haydi bakalım üstat söylevine (hitabesine)! Tabii, bununla biraz da samimi görünme amacı güdüyoruz. Doğru mu yapıyoruz, acaba? Bana göre bu davranışımız çok abartılıdır.
Üstat, kime denilir? Üstadın sıfatları nedir? Üstat, bilim veya sanat dalında usta, yetenekli kimseye denir. Örneğin, üstat deyince benim ilk aklıma gelen Nazım Hikmet olur. Aziz Nesin, Mehmet Akif Ersoy, Yaşar Kemal ve daha bir sürü yetenekleri say ve dur.
Sanatta, sağlıkta, sanayide, siyasette, sporda, eğitimde, tarımda ve yaşamın her alanında böyle üstatlar vardır. Ama her sanatçı, her sporcu ve saire üstat aşamasına gelmemiştir, gelemez de. Öyleyse her gelen geçene üstat demeyi ben doğru bulmuyorum. Hatta ve hatta, bazen şahsıma ithaf edilen üstadım söylevinden utanıyorum, sıkılıyorum. Ben bunu hak etmiş değilim. Ülkeye ve dünyaya seçkin eserler vermiş değilim. Adım ve eserlerim okullarda okutulmuyor. Sınırlı bir coğrafyada belki adım bilinebilir. Yazı tekniğimde de bazı kişilerden üstünlüğüm belki fark edilebilir. Ama bu kadarı üstat denilmeye asla ve asla yeterli değildir. Yoksa, bir kişiye üstadım diye hitap etmek onurlandırıcıdır, şereflendiricidir. Biz, yine de kimlere ve ne zaman üstat diyebilmeyi iyi bilmeliyiz.
Hocam
Bu söylev artık kaçınılmaz duruma gelmiştir. Hakkında çok konuşuldu, çok yazıldı; ama sözlü ve yazılı edebiyatımızda yerini iyice güçlendirmiştir. Ne olursan ol, hatta mahalle çobanı dahi olsan sen Hocam’sın. Yine de bu sözcükte bir tezat da var. Hoca dersin, adam üzülür, gücenir; hocam dersin, adam tebessüm eder, hoşlanır. Hoca’nın sözlüğe girmesi çok eskilere dayanır. Dini okullarda, camilerde, medreselerde okutmanlık yapanlara hoca denilmiştir. Hocanın sonraki anlamı muallim, daha sonraki anlamı da öğretmen oldu. Ee, olmasına oldu da günümüzde ne oldu? Gel hocam, git hocam…
Daha önce de yazmıştım. "Hocam" yerine arkadaşım, dostum, öğretmenim, doktorum, kardeşim, ağabeyim, başkanım, müdürüm gibi sözcükler daha uygun değil mi? Uygun; ama uygula bakalım uygulayabilecek misin? Ama neden uygulamayalım ki? Hayırlısıyla diyorum!
İnşallah – Hay Allah!
Ben mi öğrenemedim, yoksa öğretemiyor muyum? Kısaca, inşallah’ın anlamı - Allah, isterse’dir. Gelir(sin) inşallah, gider(sin) inşallah, olur(sun) inşallah, alır(sın) inşallah, verir(sin) inşallah demek varken neden gelsin inşallah, gitsin inşallah, deyip duruyorsunuz? Olur, inşallah = Allah, isterse (Allah, izin verirse) olur! Doğrusu budur. Ama olsun inşallah, gelsin inşallah diyorsan sen Allah’a emir vermiş olmuyor musun? Yapmayın baylar, bayanlar! Çobanından, çaycısından, çöpçüsünden al da ülke yönetiminin en üst düzeyindekilere kadar bu yanlışı yapıyorsunuz. Bundan çok rahatsız oluyorum. Bazen bu konuda acaba ben mi hatalıyım diye düşündüğüm oluyor. Yok! Hesap kitap yapınca, kendimin yanılmadığı sonucuna varıyorum. Eğer, yanılıyorsam biri bana doğruyu öğretsin, teşekkürümü sunayım!
Aynen
Birilerinin sözünü onaylamak için sıkça kullanılan bir sözcük. TDK sözlüğünde yeri yok, biliyorum ben. Açıkça söyleyeyim: görüp okuduğumda parazit etkisi hissediyorum. Evet, öyle, tamam, aynı desek (yazsak) daha hoş olmaz mı? Lütfen, birazcık dikkatli olalım! Paradoks !
-De, - Da, - Ki parçacıklarının (ek/takı) doğru yazılış şeklini milyon kere yazdım, anlattım, maalesef kimin umurunda? Aynı tas aynı hamam devam ediyor.
Oda ile o da’yı ayırt edemeyen bir Türk oğlu Türk nasıl olur da ağzına ekmek götürebiliyor, hayret ediyorum. Oda bir evin bölümüdür. Odada oturursun, yatarsın, kalkarsın, yaşarsın; ama "Oda gelsin" diyemezsin! O da gelsin şeklinde yazarsan doğru yazmış olursun.
Bende isterim, Sende gel, Onlarda gitsin şeklinde yazarsan nefretimsin, arkadaş! Ben de isterim, Sen de gel, Onlar da gitsin şeklinde yazıyorsan saygılımsın!
Banada yazıyorsun da Türkçemizde böyle bir kelimenin var olup olmadığını neden düşünmezsin? Banada (Bulg.) sözcüğünün Türkçesi Banyoda demektir. Bana da, Size de, Köylere de, Uzaya da şeklinde yazmalısın.
Ki’ye gelelim. Bendeki kitap, sizdeki cesaret, buradaki yaşam, geçen aydaki maaşım şeklinde yazarsan doğru yazmış olursun. Ama sakın ha, öyleki, anladımki, dedimki, zannettimki şeklinde yazmayın! Burada ki’yi ayıracaksın, arkadaş! Öyle ki, anladım ki, gibi.
Bir de salık salamlık dileyenler yok mu? Böyle bir cümlecik gördüm mü, uyuz oluyorum. Bir yumuşak g’yi (ğ) harften saymamanız sizi çok gülünç durumlara düşürüyor. Klavyenizde "ğ" harfi yoksa "g" harfi mutlaka vardır, onu kullanın. Aksi halde karşındakine doğum günü dileği yerine domuz salamı yedirmiş olursun...
Herkez yerine herkes, anlım yerine alnım, deyerli yerine değerli yazmayı da bir öğrensek diyorum.
Hiç kimse alınmasın; ama şair, yazar ve gazeteci (profesyoneller dahi) arkadaşlarımızdan birçoğu bu yanlışları hala yapıyor.
Yapmayın lütfen! Sevindiğim bir durum da yok değil, tabii. Daha önce bu yanlışları yapan bazı arkadaşlar, az da olsa sınıfı geçmiş veya geçmek durumdalar. Maşallah, diyorum! (7.11.22)