Sabri CON

Bugün Yazmasak Olmaz

Sabri CON

 

21 Şubat, bir özel gün olarak 1952 yılında, Bangladeş’te Bengalce dilinin resmi dil olması için yapılan gösterilerden sonra gündeme gelmiş ve 1999 yılında, ÜNESKO tarafından Uluslararası Anadili Günü olarak onaylanmış.  2002 yılında ise yürürlüğe girmiştir.

Biz, bu özel günü - 21 Şubat'ı, güzel ana dilimiz Türkçe Günü olarak kutlamaktayız. ( Ayrıca bir de Dünya Turistik Rehberler Günü'ymüş bugün).

Türkçe deyince, benim için akan sular durur. Seviyorum, sevdirmeye de çalışıyorum...

İlkokulu, ortaokulu, liseyi ve üniversiteyi Bulgaristan’da Türkçe okuyarak bitirdim.

Olamaz, Bulgaristan’da Türkçe okul yok dediğinizi duyar gibiyim.

Haklısınız; ama şans beni takip etmiş olacak ki, 1957 -1958 yılında Omurtag “Tevfik Fikret“ Türk Lisesi'nden diplomamı aldığım günün ertesinde, komünist idarecilerin "sahneleledi tiyatronun dekoru" ani bir kararla değişiverdi...

"Türk-Bulgar kardeş olacağız uydurmacasıyla," ülkede tüm okullar, resmi dil Bulgarca şemsiyesi altına alındı.

Ama Sofya “Kl. Ohridski” Üniversitesi'nde Doğu Dilleri (Şarkiyat) Bölümü yoluna devam ediyordu.

Şansım beni burada da aldatmadı. Ne var ki, arkadaşlarla birlikte üniversiteden alıp cebimize koyduğumuz Türkçe uzmanlığı diplomalarımız başka renk aldı.

Okullara atandığımızda, Türkçe dersi dışında her dersin uzmanıymışız gibi girip çıkmadığımız başka ders kalmadı...

Türkçe okumamız, okutmamız bir yana, konuşmamız dahi yasaklanmıştı...

Türk veya Türkçe demek yasaktı!

Türkçe yabancı dil ( чужд език ) olarak algılandı.

Yabancı dil konuşmak yasak derken, bu yasak sadece Türkçe için geçerlidir.

Konuşabilirsen Çince, Moğolca veya Japonca konuş, bu yasak değil; ama ağzından Türkçe bir söz mü kaçırdın, yandın demek!

Neyse, uzatmayalım. Yasaklar, bize ana dilimiz Türkçeye daha sıkı bağlanmamızı öğretti.

Sokakta Türkçe-Bulgarca karışımı konuşanlar, inadına temiz Türkçe konuşmaya yöneldi.

"Ben Bulgar çocuğuyum," ( Аз съм българче ) diye gurur satanlar ve nara atanlar da olmadı değil...

Belki kan karışıklığından, belki bir çıkar uğruna böyleleri oldu.

Haydi isim konusuna değinmeyelim.

Bugün şaşırtıcı bir durum varsa, o da Türkiye’de Bulgar adı taşıyan Türklerin bol olmasıdır...

Bu ayrı konu. Bizim ana dilimiz Türkçe güzel mi güzel! Tatlı mı tatlı!

Özelliği ve yapısı, dünya dil araştırmacılarını hayrete düşürmektedir.

Kurgusu mükemmel. Usta bir mühendis, usta bir tornacı elinden çıkmış gibi doğal ve pürüzsüz...

Hiçbir dilde olmayan ses uyumu bizim dilimizde var. Yazıldığı gibi okunur, okunduğu gibi yazılır.

( Sadece bir yumuşak g’de (Ğ, ğ) ayrı bir hususiyet bulunur.)

300 milyon insan tarafından konuşuluyor. Yazı dilimizi, yerden göğe kadar büyük önder Atatürk’e borçluyuz. Bizi karmaşık Arap yazısından kurtarmıştır.

Türkçemiz, bu kadar güzel ve tatlı derken iki noktada üzüldüğümü belirtmek istiyorum.

- 60 yaş altındaki Bulgaristan'daki Türkler, okullarda Türkçe okumadığı için yazılarında gözle görülür yanlışlar yapabiliyorlar. Zaman zaman yardım niteliğinde açık veya gizli uyarılar yapıyorum. Öğrenmek isteyenler öğreniyor, istemeyenler “bildiklerini okumaya“ devam ediyorlar.

- Türkiye’de son 20 yılda, sözlü ve yazılı basında (medya) Arapça sözlere gereğinden fazla yer veriliyor. Gazeteler ve televizyonlar, bu işte başı çekiyor.

Umarım, bu sevda yakın bir zamanda biter.

Herkese, güzel ana dilimize karşı saygılı olmasını öneriyorum!

Yazarın Diğer Yazıları