Bana Yakışmayanlar... - Sabri CON

Bana Yakışmayanlar...


 

Dilerseniz şimdi sizi 1950’nci yılların Bulgaristan’ına götüreyim.

Ülkede siyasi ve kültürel hava değişti, artık eskisi gibi olmayacağız. Üzerimizde yakışmayan giyim kuşam tarzı bile değişime gitti, eskileri püsküleri, yırtıkları yamalıları giymek de ayıp sayılmaya başladı.

Bu ayrı bir noktaydı. Bizi ilgilendiren ve sevindiren, ülkede yeni yeni Türk okullarının açılmasıydı. Şansımıza, Omurtag Türk Lisesi açılınca, köyden 25-30 genç bu okulun yolunu tuttuk. Ama bu okul zamanın anlayışına göre lise değil, sanki dünyanın en prestijli üniversitesiydi.

Tatil günleri köye geldiğimizde konu komşu bize krallar gözüyle bakıyordu. Geçmişin çıraklık çobanlık alışkanlıklarından vazgeçip şehirde lise okumak nerede görülmüştü o dönem? Eh, bizler de “büyük” okulda okuyup “büyük” adamlar olacakmışız gibi hava atmasını biliyorduk.

Türk Dili ve Edebiyatı saatlerimiz bal şerbet tadında geçiyordu da Reşat Nuri Güntekin’in elimize yeni ulaşan Çalıkuşu romanı bizi daha yüksek bir havaya koymuştu. Yazarın temiz, yumuşak ve akıcı diline hayran kalmayanımız yoktu. “Bulanık su içen dudakları kurtarıp berrak suya sokan bir romandı” kısacası.

Konusu da uyuyan zihinleri uyandırıp atağa kaldırmaktı. Bir gün köy toplantısına katıldım. Toplantının öncelikli konusu kültürel gelişmelerdi. Tam yeri ve zamanı deyip açtım ağzımı:

“Arkadaşlar, eğitim ve kültür alanında yön ve güç almak için Çalıkuşu’nu hep birlikte okuyup incelememizi öneriyorum! ”

Ön sıralarda oturan muhtarımız bir kahkaha patlattı ve yüzüme alaylı bir bakış atarak yanındakilere patırtılı bir tonla seslendi:

“Şuna bak! Cimnaziyada okuyeri ama daha kuş türünden haberi yok. Kobak kuşu diyecekeni çalı kuşu deyeri”.

Sonra bana döndü:

“Sana hiç yakışmadı aganın! Biz o küçük kuşlara kobak kuşu deyeriz”. Hem, nesini inceleyeceksin bu kuşcağızın? Bir gram eti yok, kemiği yok…”

Dünyam altüst oldu. Rezillik düştü payıma. Köyde herkes çalıda çulda gezen minik yaratığın kobak kuşu olduğunu biliyor da bir ben bilmiyorum. Vay be! Bana “yakışmadı” işte!

Şimdi ne diyeyim? Bizim muhtarın başına silâh dayasan Çalıkuşu romanını okumaz, okuyamaz, okusa da kobak kuşu nedir, Çalıkuşu nedir, yarım gram farkına varamaz, çünkü ilkokul üçten terk. Ama muhtar olmuş diyeceksiniz. Bilgili ve atılgan olduğu için değil, belediyedeki “ büyüklerine bir yılda 7 ay var” dediği için atanmışın biri. Zaten atanmadan önce çarıklı, çakşırlı, kuşaklı, köstek saatli, fesli sarıklı bir Osmanlıydı. Velhasıl, bizim muhtara bilgisizlik yakışırdı zaten.

Şimdi günümüze dönelim. Bilenler biliyor, kendimi az çok yazılar yazmakla avutuyorum. Yazılarımı beğenenler beğenmeyenler ayrı bir mesele. Ama yazdıklarımı anlamayanlar veya anlamak istemeyenler ikinin üç harfli, üçün iki harfli olması kadar can sıkıcı.

Benim 65-66 yıllık yazıcılık geçmişim var. Nerede nasıl yazılacağını dokuz kere ölçerek biçerek yazıyorum. Yazmak tabi ki, aklına geleni elinin sürüttüğü gibi yazmak değildir. Yeri gelir şifreli yazarsın, yeri gelir yazıya mecazi anlam verirsin. Yeri gelir Ali dersin Veli anlaşılması gerekir. Yazım (imlâ) işaretlerini anlam güçlendirmek için kullanmaklar da var işin içinde. Şöyle veya böyle yazıya süs ve ahenk vermek de şart. Okuyucuyu biraz düşündürmek de çabası. Öyle kolay lokma vermek değil bu iş.

Ama gel gör ki, yazılarımı çözemeyen bazı kişiler işi yokuşa vurup “sana yakışmadı” diyerek bana boynuz göstermeye çalışanlar var bu dünyada. Kimler bunlar? Dil uzmanları mı? Eleştirmenler mi? Profesörler mi? Hayır! Elbet de kendini geliştirmemiş ama “her şeyi bilen” kişiler. Onlar da kendine yakışanı yapıyor estağfurullah!

Şimdi bir şey hatırıma geldi. Arkadaşın biri yazmıştı:

“Ben S.C.’nun şifresini artık çözmüş bulunuyorum ve rahatım. Onun yazılarını okuyup anlamaktan zevk alıyorum…”

Sonunda diyorum ki, belki bu yazıyı yazmak da bana yakışmadı ama "nabalım" ağanın, biz artık ne yesek yakışmıyor ne giysek yakışmıyor.

Her şeyin siz, dostlarıma yakışması dileklerimle saygılarımı sunuyorum.

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
18Mar
04Şub

Sensiz iki yıl

01Şub

Küçük Yusuf Pehlivan

22Oca
20Oca

Ve kozmik ülke olduk