OSMAN KILIÇ 100 YAŞINA BASTI

Bulgaristan Türk toplumunun 'Asırlık Çınarı - Kader Kurbanı' Osman Kılıç için dalya deme günü. Büyük dava adamı, gerçek kahraman ve hitabet üstadı bugün 100 yaşını doldurdu.

PAYLAŞ
Misyon Gazetesi -

OSMAN KILIÇ 100 YAŞINA BASTI

Bulgaristan Türk toplumunun "Asırlık Çınarı - Kader Kurbanı" Osman Kılıç için dalya deme günü.

Büyük dava adamı, gerçek kahraman ve hitabet üstadı bugün 100 yaşını doldurdu.

Nice sağlıklı günlere, sevgili Osman Kılıç Ağabey!

***Bir gün, Bulgar Kız Lisesi'nden bir kız öğrenci geldi. Elinde bir davetiye. Bana hitaben şöyle konuştu:

- "Okulumuz bir müsamere hazırlamıştır. Bu münasebetle sizi de davet ediyoruz. Yarın öğleden sonra saat 15.00'te..."

***

Ertesi gün öğle oldu. Eve vardım. Biricik kızım Mübeccel uyuyordu. Uyandırdım kızı. Kucağıma aldım. Okşadım öptüm. Henüz iki yaşını bitirmişti .Birkaç heceli kelimeleri söylüyebiliyordu. Ana, baba gibi...Önce ayağa kalktı.Sonra boynuma sarıldı. Daha sonra iki avucuyla yüzümü sıvazlamaya başladı...Hem yüzümü sıvazlıyor, hem de "babam babam" diyordu. Bir ara mutfaktan eşimin sesi geldi:

- "Niçin çocuğu uyandırdın?"

***

Saat 14.00'e doğru evden çıktım. Okula vardım. Meğerse bu Mübeccel'i son görüşüm olacakmış. 14.30'da okuldan çıktım.

Saat 15.00'te Odeon salonunda olmak üzere Koşuyolu'na doğru hareket ettim. Koşuyoluna çıkar çıkmaz, sola sapan bir sokağın ağzına gelmiştim ki, birden iki polis (milis) koluma giriverdi: "Hiç itiraz etmeden kol kola bizimle yürüyeceksin" dediler.

Olanlar olmuştu. Canilerin pençesine düşmüştüm. Hepsi bir oyun, planmış. Ne müsamere var, ne bir şey...

***

Tevkif edildiğimi derhal anladım. 14 Nisan 1948, çarşamba günü öğleden sonra, 15.00 sularında kendimi Emniyet Müdürlüğü'nün odasında buldum. Üstümü başımı aradılar. Her şeyimi aldılar. Sonunda küçük bir hücreye kapadılar...

***

Yer altında bir hafta, on gün kaldıktan sonra, bir gün bana bir sepet içinde bir miktar gıda getirdiler. Ekmek ve yiyeceklerin şeklinden derhal anladım ki, babam gelmiş ve bunları getirmiş."

***

Bulgarlar Mehmet Fikri'nin niyetini sezmişlerdi. Hemen bu göğsü iman dolu, ateşli İslam müdafiini içeri aldılar ve öldüresiye dövdüler...Türk halkı için ağlayan bu zayıf bünye, tabii ki bu işkenceye dayanamazdı. Hastalandı. Sofya'da Kızılhaç Hastahane'sinde tedavi altına alındı. Tıp onu kurtaramadı. Nihayet 1941!de emr-i Hak vaki oldu. Nur içinde yatsın...

( Alıntılar Osman KıIıç'ın Kader Kurbanı kitabından)

Hazırlayan; Hikmet EFRAİM

HABERİ PAYLAŞ:
BUNLARA DA BAKIN