- Haberler
- Bulgaristan
- OKTAY ENİMEHMET NEDEN AHMET DOĞAN'A GÖZDAĞI VERDİM
OKTAY ENİMEHMET NEDEN AHMET DOĞAN'A GÖZDAĞI VERDİM
- İyi niyetli ve temiz yürekli insanlara karşı beslediğim sevgi ve saygı, tabi ki, hiç tükenmedi. Farklı düşünceye karşı bile saygım bulunmakta ama ihanetleri asla kabullenmem. Ev hapsim esnasında güzel bir Tatar kızıyla tanıştım, hatta onunla nişanlandım. Bana karşı sadakat yemini etti ama daha sonra sözünde durmadı. İşin içine yine gizli servis elemanları bulaşmıştı. Bir kadın ve erkeğin özeline kadar karışabiliyordu bu alçaklar. En üzücüsü de, bunun için bir dağ yığını kadar devlet parası harcanıyordu. Bir Ahmet Doğan için bütün yasalar çiğneniyordu. Korkudan küçük dilini yutmuş birisinin sadık piyonları, benim yatak odama kadar girebiliyordu. Düzlüğe çıkmamız için, bu ülkede şeriat kanunları mı esas alınmalı...
OKTAY ENİMEHMET;
NEDEN AHMET DOĞAN’A GÖZDAĞI VERDİM
*DPS’nin saraylarına neden ihtiyacım var?
*Lütfi Mestan’dan rica ediyorum, tablolarımın akıbetini bana bildirsin!
* Bulgaristan'daki siyasi otoriteden, ben hala bir özür beklemekteyim.
* Korkudan küçük dilini yutmuş olanın piyonları, benim yatak odama kadar girdiler.
* Ahmet Doğan'ı herhangi bir öldürme kastım ve niyetim asla olmadı.
* Ayrıca, çoktan aramızdan kopmuş bir siyasi ölünün neresini öldüreceksin?
* Gerçek bir Türk olarak, çevremizdeki haksızlıklara karşı isyan ettim ve.
* Tutuklandıktan sonraki süreçte, bana karşı çok büyük psikolojik baskı uygulandı.
- Sayın Oktay Enimehmet, son zamanlarda hayatın nasıl geçiyor, nelerle meşgulsün? Galiba, bir suskunluk dönemine girdin?
- Resim yapıyorum ben, bayağı becerikliyimdir bu yönde. Yakın zamanda, yeniden siyasete atılacağım ve başarılı olacağımdan eminim. Hatta, "Güzellik" ve "İmunitet" adlı iki yapıtımı, belki satın alır diye, Lütfi Mestan'a göndermiştim ama daha sonra beni , nedense, Emniyet'in ölümle tehdit etme bölümüne sorguya çağırdılar ve yazılı bilgimi aldılar. İşte bu tür olaylara, güler misin ağlar mısın, ben nasıl olur da iki resim tablosuyla birisini öldürebilirim, işte bu aklıma hiç sığmıyor. Lütfi Mestan'dan rica ediyorum, lütfen, şu bahsettiğim iki tablomun ücretini göndersin, ya da kendilerini...
Bence, bürokrasi bu şekildeki siyasi ve ticari konularla uğraşmamalı. Bulgaristan'daki siyasi otoriteden, hala bir özür beklemekteyim. DPS'nin saraylarına asıl benim ihtiyacım var, orada Ebru Sanat Kulübü kurmayı çok istiyorum. Genç nesillerimize bu unutulmaya yüz tutmuş Türk Resim Sanatı’nı öğreteceğim. İllaki günün birinde bu emelime ulaşırım. Aynı saraylarda, Joro Zlatoto lakaplı çengenin ne işi olabilir?Yüksek Mimarlık okuyordum, okulumu bitirmeme izin verilmedi. Üç yıl öncesi, ev hapsinde bulunduğum esnada, bağımsız olarak millet vekili adayı çıktım. Oreşarski hükümetinin düşmesi için çaba göstermiştim.
- Bu esnada hiç aşık oldun mu, neden olsa çok yakışıklı, mert ve çekici bir delikanlısın?
- İyi niyetli ve temiz yürekli insanlara karşı beslediğim sevgi ve saygı, tabi ki, hiç tükenmedi. Farklı düşünceye karşı bile saygım bulunmakta ama ihanetleri asla kabullenmem. Ev hapsim esnasında güzel bir Tatar kızıyla tanıştım, hatta onunla nişanlandım. Bana karşı sadakat yemini etti ama daha sonra sözünde durmadı. İşin içine yine gizli servis elemanları bulaşmıştı. Bir kadın ve erkeğin özeline kadar karışabiliyordu bu alçaklar. En üzücüsü de, bunun için bir dağ yığını kadar devlet parası harcanıyordu. Bir Ahmet Doğan için bütün yasalar çiğneniyordu. Korkudan küçük dilini yutmuş birisinin sadık piyonları, benim yatak odama kadar girebiliyordu. Düzlüğe çıkmamız için, bu ülkede şeriat kanunları mı esas alınmalı...
- Sofya'daki şu senin meşhur gaz tabancalı protesto eylemine de değinelim. O zaman bütün Dünya bu olayı konuşmuştu. Neden yaptın bunu?
- Beni herkes, Ahmet Doğan'a karşı gerçekleştirdiğim bu eylemle ve millet vekili adaylığımla anmakta, halbuki benim siyasi anlamda bir çok büyük idealim ve arzum bulunmakta, bunlardan birisi de Bulgaristan'ı bir cennet ülkeye çevirmek. Bir çok insan bilmiyor, ceza evinde bulunduğum esnada ben siyasi kavgamı bir şekilde devam ettim, bir çok resmi makama onlarca uyarı ve tespit mektupları yazdım ve gönderdim. İsteyen herkes bunları arşivimde görebilir…
Benim Ahmet Doğan'ı herhangi bir öldürme kastım ve niyetim yoktu. Zaten sonuçta mahkeme de bu yönde karar kıldı. Ayrıca, çoktan aramızdan kopmuş bir siyasi ölünün neresini öldüreceksin? Bugüne dek, bu eylemimden dolayı, üzüntü veya pişmanlık duyduğum filan yok. Sonuçta, gerçek bir Türk olarak, çevremizdeki bütün haksızlıklara karşı bu şekilde isyan ettim ve başarılı oldum. Ne yazık ki, beni hala sadece bu eylemimden dolayı tanıyorlar ve hatırlıyorlar. Halbuki, ben siyasi anlamda ciddi bir şekilde düşünen ve kendini iyi yetiştirmiş birisiyim, ayrıca, kendi yeteneğini ispatlayan bir resim sanatçısıyım. Demokrasinin yeşermesine asla izin verilmeyen bir ülkede, ancak bu tür eylemlerle topluma mesaj verebiliyorsun. Suçu olmayan birisi, neden gizlensin?
- Bir ara sen devlete karşı bir tazminat davası açmıştın, bunun akıbeti ne oldu?
- Kazandım ben bu davayı ve aklandım, ceza evinde boşuna yattığım resmen ispatlandı ama hala gerekçeli karar bir türlü yayımlanmıyor, çünkü medyalar bunu haber yapmaktan utanıyorlar, çünkü yazdıkları iftiraların mürekkeplerini yalamak zorunda kalacaklar. Bu olayda önemli olan benim kazandığım maddi tazminat değil, devleti suçlu bulmam asıl beni onore etmekte. Sattığım resimlerden zaten ben yeterince para kazanıyorum. Ceza evindeki mahküm ve gardiyanlara resim sattım. Yakında başkent Sofya'ya yerleşeceğim. Aktif siyasete girmeyi de düşünüyorum. O zaman karşımda görmek isterim, bana tekme sallayanların morarmış yüzlerini. Bu sülükvari yaratıkları, acaba şimdi beni gördüklerinde, neden en az 100 metre uzakta durmayı tercih ediyorlar? Daha kazanılmamış büyük bir davamız bulunmakta. Bütün "komunyaga" bozuntularını silip süpüreceğiz. Artık yüzlerce Oktay var...
- Deputat olmuş olsaydın, ne gibi yeni yasalar teklif ederdin?
- Daha fazla iş istihdamı yaratılmasını isterdim; doğumların çoğalmasını; yolsuzlukların, suçların azalması ve yok edilmesi için çalışırdım; orta sınıfın yaşam standartı yükselmesi gerekiyor, çünkü fakirler ve zenginler arasında dağ kadar bir fark gözükmekte.
Bence, prestij sahibi bir siyasetçi asıl bu yönde çalışmalı. Yasaları ihlal eden siyasetçiler ise kökünden temizlenmeli. İşte bundan ibaret benim kavgam! Ahmet Doğan'a karşı vatanseverlik duygularımla saldırdım. Bu bir kriminal olay değildir, burada asıl benim motivasyonum önemlidir.
Hatta, bazen düşünüyorum ve bizim bu Parlamento binasının bombalanmasını istiyorum, çünkü ülkemizdeki bütün kötülükler, işte bu binanın içinde doğuyor. Adeta bir mikrop yuvası orası. Bunun yerine yenisini inşa ederiz, hatta bu bir temiz ve güzel doğa ortamında olabilir. İçindeki mikropları ise, sanırım Belene Adası domuzları bile beğenmezler…
- Ana vatanımız Türkiye Cumhuriyeti için negibi düşünceler besliyorsun?
- Türkiye'deki referandum için, ben “evetçilerin” arasındaydım. Erdoğan ve Putin'i, gelecek nesillerin akıbetini düşündükleri için takdir ediyorum. Onları Moskova'da inşa edilen o güzel ve büyük caminin açılışında yan yana görmüştüm. Aslında, Burgaz'daki eski cezaevinin yerine de bir cami yapılması gerekiyor. Bu şekilde benim şehrimde biraz ticari ve turistik anlamda canlanır... Bulgaristan'daki Türkler artık uyanış safhasına girdiler ve bunu olumlu bir işaret olarak görüyorum. Türkiye'deki askeri darbe teşebbüsü esnasında, sorumlu bir devlet yönetiminin ve Türk halkının nasıl kenetlendiğini gördük ve bir daha burada hepimiz çok gururlandık. Ahmet Doğan ve onun partisi DPS, bizim için neyaptı şimdiye kadar? Haklarımızı mı savundular, ya da hukukumuzu mu? Hayır! Bir tek korupsiyanın, cahilliğin ve fuhuşun yaygınlaşmasını sağladılar. Ülkemizdeki bütün siyasi oluşumlar, eski istihbaratın yavrucukları değil mi?
- Birazcık, hapis hayatından kesitler anlatır mısın?
- Tutuklandıktan sonraki süreçte, ceza evinde ve ev hapsi anlarım da, bana karşı çok büyük psikolojik baskılar uygulandı. Herzaman takip altındaydım ve durmadan rahatsız ediliyordum. Telefonlarım, bütün internet bağlantılarım ve mektuplarım kontrol altındaydı. Ceza evinde yattığım esnada, bir çok kez yok yere ceza aldım. Örnek olarak bir ceza evi müdürüne, sadece komünist dediğim için cezalandırdım. Eğitimime devam etmeme izin vermediler. Hatta, sevdiğim kızı, kendi pis amellerine dahil ettiler. Burgaz kentinde onunla bir otelde buluşacaktık. Otelin çevresine sivil polisleri doldurmuşlardı. O gün seviştiğim kızla beni gizli kamerayla filme almışlardı, kendi hesaplarına göre, güya bunu bana karşı bir kompromat olarak kullanacaklardı. Ama ülkedeki asıl kompromat sahiplerinin dokunulmazlığı vardı...
Psikolojik anlamda çökmem için, beni çeşitli medyalar tarafından düzmece röportajlara davet ediyorlardı, bazılarına katıldım, diğerlerini reddettim. Amaçları kamuoyu önünde beni küçük düşürmekti, otoritemi zayıflatmaktı. İşte böyle saçmalıklarla uğraşıyordu, intikam peşinde koşturan Drındarlı odun kafalı sahte feylesofun sadık köpekleri. Erkek olan, karşıma tek başına çıkar ve hesaplaşırız. Ama buna yanaşan olmuyor…
- Bize, kendini çok kötü hissettiğiniz bir gününü anlatır mısın?
- Bir gün, görülen davalarımdan dolayı, Sofya'daki mahkemeye gitmem gerekti. Kış ayıydı ve her yer karla kaplıydı. Mahkeme salonundan çıktığımda, yakındaki bir kitapçıdan iki kitap aldım, biri felsefe, diğeri siyaset içerikliydi.Ruhum çok sıkılmıştı, biraz gezinmek için Borisov Park'a doğru yöneldim. Çaktırmadan, arkamdan beni takip eden Ceyms Bond baltonlu adamı takip ediyordum. Bir avcı köpeği gibi peşime yapışmıştı. Parka ulaştığımda, Levski'nin anıtı önünde bir kalabalık gördüm. O esnada peşime başka bir erkek daha takıldı, güya köpeğini gezdirmeye çıkmıştı. Amaçları ne olabilirdi bu adamların? Beni öldürmek mi? Bunu kestiremiyordum ama asla korkmuyordum bunlardan. Bir kadın heykeline karşı birkaç kar topu attım. O esnada başka bir kadının omuzlarına ise bir beyaz güvercinin konduğunu gördüm. Daha sonra emin adımlarla geri dönerek, beni takip eden ajanların gözlerinin içine bakarak oradan uzaklaştım…
-Sayın Oktay Enimehmed, bu ilginç söyleşi için sana çok teşekkür ediyorum! Aynı zamanda, siyaset ve sanat alanlarında, gelecekte sana büyük başarılar dilemekteyim!
- Mümin ağabey, asıl ben size teşekkür etmek istiyorum. İlk kez bir Türk gazeteci, anadilimde benimle repörtaj yaptı, bundan dolayı mutlu oldum.
Söyleşi; Mümin TOPÇU