NE DİYELİM? NASIL YAZALIM? - 1.

İşte Türkçe'nin de konuşulduğu gibi yazılmadığı, 'dünyanın tek tamamı konuşulduğu gibi yazılan sözcüklerden oluşan tek dili' olduğu efsanesini çürüten örnek yazım yanlışları. Dilimizin neredeyse yazıldığı gibi okunduğu doğru. Ama bu yine de, Türk dilinin dünyanın en güzel dillerinden biri olduğu gerçeğini hafifletmez. Çünkü konuşulan, yazılan, 'düşünen' her dil gibi, Türkçe de güzeldir. Hem de sözcük sayısının çokluğuna, gramer kitaplarının kalınlığına, yeryüzünde o dili konuşan insan sayısına bağlı kalmaksızın.

PAYLAŞ
Misyon Gazetesi -

NE DİYELİM? NASIL YAZALIM? - 1.

1.

"Bakcam" mı "bakıcam" mı "bakacağım" mı yazılır? Doğrusu nasıl yazılır? Hangi yazılışı doğrudur?

Bizim saftirik kapıdaki görevliye gidip "ben bir arkadaşımı bakcam sonra hemen çıkçam" dedi. Adam gülümsedi. "Bakcam denmez bakıcağım denir evladım, hem senin yaşın kaç bakayım?" Bu söz bizimkinin cesaretini, gurunu murunu yerle bir etmişti. Ama tam o sırada karanlığın içinden bir ses "ne 'bakcam' denir, ne de 'bakıcam', ikisi de yanlış..."

Hepimiz sesin geldiği yöne bakarken, karanlığın içinden önce sıfır traşlı, ışıl ışıl bir kelle çıktı. Sonra boyu toplasan çarpsan bir altmış, göbekli, gülen gözlerinin akı kısılmaktan görünmeyen sevimli bir adam. "Bakacağım denir efendiler, tamam konuşurken 'bakcam çıkcam' gibi çıkar ağızdan belki, ama yazarken, 'bakacağım' denir, anlaştık mı?

Sonra bizi barın içine doğru kışkışlar gibi bir hareketle yönlendirip "haydi bakalım, bakacağınızı bakın da çıkın öyleyse, ama çıkacağınız zamanı da unutmayın. İçerisi karanlık, ama benim gözlerim karanlıkta daha iyi görüyor" dedi. O gün bu gündür unutmam, o karanlıkta tuhaf bir biçimde zuhur eden, yazım kılavuzu gibi adamı.

Doğru olan; bakacağım

2.

"İçerde" mi "içeride" mi, "dışarda" mı "dışarıda" mı, "yukarda" mı "yukarıda" mı, "aşağda" mı "aşaada" mı "aşşaa" mı "aşağıda" mı yazılır? Doğrusu nasıl yazılır? Hangi yazılışı doğrudur?

içerde içeride

dışarda dışarıda

yukarda yukarıda

aşağda aşaada aşşaada aşağıda

Neden böyle?

Konuşma dilinde bazı sözcüklerde, ikinci ünlü, aldığı ekten dolayı düşer. Fakat bu farklılaşmanın nedeni "ünlü düşmesi" dediğimiz kuralla karıştırılmamalıdır.

İşte Türkçe'nin de konuşulduğu gibi yazılmadığı, "dünyanın tek tamamı konuşulduğu gibi yazılan sözcüklerden oluşan tek dili" olduğu efsanesini çürüten örnek yazım yanlışları. Dilimizin neredeyse yazıldığı gibi okunduğu doğru. Ama bu yine de, Türk dilinin dünyanın en güzel dillerinden biri olduğu gerçeğini hafifletmez. Çünkü konuşulan, yazılan, "düşünen" her dil gibi, Türkçe de güzeldir. Hem de sözcük sayısının çokluğuna, gramer kitaplarının kalınlığına, yeryüzünde o dili konuşan insan sayısına bağlı kalmaksızın.

Örnek:

Onu aramadığım yer kalmamıştı; ne içeride ne de dışarıda, ne yukarıda ne aşağıda bakmadığım kuytu, oyuk, girinti, çıkıntı, kutu, torba, bohça, sepet, terek, ceket, cep, cepken, tencere, demlik, şapka altı, dolap üstü, avuç içi, kuytu köşe yoktu ki en az iki kez bakmamış olayım.

3.

"Şanlı Urfa" "Şanlıurfa" "Gazi Antep" "Gaziantep" "Afyon Karahisar" "Afyonkarahisar" "Şebin Karahisar" nasıl (tdk) yazılır? Birleşik mi ayrı mı yazılır? Hangisi doğru?

Kent isimleri iki sonradan bir araya gelmiş sözcük içeriyorsa, bu sözcükler bitişik/birleşik yazılmaktadır. Örneğin Çanakkale, Kahramanmaraş, Şanlıurfa, Gümüşhane, Afyonkarahisar, Pınarbaşı, Acıpayam. Ülkemizde pek çok örneği bulunan bu kullanıma verilebilecek örnekler bunlardır.

Aynı zamanda ilk hali sıfat tamlaması veya belirtisiz isim tamlaması olan kent (köy, mahalle, dağ, ırmak, deniz, göl, vd.) yer adları da birleşik yazılmaktadır:

Acıgöl, Akçay, Akşehir, Eskişehir, Suşehri, Yıldızeli, Yeşilırmak, Kızılırmak, Karasu, Akçay, İncesu, Karadeniz, Akdeniz, Tınaztepe, Ulutepe, Kocatepe, Uludağ, Yenimahalle, Cilvegözü, Kadıköy, Bakırköy, Bahçeşehir, Başakşehir, Altıntepe, Korukent, Çengelköy, Sarıyer, Çankaya, Maltepe, Acısu, Viranbağ, Mardinkapı, vd.

4.

Türk Dil Kurumuna göre "anavatan" mı, "ana vatan" mı (tdk) nasıl yazılır? Birleşik mi ayrı mı? Doğru yazılışı hangisidir?

Sözcük, söyleyişte ağızdan bir çırpıda birleşik olarak çıksa da, yazımı bu söz grubunu meydana getiren sözcüklerin ayrı yazımını gerektirir: ana vatan.

Ana vatan sözcük grubunun doğru kullanımına verilebilecek örnekler:

Gemimiz ana vatana yaklaştıkça, içimizi bir heyecan kaplamaya başlamıştı.

Yavru vatan anavatandan ayrı düşünülemez diyordunuz, fakat iş birbirine destek olmaya gelince ayrı siyaset gütmeyi tercih ediyorsunuz.

Türkler için Türkiye ana vatandır, fakat yetişen genç kuşaklar için Türkiye artık uzak, gidilmesi, dönülmesi olanaksız olan hayali bir vatan gibidir.

Nereden geliyor nereye gidiyoruz bilemem, fakat iyi bildiğim bir şey varsa, o da bu vatanı, bu vatanı, bu artık Nazım Hikmet'in söylediği gibi bize hem cennet hem cehennem olan ana vatanımızı emanet aldığımız atalarımıza ihanet etmememiz gerektiğidir. Bu söylediğimden ırkçı, şoven tutumlarla ülkemizi sevelim demiyorum, tam tersine, bu memlekette yaşayan herkesi yurttaşımız, dertdaşımız, yoldaşımız kabul edelim diyorum. Eğer söylediklerimi vatan hainliği olarak belleyecekseniz, size Nazım Hikmet'in "Vatan Haini" şiirini okumanızı, o da yetmezse "Davet" şiirini en az bir on kez okumanızı tavsiye ederim.

Çinliler için ana vatan elbette Çin'dir, vazgeçilmez bir rüyadır o dev ülke, fakat her şeye rağmen, bütün dünyaya dağılmış, ekmeklerini kazandıkları yeni toprakları ana vatan bellemişlerdir.

Doğru olan; anavatan - ana vatan

5.

TDK'ya göre "bakımevi" mi "bakım evi" mi yazılır? Nasıl yazılır? Ayrı mı birleşik mi yazılır?

İlk anlamı, sağlık, hastalık veya maddi gerekçelerle bakıma muhtaç insanların tüm gereksinimlerinin karşılandığı özel veya kamu kuruluşu olan "bakımevi" birleşik yazılan bir sözcüktür. Kimi zaman yanlışlıkla "bakım evi" biçiminde ayrı olarak yanlış yazılmaktadır.

İkinci yaygın kullanılan anlamı ile, kurum ve kuruluşlarda teknik araç gereç, makine ve özellikle motorlu taşıtların bakım ve onarımının yapıldığı bölüm, birim ve bu amaçla ayrılmış alana sahip yerlere de bakımevi denilmektedir.

Sözcüğün cümle içinde kullanımına verilebilecek örnekler:

- Hatırlar mısın, Bağlarbaşı'nda İETT'nin bakımevi vardı, kocaman bir alan kaplardı, onun hemen yanındaki bir gölgelik yoldan okula giderdik.

- Hatırlamaz mıyım!? Sen Cumhuriyet Lisesi'ne gidiyordun, ben Halide Edip'e. Öğleden sonra Bağlarbaşı'nda buluşup bilardo oynamaya giderdik Dilek Bilardo Salonu'na... Ne oldu o bakım evi duruyor mu hala?

6.

Veryansın sözcüğü birleşik yazılan bir sözcüktür ve 'göz açtırmadan", "acımasızca", "aman vermeden", "saldırgan bir üslupla üzerine giderek" anlamlarını taşımaktadır.Genellikle "veryansın demek", "veryansın etmek" biçiminde ya da yalın olarak kullanılır. Birleşik yazılan, iki ayrı sözcüğün birleşmesiyle ortaya çıkan sözcük, birleşik olarak yazılır.

Veryansın sözcüğünün diğer kullanım örnekleri:

Bunca yılın dostluğu, emeği, çekilen acıları sanki boşa gitmiş, iki eski arkadaş birbirlerine veryansın ediyordu kalabalık malabalık dinlemeden.

Seçimlerden önce, iktidar partisini desteklemenin verdiği güvenceyle muhalefete veryansın diyen gazeteciler suspus olmuştu şimdi.

- Savaştaki manevraların başarısızlığı, üst düzey komutanların Ankara'ya çağrılmasına neden olmuştu. Daha şimdiden ordu kaynaklı haberlerde komutanlara veryansın ediliyordu.

Sakin duran adam birden bire parlayıverdi, yanındaki koltukta uyuklayan adama veryansına başladı.

Ben ver yansın meryansın dinlemem arkadaş, hakkımı ararım; istediği kadar bağırıp çağırsın yaygara yapsın, anlamam, işte o kadar.

Sen bakma onun bu kadar veryansın ettiğine, aslında sever kocasını, bir tek sefere gidip gidip haftaya döneceğim, kısa mesafe gidiyoruz deyip, üç ayda bir eve uğrayışları üzer onu.

7.

Hangisi doğru? "Açık ara" mı yazalım "açıkara" mı?

Ölçü uzaklık belirtmek için kullandığımız bir zarf olan "Açık ara" ayrı yazılan bir söz grubudur. Zaman zaman yanlış biçimde birleşik olarak "açıkara" biçiminde yazıldığı da görülmektedir. Fakat doğru kullanımı, ayrı yazılan "açık ara"dır.

Açık ara rakiplerine, yarışta kendisini izleyen diğer koşuculara veya daha önce aynı mesafeyi kat edenlere olan farkı az ya da ucu ucuna değil, büyük fark atarak önde gittiğini, kazançlı olduğunu dile getirir.

Çoğunlukla at yarışlarında duyduğumuz bir sözcük olsa da, "açık ara" bir siyaset tanımıdır aynı zamanda. Seçim sonuçları değerlendirilirken tıpkı "kıl payı", "başa baş" "ucu ucuna" zarfları gibi "açık ara" da bir fark bildiren zarftır.

Örneğin, seçimler tamamlanıp sandık sonuçları televizyon ve internet yoluyla duyurulmaya başlandığında, eğer oluşan fark çok küçük değil de hatırı sayılır bir büyüklüğe ulaşmışsa, sunucular ve yorumcular bir adayın veya partinin diğerine göre açık ara önde gittiğini söylerler.

At yarışlarında...

Aynı zamanda at yarışlarında, yarışın favorisi olan at geçilmiş, hatta açık ara bir fark bile yemiştir. Bu durumda yarış severler şaşkındır, üzgündür. Çünkü oynadıkları kupon yarışın favori atının yarışı açık ara kaybetmesi yüzünden yatmış, paralar buhar olup, hayallere karışıp savrulup uçmuştur.

Sınavlarda ise, kentteki iki okuldan birinin öğrencileri, diğer okulun öğrencilerinin aldıkları puan ortalamalarının üzerinde bir ortalamaya ulaşmışlardır. Bu durumda da başarılı olan okulun öğrencileri, diğer okul öğrencilerini açık ara geçmişlerdir. Fakat ne sınavlar birer yarıştır, ne de öğrenciler birer yarış atı!...

Bu örneklerde de görüldüğü gibi bir yarışma, çekişme, karşılaştırma durumu söz konusudur. Aslında aradaki açıklık bir boy farkını geçmiş, ölçü olarak verilemeyecek fakat önceki ölçüyü aşan bir büyüklüğe ulaşmıştır. Bu durumda "öyle böyle bir fark değil, açık ara önde götürüyor yarışı" deriz.

Doğru olan; açıkara - açık ara

8.

“Muallim” mi, “muhallim” mi? (tdk) Nasıl Yazılır? Eş anlamlısı nedir?

Muallim kimdir?

Eş anlamlısı Öğretmen olan mesleki ismin Osmanlıca (Osmanlı Türkçesi) karşılığıdır ve dilimize Arapça'dan geçerek Türkçeleşmiştir.

Anlamı, bilgi, bilim (ilim) sahibi olan, mesleği bilgiyi öğretmek olan kişidir. Muallim sözcüğü, kimi zaman yanlışlıkla "muhallim", "muğallim" biçiminde yazılmaktadır. Doğru yazımı, "muallim"dir.

Sözcüğün doğru kullanımına verilebilecek örnekler:

Eskiden "penceresi cam cama muallim, selam söyle amcana muallim" diye sözleri olan eğlenceli bir türkü vardı ve çok meşhur olmuştu bir aralar.

Atatürk'ün "Muallimler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır" sözü, yalnızca öğretmenleri değil, aileyi de ilgilendiren, hatta gençlerin yetişmesine katkısı doğrudan ya da dolaylı, uzak ya da yakın herkesi ilgilendiren önemli bir sözdür.

1924 yılında İstanbul Kız Muallim Mektebi'nden mezun olduktan sonra Hakkari, Van, Erzurum, Trabzon, Samsun ve Adana'da ilkokul öğretmenliği yaptıktan sonra memleketine atandı ve uzun bir süre orada çalıştıktan sonra bakanlığın önerisi ile ilçe milli eğitim müdiresi oldu.

Şimdi dilimize yerleşmiş, herkesçe kabul görmüş ve kullanılan öğretmen ismi yerine, ısrarla "muallim" demenin, yalnızca konuşmada değil yazı dilinde de bunu kullanmaya zorlamanın, şart koşmanın ne gereği var? "Uydurma" imiş. Bunu söyleyenin öncelikle tarihten haberi yok demektir. Başka yere, uzağa değil, Türk tarihine bir bakın bakalım neler göreceksiniz. Ama ezberden konuşmak, bilmeden fikir sahibi olup hüküm vermek çok kolay. Bunca cahilce iddianın karşısında alimler suspus olmasın da ne yapsın? Bence isteyen hangisine kendini fikren daha yakın hissediyorsa onu kullansın...

9.

"Halihazırda" "halihazır" "hali hazırda" "hali hazır" (tdk) nasıl yazılır? Anlamı nedir? Birleşik mi ayrı mı yazılır?

Halihazır sözcüğü (kimi zaman yerine göre halihazırda olarak da kullanılır), şu anda, şimdi, şimdiki durum, bugün, günümüzün, günümüzde anlamlarına gelen Osmanlı Türkçesinin artık az kullanılan bir örneğidir. Zaman zaman hali hazır veya hali hazırda biçiminde yanlış olarak ayrı yazılır, doğru kullanımı birleşik yazımıdır: Halihazırda bir gelişme yok bu konuyla ilgili.

Halihazırda ve halihazır sözcüğünün diğer cümle içinde kullanım örnekleri:

Savaş bitmiş olmasına rağmen, savaşan taraflardan hiçbiri halihazırda en küçük askeri birimlerini dahi yerinden oynatmadı.

Halihazır siyasetiniz size bir şeş kazandırmayacak, iktidardan düşeceksiniz ve bu ülkeye adalet gelecek.

Evet durumumuz kötü, paramız, evimiz ve işimiz yok, ama halihazırda umudumuz ve azmimiz var, buna biraz da sabır katarsak, kim tutar bizi!?

Üniversiteler bilimin aydınlığı ile donanmış olması gereken yerlerdir diye biliriz, oysa halihazırda siyasi iktidarların borazanlığını, şakşakçılığını yapan kurumlar olmuşlardır; bunun en büyük nedeni siyasi iktidarlar tarafından dizayn edilmeleridir. Örneğin halihazırda rektör seçimleri bile bir komediyi andırır: Seçilen değil, seçilmeyen rektör atanır.

Halihazırda hiçkimsenin karşısındakini anlamaya, dinlemeye tahammülü yok, çünkü ülke ben, sen, o diye parçalara bölünüyor siyasetçiler tarafından.

Vurulan geminin enkazı halihazırda saldırının gerçekleştiği yerde duruyor, onu oradan gidip getirecek bir araç da yok.

Eğitim dili mutlaka Türkçe olmalıdır. Çünkü hali hazırda İngilizce eğitim verdiğini iddia eden bölümlerin büyük bir kısmında Türkçe, geri kalanında ise sulandırılmış, hafifletilmiş her biri basit birkaç sözcüğe paragrafa indirgenmiş İngilizce eğitim verilmektedir, ki böylesi daha zararlıdır.

Ben bir şeyler hazırladım toplantı için, halihazır ekonomik veriler ışığında bir değerlendirme yaparsanız mutlu oluruz hocam...

Aslında bir sunum dosyamın olduğu söylenemez halihazırda, ama sizlere küçük bir ders vermeyi isterim ben de. Durun bakalım şu taşınabilir belleği yanıma almış mıyım, çünkü güncel ekonomik verileri artık aklımda tutamıyorum eskisi gibi.

10.

"İşbirliği" mi "iş birliği" mi yazılır? (tdk) Doğrusu nasıl yazılır? Birleşik mi ayrı mı yazılır?

Osmanlı Türkçesinde "teşrikimesai" (birlikte çalışma) olarak kullanılan "iş birliği" ayrı yazılan bir söz grubudur. Sıklıkla yanlış bir biçimde "işbirliği" olarak birleşik yazılmaktadır.

İş birliği söz grubunun anlamı, ortak amaçlar ve çıkarlar doğrultusunda geçici veya kalıcı olarak oluşturulan çalışma, iş yapma ortaklığıdır.

Kimi zaman "iş bölümü" anlamını karşılayacak biçimde kullanıldığı da görülmektedir. Farklı görevler üstlenen, işler yapan kişilerin bir sonucu hedefleyerek, birlikte uyumlu bir biçimde çalışmaları da iş birliğidir. Örnek: Film setinde herkesin uyduğu birinci kural, dakik olmaktır, onu ikinci kural izler; herkes aynı dili konuşmalıdır, yoksa bir iş birliği söz konusu olmaz, her şey birbirine girer, içinden çıkılmaz bir hal alır.

Söz grubunun doğru kullanımına verilebilecek diğer örnekler:

Ülkeler nükleer enerji konusunda hassas olduklarını, bir iş birliği çerçevesinin oluştuğunu, önümüzdeki günlerde ortak bir bildiri ile eylem planına hızla geçileceği açıkladılar.

Tutuklu sanık, dilekçe ile başvurarak iş birliği yapmak istediğini, soygunlarda aktif olarak yer alanlar hakkında bilgiler vereceğini bildirmiş.

Her zaman iyi niyet ve doğru hedefler için iş birliği yapmaz insanlar, kimi zaman ortak suç işler, kimi zaman kendilerine zarar gelmesin diye bir suçu örtbas etmek için de işbirliği yaparlar.

Üreticiden tüketiciye ulaşana kadar pazarda öyle sıkı denetlenen, öyle sağlam işleyen bir sistem var ki, bu aynı zamanda güzel bir iş birliği kültürü de yaratıyor süt endüstrisinde.

HABERİ PAYLAŞ:
BUNLARA DA BAKIN