MEZAR TAŞLARI

Mezarlıkta öyle taşlar da gördüm ki, yarıya kadar toprağa girmişler.Birtakımın ise sadece başı görünüyor. Bu taşlara hiçbir anlam veremedim! Başları yukarıda, dimdik öylece dursunlar! Yoksa, ölülere özenip, 'Biz bu toprak altında, ölümlü olmak istiyoruz!' diye mi yalvarıyorlar?

MEZAR TAŞLARI


İş yerime giderken her sabah, her akşam büyük bir mezarlık, içinden geçiyorum. Ve her defasında da hemen aynı duygu ve düşüncelerini yaşıyorum.

"Hey, koca dünya, bu insanların hepsini bir zamanlar barındırmışsın..."

"İçlerinden kimi varlıklı, kimi yoksul imiş..."

"Vakti saatleri gelince, Toprak Ana onları bağrına çekmiş..."

"Bir gün dönüşeceksek, bu didinmenin, bu koşuşturmanın ne anlamı var?"

"Ve bunca mevtanın başında bu taşlar ne arıyor?"

Kafamda soru ve sav biçiminde oluşan bu düşüncelere hiç yanıt aramıyorum. Bu soruların yanıtları mezar taşlarında. "Niye, biz insanlar, ölülerimizi taşlara bekletiyoruz?"

Hem de bu bekçilik, üç gün değil, beş gün değil, ebediyete dek!

İnsanoğlu, bu noktada galiba bir nevi suç işliyor. "Bu ne saçma laf, demeyin, sakın!" Belki bu yüzdendir ki, kimi mezar taşları hala dimdik, hiç kusursuz görevlerini yerine getiriyorlar. Kimileri bu bekçilikten usanmış olmalılar, hafifçe vücutlarını eğmişler...

Mezarlıkta öyle taşlar da gördüm ki, yarıya kadar toprağa girmişler.Birtakımın ise sadece başı görünüyor. Bu taşlara hiçbir anlam veremedim!

Başları yukarıda, dimdik öylece dursunlar! Yoksa, ölülere özenip, "Biz bu toprak altında, ölümlü olmak istiyoruz!" diye mi yalvarıyorlar?

Mehmet ALEV

Bakmadan Geçme