Marteniçka, Ötekileştirme Ve Bogoridi

*** Bunca yıldır, ait olduğumuz bu toplumdan soyutlanmaya, ayrıştırılmaya, ötekileştirilmeye, damgalanmaya, dışlanmaya ve yabancılaştırılmaya devam etmekteyiz. *** Günümüzde, bu Türk geleneğini tamamen unutanlar, her nedense, birden bire battal ve otantik bir inancın simgesi sayılan Marteniçkaya sarıldılar. Konuyu biraz daha irdelersek, herhalde bunun siyasi boyutuna da ulaşırız. *** Ben, Bulgar etnosunun düşmanı filan değilim, fakat her iki toplumun farklı kültürel ve dinsel yapısı olduğu inancını taşımaktayım.

PAYLAŞ

Komünist rejim çoktan ortadan kaldırıldı. Böylece bizim derin çilemiz ve üzüntümüz de bitti.

Sınırlar açıldı, ana vatana koştuk ama belirli sebeplerden dolayı henüz Anadolu toplumuna tam bir uyum sağlayamadık.

Bunca yıldır, ait olduğumuz bu toplumdan soyutlanmaya, ayrıştırılmaya, ötekileştirilmeye, damgalanmaya, dışlanmaya ve yabancılaştırılmaya devam etmekteyiz.

Halbuki, göçmen camiamız başlı başına hiç önemsenmeyecek büyük bir kolektif. Burada bundan dolayı kişisel bir ön yargı yapmamaktayız.

Hiç kuşkusuz ve şüphesiz birer  gerçek Türk evladıyız, fakat neden Anadolu insanının bütün meziyetlerini benimsemeyip, gidip Bulgarlara ait bazı eski ve yeni görenekleri Türkiye’ ye taşıyıp, burada yeşertmeye çalışıyoruz. Son yıllarda, adeta onlara buralarda yer edinme derdine düştük.

Bu arada Marteniçka olayına, küreselleşmenin bir tüketim çılgınlığı diyebiliriz, çünkü sadece Mart ayı içerisinde, Türkiye pazarına kaçak bir şekilde en az 100 000 adet bu üründen sürülmüş oldu. Tabi ki, bunların çoğu tamamen tüketildi ve tüccar cebini doldurdu. Göçmen kökenli olmayan vatandaşlarımız tarafından da artık benimsenmiştir ve bu şekilde mevcut Türk kültürel mirasımız küreselleşmeye herhangi bir cılız tepki vermemekte...

Mart ayında Bulgarlar Baba Marta bayramını kutlar. Çok eskilere dayanan Baba Marta, Bulgaristan'a has bir gelenektir. Bu günde Bulgarlar yakınlarına ve arkadaşlarına “martenitsa” olarak adlandırılan sembolleri, yıl boyu sağlık ve güç dileğiyle hediye ederler. Bu bayram Bulgarcada “Çestita Baba Marta!” şeklinde kutlanır. Baba Marta – Marta Nine, günümüze kadar korunmuş en saygın geleneklerden biridir. Martenitsaların gelmiş geçmiş tarihinde en önemli yere sahip olan şekiller ise; “Pijo ve Penda'dır...”

Marteniçka / Martenitsa kelimeleri sözlüğümüzde yer almamakta, bunların tercümesi bile gülünç olur. Bu renk cümbüşlerini en azından, Bulgaristan topraklarına bizim ecdadımız götürmedi. Böyle olsaydı, bizler küçüklüğümüzde her Hıdırellez sabahında yeşil çayır ve çimen üzerinde yuvarlanmazdık, evlerimizin kapı başlarını yeşil söğüt dallarıyla süslememiş olurduk.

Günümüzde, bu Türk geleneğini tamamen unutanlar, her nedense, birden bire battal ve otantik bir inancın simgesi sayılan Marteniçkaya sarıldılar.

Konuyu biraz daha irdelersek, herhalde bunun siyasi boyutuna da ulaşırız. Eğer, aramızdaki meraklılar olayı biraz araştırırsa, hangi yerleşim yerlerinde ve hangi nedenle Marteniçka defileleri düzenlendiğini görürler...

Birkaç ay öncesi, ülkemizde bizim göçmenlerle ilgili elliden fazla bilimsel sempozyum düzenlenmişti. Bu bir rekordur ve bu sempozyumların bilimsel değerini ben ölçemem, fakat şu Marteniçka istilası başlı başına bir tez konusudur...

Ben, Bulgar etnosunun düşmanı filan değilim, fakat her iki toplumun farklı kültürel ve dinsel yapısı olduğu inancını taşımaktayım.

Sonuçta, Türkiye’de yaşamama rağmen, Bulgaristan, benim de memleketim oluyor ama ben bir göçmen kardeşimize, "Çestita Baba Marta!" asla demem.

Bir ara, Görükle Göçmen Konutları alanına Bulgar asıllı Bogoridi'nin anıtı dikilmesi için efor harcayanları da gördük. Sanki, Angel Cambazki ve Valeri Simeonov öncülüğünde, Filibe'deki meşhur Nebet Tepe'ye Alpaslan Türkeş veya Nuri Turgut Adalı'nın heykellerinin sivrilmesi önergesiyle ile eşdeğerdir bu çalım.

Yine Bursa'mızda bir Bulgar okulu görmeyi arzulayanlar oldu ama nedense Kırcaali'de bir Türk lisesinin varlığı konusu hala tabu sayılır...

Doğrudur. Bazı yerleşim yerlerinde Bulgarlarla komşuluk yaptık. Biri birimizle alış verişimiz oldu. Komünistlerin dayatmaları sayesinde, ülkedeki Türk toplumu bazı has örf ve adetlerinden uzaklaştırıldı. Fakat aynı zamanda, etnosumuzun yoğun olarak yaşadığı bölgelerdeki köy ve kasabalarda bizlerden başka yabancı etnosların tek temsilcisi bulunmuyordu. Misal olarak, Rodoplar ve Deliorman’ın bazı bölgelerine bir dönem tek Bulgar ayağı bile basmamıştır.

Buralardaki Türkler, Osmanlı usulü mazbut patriarkal aile düzeni içerisinde yaşamlarını sürdürüyorlardı. Hatta, buralarda sadece Türk asılı vatandaşların yaşadığından dolayı, belki de, Türkiye’de bile korunamamış bazı eski geleneklerimiz ve yaşam tarzı örnekleri, bugüne kadar ayakta kalmıştır.

Bizim kullandığımız bölgesel şive, lehçe ve ağızlar eski Yörük Türkmenlerin kullandıklarının en yakınıdırlar.

Baharın gelişini simgeleyen etkinlikleri ele alalım. Rodoplar’da eskiden bizim anne ve babalarımız Hıdırellez günü kutluyordu. Marteniçkanın ne olduğunu onlar asla bilmezlerdi, bizler ise bu tamamen Bulgar geleneğini okullarda, kitaplardan ve gazetelerden öğrenmiş olduk.

Türk ailelerine tamamen yabancı bir eski gelenekti. Bu sene göçmenlerin yoğun olarak yaşadığı İstanbul, Bursa, İzmir, Edirne gibi şehirler adeta Marteniçka istilasına uğradı. Silivri’deki göçmen derneğimiz şehir merkezine Marteniçka dağıtım standı bile açtı.

Biliyorum, çoğu okuyucumuz ne var bunda diyecektir.

Büyüklerimizin kutladığı Hıdırellez bayramını bir kenara bırakıp ve unutanların, bugün Bulgarların Baba Marta geleneğini Türkiye’ye sokup yaşatma çabalarına ne denmeli acaba?

Bu masumane beyaz ve kırmızı örgülü ipleri herkes beğenebilir, hatta, gidişata bakılırsa yakın zamanda Anadolu insanı aramızda koskoca Marteniçkalar ile dolaşmaya başlayabilir...

Mümin TOPÇU

HABERİ PAYLAŞ:
BUNLARA DA BAKIN