İSTANBUL'DA BÜYÜDÜLER AMA 'VATANSIZLAR'

Gizem 24, Yaren 21, Lütfiye ise 18 yaşında. 3 kardeş Türkiye'de doğup büyüdü fakat Türkiye Cumhuriyeti kimlikleri yok! Devlet kayıtlarında 3 kardeşin herhangi bir kaydının olmamasının nedeni ise annelerinin yıllar önce Bulgaristan'dan Türkiye'ye göç etmesi. 3 kardeşin kimlik almak için başvurdukları bütün kapılar yüzlerine kapanmış. Kardeşlerin son çaresi ise mahkemeye başvurmak olmuş. Sonuçta kardeşlerden ikisine 'Vatansız kimlik kartı' verilmiş!

PAYLAŞ
Misyon Gazetesi -

Neredesiniz göçmen kuruluşları?

 

İSTANBUL'DA BÜYÜDÜLER AMA "VATANSIZLAR"

Gizem 24, Yaren 21, Lütfiye ise 18 yaşında. 3 kardeş Türkiye’de doğup büyüdü fakat Türkiye Cumhuriyeti kimlikleri yok! Devlet kayıtlarında 3 kardeşin herhangi bir kaydının olmamasının nedeni ise annelerinin yıllar önce Bulgaristan’dan Türkiye’ye göç etmesi. 3 kardeşin kimlik almak için başvurdukları bütün kapılar yüzlerine kapanmış. Kardeşlerin son çaresi ise mahkemeye başvurmak olmuş. Sonuçta kardeşlerden ikisine ‘Vatansız kimlik kartı’ verilmiş!

Üç kardeşin en büyüğü Gizem ise şu an dini nikahlı. Şimdiye kadar hiç oy kullanmadı, sigortasız yıllarca çalıştırıldı, kimliği olmadığı için gözaltında kaldı…

3 kardeşin annesi Gülcihan yıllar önce Bulgaristan’dan Türkiye’ye geldi. Türkiye’de dört çocuğu dünyaya geldi. Oğlu vereme yakalanıp tedavi edilemeyince hayatını kaybetti. Geriye kalan 3 çocuk ise babalarının kim olduğunu bilmiyordu. Annelerinden duyduklarına göre kendilerini çocukken terk etmişti. Anne Gülcihan daha sonra Türkiye vatandaşlığını ve ‘Çırakoğlu’ soyadını aldı. Fakat çocukların babasının kim olduğu bilinmediği için çocuklarını üzerine alamadı. Çocuklardan en büyüğü Gizem 14 yaşındayken artık kimlik sahibi olmak istedi ve sorunun çözülmesi için mahkemeye başvurdu…

Gizem, annesi Gülcihan’ı ikna edip mahkemeye başvurunca adli yardımdan kendilerine avukat atandı. Avukatları Zehra Şahin yardımcı olabilmek için her yöntemi denedi. Dava açtı, nüfus müdürlüğüne gitti, aileye hukuki yardımda bulundu. Fakat zamanla anne Gülcihan da hastalandı ve bu işlerle ilgilenemeyecek duruma geldi. Küçükçekmece 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde ‘Nüfus kayıtlarının düzeltilmesi’ istemiyle dava açıldı. Mahkeme, Adli Tıp Kurumu’ndan annelik tespiti için DNA istedi. DNA sonucunda Gülcihan Çırakoğlu’nun; Gizem, Yaren ve Lütfiye’nin biyolojik annesi olduğu tespit edildi. Mahkeme kararına göre 3 çocuk artık kimlik sahibi olabileceklerdi. Ama işler yine bekledikleri gibi gitmedi.

Mahkeme kararından sonra nüfus müdürlüğü ve emniyet müdürlüğüne giden Gizem ve Yaren’e ‘Vatansız kimlik kartı’ verildi. Lütfiye ise o dönem reşit olmadığı için yine kimliksiz kaldı. Fakat bu kimlik de sorunları çözmeye yetmedi.

Gizem bundan sonra yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “DNA testi sonucundan sonra nüfus müdürlüğüne gittik. Burada görevli bir kadın, ‘önce Bulgaristan vatandaşı olun sonra Türkiye vatandaşı…’ dedi. Bu durum karşısında ne yapacağımızı bilemedik. Görevli kadına dönerek ‘nasıl Bulgaristan’a gidelim ki, hayatımız boyunca gitmedik’ dedim. Aldığım cevap şu oldu: ‘Beni ilgilendirmez. Git sınır kapısında yat. İçeri attır kendini. Cezanı öde…’ Daha sonra Vatan Emniyet Müdürlüğü’ne gittik. Bir suça karışıp karışmadığımızı tespit etmek için parmak izi aldılar. Bir süre sonra tekrar çağırdılar. ‘Kimlikler verilecek’ dediler. Çok mutlu olduk, hiçbir şey beni bu kadar mutlu etmemişti. Bana ve Yaren’e vatansız kimlik kartı verdiler. Lütfiye’ye ise kimlik vermediler. Sonradan öğrendik ki reşit olmadığı için vermemişler.”

Gizem, kendisine ‘Vatansız kimlik kartı’ verenlere şu soruyu sordu: “Bu kimlikle ne yapabilirim?” Aldığı yanıtı ise Gizem şöyle anlatıyor: “Evlenebilirsin, kredi kartı alabilirsin her şeyi yapabilirsin dediler. Annemin üzerine kaydımızın yapılmasını istedik. Ama hiç kimse dinlemedi bizi. Bu kimlikle bankaya gittim kredi kartı vermediler. 4 yıldır imam nikahlı olarak evliyim. Resmi nikah kıymak istedik, ‘olmaz’ dediler. Şu an çocuk yapmak istiyorum ama yapamıyorum. Çünkü hamile kalsam sağlık haklarından yararlanamayacağım. Yıllardır orada, burada sigortasız olarak çalıştım. Garsonluk, bulaşıkçı… Her işi yaptım. En az 10 yıldır çalışıyorum ama sigortalı çalışmak nedir bilmiyorum. Okul yüzü göremedim çünkü kimliğim yoktu. Okuma yazmayı çevremdeki çocuklardan öğrendim. Şu an bir ilkokulda eğitim görüyorum. Hiçbir kardeşim okula gidemedi. Okula gidip kayıt yapmak istedim. Kaydım yapılmadı çünkü Türkiye Cumhuriyeti kimlik numaram yoktu. Eğer okusaydım savcı olmak isterdim. Bu hukuksuzluk karşısında mücadele ederdim.”

Hastaneye yolu bir kez düşmüş Gizem’in. Yıllar önce çalışırken baygınlık geçiren Gizem hastanede yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Unutmadığım çok acı bir anım var. 2012 yılıydı… Bir gün bayıldım. Beni hastaneye götürdüler ama işlemlerim gerçekleşmediği için hastaneye almadılar. Neden? Çünkü kimliğim yoktu. Müdürlerim hastaneye götürmüştü beni. Müdürlerime, ‘Bu kim, sorumluluk alamayız’ dediklerini hatırlıyorum. Hiçbir işlem yapmadan beni geri gönderdiler hastaneden.”

Gizem, ’24 yıl nasıl kimliksiz yaşadınız?’ sorusuna ise şöyle yanıt verdi:

‘Bir gün iş çıkışında birine bıçaklı saldırıda bulunulduğunu gördüm. Polisler orada bulunan herkesi topladılar. Beni de aldılar. Emniyete alınan herkesten kimlik istediler. Herkes kimliğini verdi ve dışarıya çıktı. Kimlik veremediğim için tek başıma sabaha kadar nezarethanede kaldım. Nezarethaneden çıktığım gibi de işe gittim. Bir keresinde kız kardeşim Lütfiye’yi kimliği olmadığı için gözaltına aldılar. Biz de emniyete gittik. Ailesi olduğumuza inanmadılar. Şaka gibiydi… Yapacak bir şey olmadığı için bıraktılar. Yine bir gün evdeyken eşime kargo geldi. Kargoyu almak istedim. Postacı benden kimlik istedi. Kendisine ne diyeceğimi bilemedim. ‘Kimliğim yok’ deyince kapıyı kapattım saatlerce ağladım.”

Gizem, ölen ağabeyini de unutmuyor: “O da kimliksizlikten öldü. Verem hastasıydı, grip sandık. Hastaneye gidemedik. En son bir şekilde hastaneye götürdük. Artık çok geçti. 15 gün sonra hastanede hayatını kaybetti. Kimsesizler mezarlığına gömmek istediler. Ama annem izin vermedi. Ben vatansız değilim. Bana vatansız kimliği verdiler. Neden annemin üzerine kaydımızı yapmıyorlar? Bunun tek sorumlusu babammış! ‘Babam’ diye bir insan yok ki. Anneme sordum. Ama öyle bir insanın varlığından bile haberimiz yok. Annemin dediğine göre biz çok küçükken bırakıp gitmiş. Ben buralıyım. Buralı olduğumu daha nasıl kanıtlayayım. Burada doğdum, burada büyüdüm, Avcılar’da yaşadım hep. Vatansız değilim. Devlete göre aslında yokum ben. Ama buradayım. Yaşıyorum. Artık ben de yaşamak istiyorum. Evet anneme de kızgınım ama anne sonuçta…”

Hacı BİŞKİN

Gazete DUVAR

HABERİ PAYLAŞ:
BUNLARA DA BAKIN