EYVAH, ŞU DA'LAR, DE'LER! VE DAHA BİLMEM NELER!

Yazarken, kelimenin anlamına dokuz gözle bakacağız. Şimdiye kadar benim tansiyonumu coşturan yazılardan örnekler vermeye kalkarsam, çevremiz derya deniz olur, boğuluruz. En iyisi mi, sıradan ve samimice, kafama göre örnekler yazayım…

PAYLAŞ
Misyon Gazetesi -

EYVAH, ŞU DA’LAR, DE’LER! VE DAHA BİLMEM NELER!

Şimdiye kadar kaç kere yazdım, bilmiyorum. Türkçemizin en hassas ve “hasta” bölgesi olan "da" ve "de"- leri öğrenemedik gitti.

Türkçeyi biliyorum iddiasında bulunanlar da, bulunmayanlar da, hep “bildiğini” okumaya ve yazmaya devam ediyorlar. Televizyonlarda, “lüks” gazetelerde, mektuplarda, bildirilerde, yorumlarda...

Gördükçe hasta oluyorum demiştim sayısız kere. Gerçekten çok üzülüyorum!

Bugün dosyalarımı karıştırırken,Sözcü gazetesi ( 1Ekim 2016) yazarı Nilay Örnek’in, "Da" ve "de"- leri birleştirin kurtulun” yazısı önüme çıkınca, klavyemi işe koşturmadan olamadım. Artık bu öneriyi mi kabul etsek, ne? Hayır! Kabul etmek yok! "Da" ve "de"- lerin yerine göre bitişik, yerine göre ayrı yazılacak.

Başka çaremiz yok. Öyleyse ne yapacağız peki? Ne mi yapacağız?

Yazarken, kelimenin anlamına dokuz gözle bakacağız. Şimdiye kadar benim tansiyonumu coşturan yazılardan örnekler vermeye kalkarsam, çevremiz derya deniz olur, boğuluruz. En iyisi mi, sıradan ve samimice, kafama göre örnekler yazayım…

YANLIŞ: Oda geldi; Bende isterim; Hocada söyledi; Biz de şölen var; Siz de görüşelim; İzmir de oturuyorum; Ankarada güzel şehir…

DOĞRU: O da geldi; Ben de isterim; Hoca da söyledi; Bizde şölen var; Sizde görüşelim; İzmir'de oturuyorum; Ankara da güzel şehir...

Yine de, bugünlerde okuduğum bir cümleyi atıyorum önünüze:

“Bugün oda işsizler kervanında”(?). Anılmış bir profesör tarafından yazılmış veya onun adından bir başkası paylaşmış, anlaşılamadı.

“İşsizler kervanında oda “ olduğunu gören, bilen var mı, arkadaşlar?

Odalarımız insansız kalır ama işsiz? Bunları nasıl mı ayırt ederiz? Bize sen de gelirsin, o da gelir ama bize oda gelir mi? Gelmez! Güzel bir şeyi herkes ister. Ben de isterim, sen de istersin. Ama bende isterim, sende istersin…

Olmuyor, efendim! Bende, Sende deyince ismin “Yerlik Hali” oluyor, yani anlam olarak yer bildiriliyor. Anahtar nerede? Bende! Kalem kimde? Sende! Hocada deyince, Hocada bir şey var, veya yok anlamı hafızamızda oluşuyor. Yerlik Hali'nin değişmez şekli. Ama Hoca da dediğimizde – söyledi, söylemedi; geldi, gelmedi; gitti, gitmedi türünden anlamlar zihnimizde uyarılıyor.

Son günlerde, Facebook’tan mesajlar alıyoruz. Örneğin, arkadaşlarımızın birçoğu “Bu videoyu sizde paylaşın” diye yazmış. Ben bu işten ne anlayayım? Bu videoyu bizde, kimlerle ve nasıl paylaşırım, aklım ermiyor? Elma, armut ve para olsa paylaşırdım ama video? Siz de paylaşın şeklinde yazılsaydı “Tamam, paylaşırım!” derdim.

“Da” ve “de” dışında, bir de “ki” ekine bakalım. Bizde ki çiçekler (yanlış), Bizdeki çiçekler (doğru). Bizim ki güzeldir (yanlış), Bizimki güzeldir (doğru). Öyleki (yanlış), Öyle ki (doğru). Baktıki (yanlış), Baktı ki (doğru). Madem ki geldin (yanlış), Mademki geldin (doğru). Şimdi ki gençler (yanlış), Şimdiki gençler (doğru) vb.

Diğer: Büyümüz - büyüğümüz; Büyümüz, muskamız demektir... Allah, ailesine başlasın - bağışlasın; Salıklı yılar - sağlıklı yıllar; Sis imisiniz - Siz iyi misiniz; Doum günü veya Dovum günü - Doğum günü...

Birileri “dünümüz var, buyurun” diye yazmış. Dünümüz, bir önceki günümüz demektir. Düğünümüz yazmak o kadar mı zordu acaba?

Birileri de kilomu aldın diye yazmış. Canım, senin kilonu kim alacak da ne yapacak? Senin kilon senindir. Senin kilonu, benim kilomu kimse alamaz. Ama kilo mu aldın şeklinde yazsaydın, şimdi bana bu yazı için iş açmazdın.

Askeri ücret? Bu ne demek? Yıllardır bunu konuşanlar, hattâ yazanlar var. Şunu asgarî ücret olarak düzeltelim de, herkes rahat olsun!

Devlet ekranı yazmış birileri. Düşündüm, kaldım. Devlet ekranı var da, ben mi bilmiyorum acaba diye, kendime küstüm. Oysa devlet erkanı olarak yazılmış olsaydı, tansiyon hapı içmeme gerek kalmazdı.

Yumuşak G’nin (Ğ) Gözyaşları ve dahası. Benim itibarım niye yok diye ağlayıp – pardon, alayıp- duruyor bu “gariban” harf. Oysa ne kadar da önemli işler görüyor yazı dilimizde. Ha, şimdi söyliyeyim size: Ben bugün balık kazmaya gidiyorum. Yarın da (yarında değil) daları gezip dolaşacaım. Sonra da (sonrada değil) dovum günü kutlayacam. Arkadaşıma da (!) salık salamlık dileyecem. Arkadaşım çay ocanda çalışıyor...

Eee, bu işin fazlası da olmuyor değil. Sağa olun, var olun diyenler de bir başka. Ne anladınız ki bu işten? Anlayanlar güldü bile bana. Neden? Çünkü imlâ hatalarım güldürücü (belki ayıp) oldu da ondan. Eee, “do!um günn(!)erinde sa!lık sa!lamlık” dilemeye devam edeceğiz mi halâ?

Balık kazmaya mı gidiyorsunuz, yoksa bağlık mı? Dalar ne demek, dağlar ne demek? Ar ne demek, ağır ne demek? Devam edelim: Beyendim (biyendim) mi, beğendim mi? Datım (dattım) mı, dağıttım mı? Dün mü yapıyoruz, düğün mü? Ali olar (ollar) mı, Ali oğullar mı?

Birçoklarımızın, bunların doğru şeklini bildiğini biliyorum da, neden doğru şekli yazmaya üşeniyorsunuz, bunu anlayamıyorum...

Çift “a” (aa), çift “t” (tt), çift “k” (kk) vb durumlar hakkında da uzun boylu kafa patlatabilirdik ama usandırıcı olmayayım diye burada “çenemi” kapatıyorum. Sadece şunu sorayım: Neden herkesSerden birçoğunuz HERKEZ yazıyor. “S” harfini neden darıltıyorsunuz? Herkes, herkese, herkesi, herkesler şeklinde yazın ki, başımız dertten kurtulsun! HerkeZ(S)lere saygılarımla!

Sonunda bir acı gerçeği soru şeklinde belirtmeden geçemeyeceğim:

Neden, cahil Bulgarların yazılarındaki hatalar bir kaşık dolusu da, bizim Türk “okumuşları” olarak, yazılarımızdaki hatalar kepçe (veya çanak) dolusu?

Buna cevap verilmesi, yararımıza olur diye düşünüyorum.

Güzel Türkçemizi daha güzel kullanabilmemiz için herkesi yazışmaya ve tartışmaya davet ediyorum. Bu konuda benim daha çok söyleyeceklerim var. Saygılarımla!

Sabri CON

HABERİ PAYLAŞ:
BUNLARA DA BAKIN