EBEDİYETE GÖÇ EDEN ŞAİRLERİMİZDEN SEÇMELER

Onları çoktan yitirdik. Onlar ki, bu toprakların gülü dikeni, uç beylerinin talihsiz torunları, onsekizlere varmadan ağarır saçları ve dal budak Deliorman'dan, Dobruca'dan Gerlova'dan, Rodoplar'dan düş tarlalarında umut bozkırlarında tutsak...

PAYLAŞ
Misyon Gazetesi -

EBEDİYETE GÖÇ EDEN ŞAİRLERİMİZDEN SEÇMELER


Onları çoktan yitirdik.

Onlar ki,

bu toprakların gülü dikeni,

uç beylerinin talihsiz torunları,

onsekizlere varmadan ağarır saçları

ve dal budak

Deliorman'dan, Dobruca'dan

Gerlova'dan, Rodoplar'dan

düş tarlalarında

umut bozkırlarında tutsak...

Galip SERTEL,

İstanbul


 

LÂTİF ALİ

( 1935- 1999, Kemalköy, Silistre)


RUMELİ TÜRKÜLERİ


Şu bizim Rumeli türküleri yok mu?

Sırılsıklam bir sevda,buram buram bir özlem.

Bir hançer mi saplanır yüreğime, bir ok mu?

Canevimde sancısı, gözlerimde puslu nem.


Efkârlanmaya görsün bir kere deli gönül

Alır başını gider Urumeli'ne

İner yârin bahçesine

Gülden geçilmez.

Fincan gibi güllerin arasında

"Kırmızı gülün alı" seçilmez.


Taşa,demire can veren mahir ustalar

"Fincanı taştan oyarlar"

Oyarlar da

İçine yüreklerinin sevdasını koyarlar.

Sevda çiçekleriyle gönül örsünde

"Demirciler demir döver tunç olur..."

Karasevdaya benzer türkülerimiz;

Düşürmeye görsün yüreklerine harlı ateşi

Söndürmesi güç olur.


Şahlandı mı "kol başının kır atı"

Dostlar bayram eder düşman irkilir

"Yol görünür gazilerin garip serine"

Sökülür çadırlar,tuğlar dikilir...


İpek bir halıya benzer köşkünde

Vardar Ovası,Tuna Yalısı

Estergon'dan bir ezgide savrulur

Kızıl bir bayrak gibi

Yüreğimin yarısı:

"Akma Tuna, akma bre şahin aman

Ben bir dertliyim

Yâr peşinde koşan kara bahtlıyım."


Ah şu bizim Rumeli türküleri...

Onlarda ağlar,onlarda güleriz

Gizem tünelinden geçercesine

Düriye'nin kalaylı güğümlerinden

Bir tas ayran

İçercesine.


 

MUSTAFA MUTKOV MUTLU

(1935- 1997, Gorsko Slivovo, Lofça )


KUSURA BAKMA İSTANBUL


İşte kalem

İşte kâğıt

diyor ağabeyim

Şiir yaz

Destan yaz

Güzelliğe dayanır mı şair yüreği?


Bak,İstanbul ışıl ışıl

Üstü başı deniz kokuyor

İnsanları iç içe girmiş

Gözleri kamaştıran

Bakışları eriten güzelliği yaz.


İster hayırsız de bana

İster yeteneksiz

Ne dersen de

Suçu yalnız bende bul:

Söz bulamıyorum güzelliğini anlatmaya

Büüüyülüyüm

Sana bir şiir yazamadım,

Kusura bakma İstanbul!..


1991- İstanbul


 

FAİK İSMAİL ARDA

( 1936- 1995, Elmalı, Eğridere )


YAŞIYORUM


İlk horozlarda bastılar evimi

Kelepçe vurdular nasırlı ellerime

Alıp götürdüler,götürdüler...

Bir daha geri getirmediler.

Dondurucu bir kış gecesinde

Yağlı kurşun saplandı canevime

Bir demet gül gibi,karanfil gibi

Saçıldı al kanım karın üstüne...


Beni öldü sanmayın,yaşıyorum.

Ellerim,masum ellerim

Kerpiç diziyor yeni yapılarda

Ellerim,garip ellerim

Rodop çayırlarında ot biçiyor hışır hışır...

Elerim,katranlı ellerim

Tütün topluyor Alançayır'ın orda...

Gözlerim parıldıyor,Mehriban'ımın gözlerinde

Kalbim Ertan'ımın göğsünde çarpıyor

Ayaklarım yürüyor Andızlık dağlarında...


Beni öldü sanmayın,yaşıyorum

İçimde tonlarca hınç,

Tonlarca sevgi taşıyorum.


 

OSMAN AZİZ

( 1937- 2007, Alfatlı, Koşukavak )


SÖYLEME BU KADAR


Bu senin en büyük zenginliğin

Kaybedeceksin sesini dediler

Türkü söyleme dediler

Sabahtan akşama kadar.


Nasıl sabredilir karşınızda

Deliorman'da nasıl susulur?

Nasıl durulur çıldırmadan?

Öpülmedik yanak önünde inat kırmızı?

Dayan dayanabilirsen

Yarasız gözler yaralarken insanı

İnat yeşil ..

Sus göreyim karşısında

Yolumu kesen Fikriye kızın


Söyleme bu kadar dediler

Kaybedeceksin sesini. ..


Sessiz kalmak zor, zor olmasına

Ama, kızların ses istedi benden

Deliorman ...

Saçları gibi dalgalı, dişleri gibi beyaz.

Onları sevdim de söyledim bunca,

Ne yapayım? ..

Bunun için korkmuyorum bu gün

Sesim kalmadı diye.

Sevgiden mi korkayım?


xxx


Dün Rodoplar'da buldum bu sesi

Bugün kaybettim Deliorman'da

Yarın yine burada bulursun, dediler

Cömerttir benim toprağım, bulurum. ...

Deliorman esirgemez bunu benden

Nasıl yapsak da beraber olsak seninle

Hem de ömrün sonuna kadar beraber?

Ama bu defa sesim olmayacak

Sessiz çıkacağım kırl

Sessiz döneceğim.· ..

Yoluma yine çıkarsa

Sessiz seveceğim Fikriye kızı. ..


Ama, sen beni sessiz de seversin, bilirim.

Bir ananın dilsiz evladını sevdiği gibi.

Aldın sesimi Deliorman ...

Al, helâlim olsun ...

Ne kıskanılır zaten senden?

Ecdatlar can kıskanmamış

Ben bir parça mı kıskanayım bu candan?


Aç kollarını Deliorman, geliyorum .

İster düzün olsun, yokuşun olsun .

Bunca öter kuşunla birlikte

Bir de ötmez kuşun olsun ...


NACİ FERHADOV

(1940- 2013, Dedeler, Eğridere)


GEÇ ANLADIM


Gözlerimi açtıkça perdeye varıyorum.

Kapadıkça, bugüne yerleştim adım adım.

Ne zamansa yoluma çıkacak olan kadın

sokmuş bir çıkmaza beni

bırakmış, geç anladım.


Bu acayip mezarlıkta bir şeyler arıyordum,

benliğimi çiğneyerek yıllarca adım adım.

Geniş geniş açılan kapıların ardından

bana uzanan eller

tırnakmış, geç anladım.


Düşüncemi dondurdular, yırtık sesimle sordum.

Yanıtlayan dudaklar sırıttı adım adım.

Çizdikleri yolların en "yapıcı" niyeti

hırçın ayaklarımı

kırmakmış, geç anladım.


Elde sıfır, akılda bir, hırpalanmış ve yorgun

geldim kapınıza, yürüdüm adım adım...

Yapacağım bir tek iş, bildiğim gerçekleri

sağırların kulağına

haykırmakmış, anladım


MEHMEDALİ ORUÇ

(1943- 1987, İkizce, Hacıoğlu Pazarcık)


GÜLMEK


Ağaçlar el ediyor

ağaçlar el ediyor güneşe

Yeşil üzerinde

güneş gülüyor.


Kuşlar kanat açıyor

kuşlar kanat açıyor ufukta,

Kanat üzerinde

ufuk gülüyor.


Günler

dal gibi yeşil

Günler

kuş gibi kanatlı

Günlerin üzerinde

anılar gülüyor.


Sevgi yanıyorken anılarda

Ateş üzerinde

Çocuk gülüyor.


1979

 

 


 

 

HABERİ PAYLAŞ:
BUNLARA DA BAKIN