• Haberler
  • Güncel
  • Zamanın, sessiz bir testere olduğunu boşuna demişler

Zamanın, sessiz bir testere olduğunu boşuna demişler

* Zamanın, sessiz bir testere olduğunu boşuna demişler, çünkü elimizdeki testere ( toplumsal bilinç ) çevremizdeki çürük ve kuruyan dal budakları kesmez olmuş. Halbuki, çevre temizliği çoktan şart. * Bugün İstanbul, İzmir, Ankara ve Trakya bölgesinde de dernekler var ama bunların hiçbirisinin arasında bir bağlantı bulunmuyor. Mevcut bütün dernekler mutlaka güçlü bir federasyon çatısı altında toplanmalı. Böyle bir birliğe karşı çıkanlar ise bizden sayılmazlar. Göçmen derneği tabelalarını, lütfen, kapılarından söküp atsınlar... * Dediğim gibi, toplum bölünmüş ve darmadağın durumda. Ama birazcık uyanış de seziliyor. Geçenlerde Meral Akşener'in Mestanlı'ya gideceği duyuruldu. Sağcısı ve solcusu Ankara'ya koştu. Kimileri gitmemesi için dil dökerken, diğerleri gitmesi için yalvardılar.

Göz kaş arası derken, yıllar ve yaşlar akıp gidiyor ama karşımdaki boy aynasında hep aynı tanıdık ve beş para etmez yüzleri görmekteyim.
Zamanın, sessiz bir testere olduğunu boşuna demişler, çünkü elimizdeki testere ( toplumsal bilinç ) çevremizdeki çürük ve kuruyan dal budakları kesmez olmuş. Halbuki, çevre temizliği çoktan şart.
Toplumuzun gereksinimleri çoktan başka ve farklı boyutlara ulaştı, bizler ise hiç yol almıyoruz, ayni ağaç gölgesinde cüceler gibi tepiştikçe yer dibine giriyoruz. Fillerin tepiştiği yerde ise, çimler eziliyor...
Sadece küçük bir örnekleme. Bursa'daki göçmen derneğini bilirsiniz. Vaktinde davamız uğruna harikalar yarattı ve gönüllerde yer edindi.
Şimdilerde Türkiye genelinde, Bulgaristan'dan akın etmiş, sayıları milyonları aşmış göçmen kökenli vatandaş bulunmakta. Bunların bir çoğunun memleketleriyle organik bağları var, geride bıraktığımız kardeşlerimiz var.
İşte bundan dolayı, artık bizim göçmen toplumunu sadece bir derneğin otoritesi ve şanlı geçmişi idare edemez.
Bugün İstanbul, İzmir, Ankara ve Trakya bölgesinde de dernekler var ama bunların hiçbirisinin arasında bir bağlantı bulunmuyor. Mevcut bütün dernekler mutlaka güçlü bir federasyon çatısı altında toplanmalı. Böyle bir birliğe karşı çıkanlar ise bizden sayılmazlar. Göçmen derneği tabelalarını, lütfen, kapılarından söküp atsınlar...
Yüzlerce derneğimiz var ama bunların fazla bir faydasını göremiyoruz. Aynı çatı altında bulunmadıklarından dolayı, aralarında ne bir koordinasyon var, ne de düzgün bir işleyiş. Ortada somut bir sonuçta görünmüyor. Son 10 veya 20 yılda hangi önemli problemimizi çözdünüz, sayın dernekçi başlarımız?
Genelde göçmen derneği olarak adlandırırız ama bunların çoğu gerçek birer CHP, AK Parti ve DPS şubesi gibi çalışırlar. Artık siyasallaşmamış derneğimiz bulunmuyor. Bu durum zaten dernekler mevzuatına tamamen aykırı ve yakın zamanda dernek kapanışlarına tanıklık edebiliriz...
Derneklerimizi asıl hakir duruma siyasi güçler düşürmekte. Yıllar boyu DPS partisinin militanları Türkiye'de adeta cirit atmakta. Kimse de bunlara dur demiyor. Kaç tane Bulgaristan Cumhurbaşkanı seçtirildi bizim habersiz seçmenlerimize? Bunlar daha sonra her zaman bize sırt çevirmedi mi?
CHP ve İyi Parti ise Bulgaristan Türklerinin üzerinden Türkiye'de siyaset yapmaktalar. Bulgaristan'daki Türklerin dini, eğitim ve kültür sorunlarını iktidar partisi çözecek, muhalefet ise oyları toplayacak. Ha git anla, şu dünyanın işini!
Bulgaristan devletinin malı ve mülkü özelleştirilirken, eski komünist rejime yakın ve güvenilir duruş sergileyen bazı Türklerin eline büyük sermayeler tutuşturuldu. Bunlar haksız yere zengin edildi ve halihazırda bu ülkedeki oligarsların ve mafya üyelerinin komutunda, Bulgaristan'daki Türk toplumuna karşı kullanılmaktalar. Sonuçta, orada demokrasinin yerleşememesinde, buradaki göçmen camiası da zarara uğratılmakta.
İstihbarat şefimiz Jale Filibeli, önüme bir foto koydu. Bir sürü tanıdık yüz, çevresine gülücükler dağıtmakta. Çoğunu yıllar boyu DPS'nin Sofya ve Kırcaali'deki lüks otellerde düzenlediği içkili ve yemekli gecelerden tanıyorum.
Dile kolay, 30 yıldır düzenleniyor bu kör sofralar ama bunların faturasını kimler ödemekte? Son yıllarda göçmen dernekçiler ve siyasetçiler, Sofya'nın beş yıldızlı otellerini bayağı özlediler...
İşte fotodaki şu gözlüklü zat tam bir rekorder sayılır. Edindiğimizi bilgiye göre, tam 108 kere DPS eğlence gecelerine katılmış bir göçmen "kahraman". Her hangi bir sıfatı bulunmuyor, topluma bir yararı bilinmiyor.
Başka bir gözlüklü daha. DPS adına Bursa'ya gönderilmiş bir konuk. İsimlerimizi değiştirenler ceza almasın diye mecliste ret oyu verdi ve akabinde milyoner yapıldı. Sanmayın ki çok akıllı ve zeki...
Geçenlerde bir yazımda tıklım tıklım dolu bir salonda şaşkolozun tekinin iri vücudu, adeta deniz dalgalarını yaran bir dev balina gibi, kalabalığı yardı ve kan revan içinde, sahnedeki yerini zor bela nasıl aldığından bahsetmiştim. Hiç bir icraatı bulunmayan bu herifi her fotograf karesinde görebilirsiniz diye yazmıştım. İşte bu şahıs olmadan hiç bir fotograf gerçekten çekilmiyor. Bu sefer Bulgaristan derin devletinin has adamının dizinin dibinde ne mi arıyorlar?
Neden ve kime anlatıyorum ki bunları? Bu şahıslar mı bizim toplumsal hayatımızı kökten değiştirecekler ve gücümüze güç katacaklar. Hiç sanmam!
***
Dediğim gibi, toplum bölünmüş ve darmadağın durumda. Ama birazcık uyanış de seziliyor.
Geçenlerde Meral Akşener'in Mestanlı'ya gideceği duyuruldu. Sağcısı ve solcusu Ankara'ya koştu. Kimileri gitmemesi için dil dökerken, diğerleri gitmesi için yalvardılar.
Mestanlı'da ne mi olacak? Naim Süleymanoğlu'nun adı bir spor kompleksine verilecek, anıtı açılacak.
Meral Akşener, oraya gitmesine gitsin ama göçmenlerin bir kısmı Naim'in son yıllardaki DPS karşıtı bir militan gibi Bulgaristan'a gidip siyaset yaptığını unutmuyor. Sayın Akşener, herhalde, büyük sporcumuzun bu siyasi duruşundan hiç bahsetmeyecektir.
Yaşıyorken unuttuğumuz ve görmezlikten geldiğimiz Naim'i, ölümünden sonra onun adına siyasi rant edinme peşinde koşmamız hiç de yakışık almıyor...
Bir de Prof. Dr. Emin Balkan vakasını unutmuyoruz.
Meral Akşener'in partisi, kendisini Bursa Büyükşehir Belediye başkan adayı olarak belirlemişti. Daha sonra CHP'nin baskısıyla, Prof. Dr. Emin Balkan'ın adaylığı Osmangazi Belediyesi'ne kaydırıldı. Oradan da düşürüldü ve Bursa'daki siyasilerin gözünde göçmenlerin değeri görülmüş oldu.
Göçmen camiası gösterilen bu tür revayı hiç unutmaz.
Bu Prof.Dr. Emin Balkan olayından bütün siyasi partilerimiz ders çıkarmalı.
Eğer, Bursa'da yaşayan Bulgaristan kökenli göçmenler, iktidar partisine oy vermemiş olsalardı, Büyükşehir Belediye Başkanlığını AK Parti kazanamazdı. Tümü CHP adayına oy vermiş olsalardı, bu sefer başkanlığı CHP kazanırdı. İstanbul seçimleri henüz önümüzde taptaze bir örnek. O seçimlerde de bizim kardeşlerimizin oyu çok önemliydi, dimi...
Mümin TOPÇU

Bakmadan Geçme