Öpeyim Sizin Fakirliğinizi
Sabri CON
Sözüm Bulgaristan ve Türkiye’ye. Her iki tarafta da nüfus eriyor. Bilhassa Bulgaristan’da, nüfusu dokuz milyonu aşmışken şimdi altının da altında görünüyor. Türkiye’de de böyle bir telâş var açıkçası. Bizim nüfus da eriyor.
Cumhurbaşkanımız, üç beş çocuk dedi. Olmaz dedik, fakiriz, geçinemiyoruz dedik.
Vay be, bu geçinemeyenlerin haline!
Şahsen yüzüme söyleyenler oldu: “Yaşım elliyi geçti; ama hiç evlenmedim, evlenmeyeceğim de, kendimi zor geçindirmekteyim, garıya gızana nasıl bakayım?
1940’lı yıllara ve sonrasına götüreyim sizi.
Bulgaristan’da fakirliğin kralı var. İş yok, para yok, traktör yok, elektrik yok, telefon yok, otomobil yok, hatta bisiklet bile yok…
Ne vardı peki? İnsan vardı, her hanede her türlü hayvan vardı. Fakirin iyisinde eşek, zenginin iyisinde at (beygir) vardı.
Akşam erken yatılır, sabah erken kalkılır, gün doğmadan tarlanın başına konanlar vardı. Cılız hayvanlarla tarla sürülür, ekilir ve toplanırdı.
Gece hayatı yok, diskotekler yok, restoranlara oturmak, balkan ve deniz tatili yapmak yok, yok, yok…
Dünya yıkılsa hiç kimsenin kapı önünde araba, elinde telefon hayali mümkün değildi.
Daire nedir, yat kat nedir, milyon, milyar, paralar nedir, dokuz gün anlatsan, bunu anlayacak insan yoktu.
Ama 5-9-11 çocuklu haneler vardı.
Bunları kafadan atmıyorum, gözümle görüp şahit olduğum için yazıyorum.
Bu kalabalık ailelerde üç beş oda yoktu. bir-iki, maksimum üç odalı ahşap ,ve kerpiç evler olabiliyordu.
Mobilya koltuk nedir, bilinmezdi. Ana baba ve çocuk ordusu bir odada, yerde saman yastıklarda, pala pırtın, yorgan döşeklerde yatıyorlardı.
Bir sofrada ağaç kaşıkları var yok, tarhana yiyorlardı. Güz vakti de koyun keçi pastırmalarını yiyip bol bol lahana turşusu içiyorlardı.
Acayip bir yaşam. Ne olursa olsun, hanenin bol çocuklu olması sanki mecburiydi.
Artık neyimiz yok ki?
Toplu iğneden kozmik araçlara kadar ulaştık; ama yine de çok fakiriz…
Evimizin önünde 2-3-5 araba, yatlar katlar, elimizde telefonlar; ama fakiriz işte.
Geçinemiyoruz. Bir çocuk karar, iki çocuk sanki zarar aşamasına geldik, üç beş çocuk isteyene kızıyoruz.
Sanki ağzımızı para ile doldursa on çocuğumuz olacak. Hadi, be!
Daha doğmamış çocuk için nasıl lüks araba alsam, dairesini nereden alsam, nasıl donatsam diye düşünüyorsun.
Sorayım o zaman, meselâ, Suriyeliler çok mu zengin?
Aileleri çocuk fabrikası, maşallah!
Araplar, Çinliler, şunlar bunlar para içinde mi yüzüyorlar da kalabalık aile oluyorlar?
Uzağa gitmeyelim de yakından soralım, ,bizim iş adamlarımız, milletvekillerimiz, bakanlarımız, başkanlarımız çok mu fakir de bir veya iki çocukla yetiniyorlar?
Hadi oradan! Öpeyim sizin fakirliğinizi!