Sonuç olarak gelmesi gereken en doğru kişi geldi - Op. Dr. Gürçay CEM

Sonuç olarak gelmesi gereken en doğru kişi geldi


GÜNDEM VE GERÇEK - 06.07.2022, Çarşamba

_______________________________________

Günün sözü: "Dün dünde kaldı cancağızım, bugün yeni şeyler söylemek lazım" - Mevlana Celaleddin Rumi

***

VE GELDİ GELMEKTE OLAN

Olması gereken oldu, göçmen camiasının başına en doğru kişi geldi.

Özellikle Bal-Göç değil, camia diyoruz; çünkü zaten en başından beri dediğimiz gibi; amaç Bal-Göç başkanından öte toplumun başkanını seçmekti. Bundan sonra, camia olarak bir yerlere gelmek istiyorsak, sorunlarımıza daha etkin çare üretmek istiyorsak, kendi aramızda birlikteliği sağlamalıyız. Buna kılavuzluk edecek kuruluş hiç tartışmasız Bal-Göç'tür.

Bundan dolayı Bal-Göç'ün başına camiamızın en fazla teveccüh gösterdiği kişi gelmeliydi, tabi ki, herkesin hedefleri, hırsları ve merakları olabilir; fakat burada söz konusu olan insanımızın istikbalidir. Öncelik camiamızın çıkarlarıdır, kişisel amaçlar değildir.

Onun için camiamızda en fazla karşılığı olan kişi başa geçmeliydi. Bu konuda bir isim öne çıkıyordu, bizim ve toplumumuzla hemfikir olduğumuz bir isim - Prof.Dr. Emin Balkan.

Bundan dolayı, onun gelmesi için arkadaşlarımızla beraber en başından beri yoğun çaba harcadık, ki gelmesi gerekenin geldiği için de memnunuz.

Diğer iki aday da gayet, tabi ki, kendi çaplarında başarılı arkadaşlar; ama camiada birlikteliği sağlayacak boyutta değildiler; zaten bu boyutta olmadıklarını birleşme gereği duyarak göstermiş oldular. Camiayı kapsayacak potansiyelde olmuş olsaydılar, tek başlarına aday olurlardı ve en yüksek oyu alarak, kendilerini ispatlamış olurlardı. Hele ki birleştikleri halde seçimi kaybedince, camiayı arkalarından götürecek, birlik beraberliği sağlayacak boyutta olmadıklarını iyice kanıtlamış oldular...

Bu sözlerimize de kimse alınmasın! Burada amacımız kimseyi yermek değildir, yaptığımız sadece durum tespitidir. Seçim sürecinde zaman zaman iki taraftan da tansiyonu yükseltecek demeçler geldi; ama bu durum hiçbir zaman, birkaç istisna hariç, art niyetli ve kasıtlı hakaretlere dönüşmedi.

Bundan sonra önümüze bakmak lazım. Camiada görüş ayrılıklarını, kırgınlıkları ve gerginlikleri ortadan kaldırmak için çaba sarf etmek zorundayız. Enerjimizi ve birliğimizi istemeyenlerin arzu ettiği gibi, birbirimizle mücadele etmek için değil, sorunlarımızı çözmek için harcamalıyız. Yoksa yerimizde sayıp dururuz. Herkes yine kendi çapında faaliyetlerini yapar, kendi çevresiyle beraber olur, bol bol atıp tutar; ama sonuca bakıldığında, elde hiç bir şeyin olmadığını görür.

Sonuç olarak gelmesi gereken en doğru kişi geldi. Geldi işte gelmekte olan. Doğru mu, Erdinç? Geldi mi? Diğer yandan kusura bakma, seni bir müddet daha çarşamba geceleri uykusuz bırakmaya devam edeceğiz...

***

SON DÖNEMİN HER AŞAMASI BİZİM KONTROLÜMÜZDE GEÇTİ. BİR NOKTA HARİÇ.

Yüksel Özkan, milletvekili seçildikten sonra, bir anda oluşan boşlukta ana stratejik hedef, bu boşluğu camiada en fazla teveccüh gören kişi tarafından doldurulmasıydı. Yoksa apar topar yapılan bir tercih ile camia daha uzun yıllar devam edecek karmaşa ve bölünmüşlüğün içine sürüklenirdi...

Camiamızın da böyle bir zaman kaybına daha fazla tahammülü yoktu. Bu tür bir zaman kaybının, camiamız dışında herkese yarayacaktı, en çok da bizi birlik beraberlik içinde görmek isteyen bazı odaklara...

Yüksel Özkan'ın ayrılışı ani olduğu için bundan dolayı bir hazırlık da yoktu. Buna uygun planlama ve strateji geliştirilmeliydi. Kongre 2018 'in son baharına planlanmıştı; ama en az iki adaylı olacağı belliydi. O tarihlerde Emin Balkan da böyle bir yarışın içinde olmayacağını, aday olan arkadaşlara başarılar dilediğini; ama her zaman Bal-Göç'e destek olmaya devam edeceğini söylüyordu. (aday olmaya çok daha sonra gelen yoğun baskılar sonucu karar vermişti ) 

Diğer iki aday arkadaş, söylediklerimize gönül bırakmasınlar; ama insanımızın nezdinde camiamızı kucaklayacak boyutta bir karşılığı olmadıkları da bir gerçekti. En fazla teveccüh gören kişi başa gelmeliydi. Yoksa üstte dediğimiz gibi, daha uzun yıllar yerimizde saymaya devam edecektik. Belki de, daha fazla faaliyet yapılacaktı, daha fazla kişiye ulaşılacaktı, daha çok etkinlikte bir araya gelinecekti; ama camiamızın ihtiyacı olan şey çok daha fazlasıdır. Bu etkinlikler zaten yıllardan beri yapılıyor, yapılmaya da devam ediliyor.

Camianın ihtiyacı olan şey sahip olduğumuz gücü bir yere kanalize etmektir, bunu için de başa camiada en fazla kabul gören biri getirilmeliydi. Bir defa bu olmazsa olmazdır; ancak bu şekilde bunu başarma şansınız vardır. Hele ki, camiada yeterince desteğe sahip olmayan kişilerle bunu başarmak hepten mümkün değil. Bu şekilde en azından bunu başarmak için potansiyeliniz olmuş oluyor.

Şimdi birileri hemen çıkıp, şimdi bu güç kanalize olacak mı diye soracaktır. Bekleyip göreceğiz; ama en azından bunun için en önemli şartlardan biri olan, yani en fazla teveccüh gören kişi başa getirilmiş oldu.

Bahsettiğim tarihteki sürece dönecek olursak, zaten olan biteni herkes biliyor. 2018 yılının son baharında yerel seçimler arifesinde olduğumuz için kongreyi, bu seçimlerden sonra yapılması önerisi geldi ve yönetimde kabul edildi. Yönetimde bir kısım arkadaş bu karara tepki göstererek, hemen istifa edip gitmişlerdi. Bize göre kalmaları daha iyi olurdu. Hep beraber olayları ve gelişmeleri istişare ederek, belki de, çok daha sağlıklı yol alabilirdik. Daha sonra pandemi derken, şu ve bu derken, geldik tahmin edemediğimiz tek noktaya.

Kontrolümüz dışında gelişen tek olaya, 14 Aralıktaki yönetim kurulu toplantısına. Hani şu bazı yönetim kurulu üyelerinin kongrenin ertelenmesine ve kayyuma gidilmesine sebep olan kararına. Bu toplantıya o güne kadar tek bir defa bile gelmeyen kişiler gelmişti. Sebep de, güya usulsüz kabul edilen 642 üye. Neymiş? Komisyon kurulacakmış da, inceleneceklermiş de, daha sonra kongre kararı alınacakmış da, falan filan işte...

Arkadaş, tamamen tüzüğe ve yasalara uygun olarak kabul edilen üyelerin daha neyini inceleyeceksin? Bunun böyle olduğunu daha sonra yaşadığımız süreçte mahkeme de, hem de üç ayrı mahkeme, dernekler masası da, yetmedi dernekler genel müdürlüğü de, bu üyeliklerde en küçük bir sıkıntı olmadığını defalarca teyit etti.

Bunlar kongre kararı almayınca, Bal-Göç Genel Başkanı, pandemiden dolayı zaten bir yıl ertelenmiş kongrenin, yasal süre aşılmasın ve cezai duruma düşülmesin diye kongre tarihini belirlemek için kayyum talebinde bulunmak zorunda kalmıştı. O tarihlerde şiddetli şekilde eleştirilen Genel Başkan Veli Öztürk, daha sonra görülen mahkemelerde kayyum konusunda haklı görülen taraf çıkmıştır.

Aslında kayyuma gitme sebebi Veli Öztürk değil, 14 Aralıkta, uyduruk bahanelerle, kongre kararı almayan yönetim kurulu üyeleridir. Yani Bal-Göç'ün kayyuma düşmesine sebep olarak tarih , Veli Öztürk ve onun yanındaki yönetim kurulu üyeleri değil, alakasız sebeplerle kongre kararı almayan 16 kişilik yönetim kurulu üyelerini yazacaktır...

Ama ne demişler? Her şeyde vardır bir hayır! O tarihte daha önce hiç toplantılara katılmayan kişilerin gelmesi son derece büyük hayırlara vesile oldu; çünkü kongre planlandığı gibi 16 Ocak tarihinde yapılsaydı, Emin Balkan'ın seçilen yönetimi her fırsatta, bu 642 üye konusu ile karşı karşıya kalacaktı. Ve bu üyelerin o tarihte, daha sonra olduğu gibi, mahkeme ve dernekler masası tarafından tamamen yasal oldukları konusunda tescillenmiş olmayacaklarından, yönetimin başını her zaman ağartacaktı ve ciddi şekilde yıpranmasına sebep olacaktı. Ama bundan öte, kongre o tarihte yapılmış olsaydı, aslında diğer iki adayın lehine olacaktı. Kongrede kaybetseler de, ekip olarak çok daha güçlü kalmış olacaklardı. Kongre o tarihte olmayınca, geçen zaman onların aleyhine işledi. Yani kendi elleriyle, 14 aralık tarihinde kongre kararı almayarak, onarılması güç zararlar veridiler kendi kendilerine. Bir sözle kontrolümüz dışında gelişen olay, aslında fazlasıyla bizim lehimize oldu. Her zaman deriz: Allah, doğru kullarını sever...

***

SEÇİM SÜRECİNİN HER AŞAMASINI DA ÇOK İYİ KONTROL ETTİK

13 Mart tarihindeki ertelenen kongre öncesi ve sonrasında, geçtiğimiz pazar yapılan kongreye kadar geçen süre içinde gelişmeleri neredeyse dakika dakika takip ederek kontrol altında tuttuk.

Sadece bizim tarafı değil, diğer aday arkadaşların çalışmaları ve taktikleri hakkında bilgi sahip olduk, oradaki arkadaşlarımız sayesinde. Onların da bizim aramızdan bazı kişilerden bilgi aldıklarını çok net biliyoruz;ama aradaki fark şuydu ki, biz aramızdan kimler bilgi sızdırdığını çok iyi biliyorduk ve bu kişiler sayesinde karşı tarafa iletmek istediğimiz bilgileri güya gizliymiş gibi ilettik. Bundan dolayı karşı tarafa bir çok kez stratejik hatalar da yaptırdık. Bu hatalar daha da zayıflamalarına sebep oldu. Bunların neler olduğunu şimdi yazacak değiliz, ileride hatıra kitabı yazarsak, orada en küçük ayrıntısına kadar açıklarız.

Bundan öte zaten sınırsız bilgi edinme olanaklarına sahiptik. Geçen pazar, yaz ortasında yapılan kongrede katılım beklendiği gibi az oldu. Oy hakkına sahip üyelerden katılanların sayısı neredeyse 2.5 misli düşüktü, ama daha yüksek veya daha düşük sayı sonucu değiştirmeyecekti. Velev ki, hazirunun tamamı katıldı.

İki listenin alacağı oyu hesaplamak kolay, tam hazirunlu seçim olsaydı, aldıkları oyları 2.5 ile çarparak her iki listenin alacağı oylar kolayca tespit edilebilir. İstatistik kanunları bunu söylüyor. Anketlerde bir kaç bin kişinin tercihi ile koskoca 80 milyonluk oy dağılımı, bu istatistik kanunları ile tespit ediliyor.

Arkadaşın biri, oransal olarak tartışmalı diye nitelediği 600 üyeyi ayrı hesap ederek bir çetele paylaşmış. Bir defa bu üyeler niye tartışmalı olsun ki? Tamamen yasalara ve tüzüğe uygun olarak kaydı yapılan üyeler. Bu durumu üç ayrı mahkeme tarafından onaylanmış. Dernek masası herhangi bir sıkıntı olmadığını teyit etmiş. DERBİS sistemine gayet uygun şekilde kayıt edilmiş. Neyin tartışmasını yapıyorsun daha? Kaldı ki, bunu paylaşan arkadaş, kendisi üye getirdi de kaydı mı yapılmadı da itiraz ediyor?

 Bundan öte 3000 kusur kişilik hazirun var. Bu hazirundan yaklaşık 1/3 üye katılmış kongreye. İki aday, bunca şube, bunca dernek ve bunca tantana arasında, gelmeyen üyelerin arasından sadece 80 kişi daha getiremiyorsa, ki bu sayı kazanmaları için yeterli, daha neyin davasını güdüyorsunuz?

Bir de tarih konusunda itirazlar yapıldı. Yazın birçok kişi tatilde veya yazlıkta olduğundan pek kimsenin evde olmadığı konusunda itirazlarda bulunuldu. Ama bu seçimler hangi tarihte yapılırsa yapılsın, ister Eylül ayında, ister bu ayın sonunda, ister önümüzdeki ayın onunda, sonuç değişmeyecekti. Bir defa değil, beş defa da yapılsa, on defa da yapılsa tablo bu olacaktı. Bu hakikatleri görüp, özeleştiri yaparak, kusuru kendinde arayacaklarına kılıf arama peşine düşmüşler.

İki aday, ki her biri ayrı ayrı seçim kazanacağız iddiası ile ortaya çıkıp sonunda birleşiyorsa ve birleşmelerine rağmen seçim kaybediyor ve burada çok ciddi özeleştiri yapacaklarına,kendi mağlubiyetlerine kılıf uydurma peşine düşmüşler. Bundan dolayı artık kimse bahane uydurup, şöyle olsaydı böyle olurdu, böyle olsaydı şöyle olurdu bahanelerin arkasına sığınmaya kalkışmasın. Buna hiç gerek yok. Bu saatten sonra camia olarak herkese düşen görev işbirliği yapmaktır...

***

KADER'İN KADERİ İLE OYNAYAN KİŞİ

Bu yazıyı tam 7 ay önce yazmış ve aynen de daha o günlerde muhatabına yazdığımızı söylemiştik. Seçimin nasıl sonuçlanacağının belli olduğunu ve bu yazımızı kongreden sonra paylaşmak üzere daha şimdiden yazdığımızı kendisine bizzat söyledik. Ama bu saatten sonra daha fazla uzatmaya gerek yok. Bu camiada ortak sinerji oluşturma zamanı ve camia için çalışma zamanıdır. Aslında yazımızda adı geçen kişiyi bundan sonraki süreç için ilgilendiren kısımlar da var; ama dediğimiz gibi, bu saatten sonra fazla irdelemeye gerek yok. Bırakalım da herkes kendi kaderini kendi çizsin, dimi?

***

BAŞKANIN SEHPASI

Bal-Göç Genel Başkanının makam odasında bir sehpa var. Başlıktaki konu bu sehpa. Niye mi yazdık, yok bir şey. Zaman zaman arkadaşlarla çay içtik de ondan aklımıza geldi, bunun dışında sehpanın manasını bilmesi gerekenler biliyor. Geçti Bor'un pazara, sür eşeği Niğde'ye...

***

HAYATLARI BOYUNCA BİR BALTAYA SAP OLAMAMIŞ KOMPLEKSLİ TİPLER

Vardır öyle ezik kişiler, kendilerince toplumda hak ettikleri ilgiyi görmediklerini düşünürler ve bunu sağlamak için değişik yollara başvururlar. Günümüzde sanal medya bunlar için bulunmaz fırsat yarattı. Herkesin dikkatini çekmiştir, bu tür kişiler ikide bir paylaşım yapar, bundan öte başkalarının paylaşımlarının altına yorum yapmaktan geri kalmazlar. Aklıselim, anlamlı ve içeriği dolu yorumlar yapanları ayrı tutuyoruz,  tabi ki.

Bahsettiğimiz kompleksli ve ezik tipler, dikkat çekmek için abuk sabuk, beyin yakan yorumlar yapmaktan geri kalmaz. Kendilerini önemsetmek için paylaşımı yapan kişileri polemiğe çekebilmek için provokativ yorumlar da yapıyorlar. Kimse tarafından adam yerine konulmayan, hayatları boyunca bir baltaya sap olamamış, bu eziklere cevap verseniz bir türlü, vermeseniz başka türlü. Cevap verseniz, kendini bir nane zannedecekler, vermeseniz bu defa da cevap bile veremedi, yorumlarımızı kaldırıyor diye hava atmaya kalkışıyorlar. Kendini önemsetmek ve dikkat çekmek isteyen kişilerin arasında bir de bayanlar var ki, bu davranışları tam bir karaktersizlik ve ahlaksızlık olduğunun farkında bile değiller. Eskiden bunlara bir şekilde cevap vermek için vakit ayırıyorduk; ama artık bu tür eziklerle ne uğraşacak vaktimiz var, ne de gerek duyuyoruz. "Bir delil ile kırk alimi yendim, kırk delil ile bir cahili yenemedim" demiş Mevlana. Bundan dolayı, bu tür koyun beyinlileri saldık çayıra en iyi bildikleri şeyi yapsınlar diye. Otlamak...

***

BİR DE F. ÜREK KILIKLI NONOŞ GAZETECİ BOZUNTUSU MESELESİ VAR 

Hani şu geçmişi her türlü akçeli ve ahlaki skandallarla dolu soytarı.

Hani şu kalemini beş kuruşa satıp, rüşvet karşılığı ısmarlama yazılar yazan ve zimmete para geçirdiği tespit edildiği için yıllarca çalıştığı, kendi medyası tarafından sümüklü mendil gibi kapının önüne konulan nonoş.

Hani şu daha sonra kozalak bilmem kaç diye bir ne olduğu belli olmayan mekan açıp, kimse itibar edip adam yerine koymayınca batma noktasına gelen ve bundan dolayı en iyi yaptığı, yani beş kuruş için kucaktan kucağa dolaşmaktan edindiği alışkanlıkla gidip başka bir medyanın kucağına oturan soytarı.

Kucağa oturmaya alışmış bir kere. İlla ki, yine oturacak! Hani şu kendisi, bu camianın ferdi olarak en önemli STK'mızın yönetiminde yer almasına rağmen, bu STK'mızdan haber yapma karşılığında ücret talep eden soyu bozuk.

Hani şu beş kuruş avanta için önüne yatmadığı, kucağına oturmadığı kimse kalmayan, F.Ürek kılıklı nonoş.

Bu sümüklü, geçen yıldan bu yana Bal-Göç Genel Başkanına ve yönetimine iftira ve alakasız ithamlarda bulunmuştu. O tarihte, bu nonoşu boş peynir tenekesi gibi yamultmuştuk; fakat anlaşılan kuyruk acısı hala devam ediyor ki ikide bir hoplayıp zıplıyor. Hoplama zıplama işini de iyi yapıyor. Hayatını onun bunun kucağında hoplayarak kazandığı için tecrübeli.

Seçim sürecine girdiğimiz için buna bir şey demedik. Bu çakal da meydanı boş bulunca, meydan ona kaldı zannetmiş. Süreç artık tamamlandı ve bu soytarı da ait olduğu deliğine geri dönecektir.

Yav, kapasiten ne, sıkletin ne, zekan ne? Kalkmış laf atacaksın! Bundan sonra her yazdığına misli ile cevap verilecektir. Çakalların hükmü, aslan ayağa kalkana kadardır...

 

[email protected]

YAZIYI PAYLAŞ!