Seçim üstüne seçim fiyaskoları - Op. Dr. Gürçay CEM

Seçim üstüne seçim fiyaskoları


BULGARİSTAN SEÇİMLERİNDEN YENİDEN SEÇİME GİTME SONUCU ÇIKTI

Geçtiğimiz hafta sonu Bulgaristan'da genel seçimler yapıldı. Beklendiği gibi tek başına iktidar olacak kadar hiçbir parti yeterli çoğunluğu elde edemedi. Şimdi koalisyon görüşmeleri yapılacak; ancak buradan bir sonuç çıkması mümkün değil. Bunun nedenlerine girmek istemiyoruz, zira çok fazla uzun analiz olacak. Bunu yorum yapma meraklıları yapsın, ki gördüğümüz kadar seçimler geçince fazlasıyla yorum yapma meraklısı var. Olaylar gerçekleşince yorumu herkes yapar...

Seçimlerden sonra herkes siyaset ve toplum bilimci kesildi. Her yerden yorum ve analizler yağmaya başladı; ama bu tür analiz ve öngörüler olaylardan önce yapıldığında anlamlıdır. Araba devrilince ahkam kesmek kimsenin umurunda olmaz. Tabii ki, herkes istediği gibi yorum yapma hakkına sahiptir. İsteyen istediğini sallasın; ama bunların arasına bir de sözde akademisyen ve bu konuların güya eğitimini almış kişlerin yorumları da var ki, tam evlere şenlik. Orta okul seviyesinde yapılan yorumların bir tanesi bile doğru çıkmamasının ötesinde son derece sığı ve derinlikten yoksun yorum ve öngörüler; ama bu iktidar döneminde ortaya çıkan bu tür "kopyala-yapıştır" türündeki çakma akademisyenler fazlasıyla türedi. Bunların yorumları da ancak bu kadar oluyor işte.

Yazılarımızı okuyanlar bilir, biz analiz ve yorumlarımızı olaylar gerçekleşmeden çok önceden yaparız, ki seçim sonuçları da her zaman olduğu gibi, tam da dediğimiz gibi çıktı. Bundan dolayı yorum değil, doğrudan sonucu söyleyelim. İlk baharda bir seçim daha yapılacak. Bunun böyle olacağını daha iki ay önce "Radev'in sinsi planları" başlıklı köşe yazımızda paylaşmıştık. Bu oyunu kuran Radev ve arkasındaki güç odakları olacağını yazmıştık. İlk bahardaki seçimlerden de sonuç alınmayacak ve sistem tıkandı bahanesi ile referandum yapılarak sistem değişikliğine gidilecek. Amaç parlamenter sistemi başkanlık sistemi ile değiştirmek. Nihai hedef de statüko partileri diye anılan, yani Rus kontrolünde olan partileri tasviye etmek olacaktır. Tabii ki, bu durum Radev'in işine de gelecektir. Her ne kadar kendisi Rus yanlısı olarak kabul görse de, koltuk uğruna Rus yandaşlığını makam mevki uğruna değiştirecektir. (Siz bakmayın zaman zaman Rusya yanlısı gibiymiş gibi demeçler verdiğine...

 

DPS'DEN BİR NE UMDUK NE BULDUK FİYASKO SEÇİMİ DAHA

Her ne kadar parti üst yönetimi ve yandaşları seçimlerden zaferle çıktıklarını yutturmaya çalışsalar da ortaya çıkan sonuçlar bu durumun gerçeklerle yakından uzaktan alakası olmadığını net olarak göstermekte. %14 civarında oy alarak 3. parti olmaları tamamen seçimlere düşük katılımdan kaynaklanmıştır. Yoksa alınan oy sayısı geçen yılki Kasım seçimleri ile aynı. Yani dağıtılan bütün avantalara rağmen, buradan iktidar dahil bütün partilerin desteğine rağmen bir milim bile ileri gidemediler ve yerinde saydılar. Yani tam bir fiyasko yaşandı. Neden fiyasko? DPS aynı şeyleri tekrar tekrar deneyerek farklı sonuçlar elde etme aptallığında ısrar ediyor. Oradan kopan 2/3 soydaşımız DPS'nin bu siyaset anlayışı devam ettiği sürece asla geri dönemeyeceğini söylemekten dilimizde tüy bitti. Dönmedikleri bir kez daha ispatlandı. Bu yolla birleşme ve oylarını artırma gayretleri hayalden başka bir şey olmadığını defalarca söyledik ve yazdık...

Evet, ne demek istediğimizi 2 Ekim pazar günü aynen de gördük. Yaptığımız uyarılara rağmen, DPS kendi yolunda yürümeyi tercih etti ve ortaya da bu fiysako çıktı. Fiyasko; çünkü varını yoğunu ortaya attılar; ama bir milim ileriye gidemediler. Gidemedikleri bir tarafa, ülkemizdeki soydaşlarımızın ancak yarısını ite kaka, zar zor oy kullandırabildiler. Kasım seçimlerinde aldıkları 90 bin kusur oyun ancak yarısını alabildiler. Ancak kendilerine Kasım seçimlerinde söylemiştik: Bu oylar DPS'ye verilen oylar değil, Türk isminde cumhurbaşkanı adayı çıktığı için yarattığı heyecandan dolayı, insanımız sandığa gitti diye. Aynen de öyle olduğu, alınan sonuçlar gösterdi. Kasım ayındaki seçim ile bu seçimde alınan aynı oy sayısını tutturmaları ise soydaşlarımızla alakası olmayan bölgelerden avanta karşılığı aldıkları oylarla telafi ettiler. Hangi bölgeler? Bulgaristan'ın en yoksul Kuzeybatı bölgeleri - Vidin,Vratsa ve Montana gibi bölgeler. Bu oy dağılımlarına bakarak kolayca tespit edilebilir. Sonuç olarak, bu seçimlerden de DPS açısından bir kez daha fiyasko çıkmıştır; ama asıl fiyaskoyu bizim dışişleri bakanı yaşadı. İktidarın DPS'ye desteği dışişleri bakanının, bu partinin etrafında olan bazı iş adamaları ile bağlantısından ibaret olduğunu buradan defalarca yazmıştık. Yani burada bir iktidar veya parti desteği söz konusu değil. Tamamen dışişleri bakanının organizasyonunda verilen bir destek söz konusu.

Bu konularda defalarca ilgili yerlere bilgi verdik; ama dışişleri bakanının yönlendirilmesiyle, ısrarla aynı şeyleri denemekte ısrar ettiler. Ancak bu son seçimlerden çıkan sonuçlar, dediklerimizi bir kez daha teyit edince, bu defa buralardan aldığımız geri bildirimlere göre, artık bakanın dediklerine göre hareket edilmeyeceği yönünde güçlü işaretler aldık. Yani dışişleri bakanı bundan sonra öyle istediği gibi her yeri teyakkuza geçiremeyecek. Dışişleri bakanı, kendi şahsi yaklaşımı uğruna devletin kurumlarını yanlış yönlendirmiştir. Bırakın devlet politikasını ve hatta parti politikasını, dışişleri bakanı şahsi politikalarını uygulamaya kalkışmıştır. Ama her şeyde vardır bir hayır, bu gelişmeler ilgili yerlerin her şeyi daha net anlamalarını sağlamıştır.

Defalarca anlattık anlamadılar; ama neydi? Bir musibet bin nasihatten iyidir! Gerçi musibetler biri çoktan geçti; ama zararı yok. Ne kadar çok o kadar daha iyi anlaşılıyor. DPS, şunu artık iyice kafasına sokması lazım. Birlik beraberlik öyle onların hesap ettiği gibi olmayacak. Bu konuda neler yapılması gerektiğini, hangi adımların atılması gerektiğini her genel seçim öncesi defalarca yazdık.

Ne oldu şimdi? Yine haklı çıktık mı? Biz haklı çıkmaktan yorulduk; ama bunlar hata yapmaktan yorulmadı. Baştan laf dinleseydiler, her şey çok daha farklı olacaktı. Bu birlik beraberlik işleri öyle dayatmayla, bir avuç avanta karşılığı tuttuğu kişilerle, ki bunların içinde aktif ve eski STK yöneticileri de var, olacak işler değil. DPS'ye oy verenlerin arasında temiz, saf ve samimi duygularla oy veren birçok insanımız da var, ki aynı duygular içinde olan partide aktif siyaset yapanlar da var, onları ayrı tutmak lazım.  Bu işler akılla, istişareyle ve karşılıklı saygıyla olduğunu eninde sonunda anlayacaklardır. Anlamazlarsa yerinde saymaya devam etmekle kalmaz, daha da çok batacaklardır. Bundan öte, buradan artık öyle körü körüne destek de olmayacak. O yağma bitti! Biz diyelim de, sonra kimse demedi demesin...

 

STK'LAR PARTİ MİLİTANLIĞI YAPILACAK YERLER DEĞİLDİR

STK'lar hiçbir siyasi partinin militanlığını yapamaz!

Buralarda her görüşten kişiler yer alır, ki olması gereken de budur. Seçim dönemlerinde özellikle bizim gibi göçmen STK'ların görevi lojistik destek sağlayarak organizasyon işlerini yürütmektir.

Birilerinin militanlığını yapmak değil. Ki bu konuda bütün STK'larımız görevlerini fazlasıyla yerine getirmişlerdir. Bunun dışında partilere destek sağlama görevleri, ilgili partilerin yetkili kişilerindedir. Bu kişiler ve yancıları görevini yapamamış ve insanımızın desteğini alamış, kalkmışlar bu başarısızlıklarına "günah keçisi" arıyorlar. Yemezler! Bırakacaksınız bu ayakları...

Herkes kendi işini yapacak. Bunlar tutturmuş, STK'lar, sözde soydaşımızı temsil ettiğini iddia eden bir partiye destek talebinde bulunuyor. Evet, böyle bir şey de olabilir, ama bir parti topyekun bütün soydaşları temsil ediyorsa, bu bir dava meselesi dersiniz ve destek olursunuz.

Ancak bir kitlenin sadece 1/3'ni temsil edip geri kalan 2/3 gibi çok daha büyük bir kitle bu partiye karşıysa, o zaman bu büyük kitleyi kimse yok sayamaz. Böyle bir ortamda hiçbir STK kimsenin militanlığını da yapamaz. Kaldı ki, dernekler kimin yanında yer almalı?

2/3 gibi partiden kopmuş büyük bir kitlenin yanında mı, yoksa partide kalan ancak 1/3 kitlenin yanında mı?

Hangisi daha fazladır? Bunun ötesinde, STK yönetici ve üyeleri bireysel olarak istediklerini desteklemekte özgürdürler. Herkesin kişisel tercihi kendisinedir. Burada esas olan, kurumsal olarak bir kuruluşu herhangi bir yere taraf yapmamaktır. Yani sonuç olarak seçimlerde alınan başarısız sonuçlara birilerinin, STK'ları olayın içine dahil etme gayretleri, kendi başarısızlıklarına kılıf uydurma niyetinden başka bir şey değildir...

[email protected]

YAZIYI PAYLAŞ!