Sabetayistler, İslam'ı kabul ettikleri gibi görünen; ama gizlice inançlarını devam ettiren Yahudi topluluktur. Daha doğrusu Yahudilerin Kabala denen mistik koluna mensup olanlardır. Adını Osmanlı döneminde İzmir bölgesinde 17.y.y yaşamış Sabetay Sevi' den alırlar; ancak daha sonra merkezleri Selanik olmuş...
Bu kadar önbilgi yeterli sanırız. Zaten amacımız sabetayistlerin biyografisini ve tarihçesini yazmak değil.
Dikkat çekmek istediğimiz konu başka. Konuları yakından takip edenler hatırlayacaktır; Sabetayistler konusu geçen mayıs ayında Düzce/Akçakoca müftüsünün çıkışıyla bir kez daha gündeme gelmiş ve yoğun tepkilere sebep oluşmuştu.
Ancak tepkilere sebep olan mesele, bu müftünün Sabetayistleri gündem yaptığı için değil, haddini aşarak Batı Trakyalı kardeşlerimizin %90'ını Sabetayist olarak göstermeye kalkışmasıydı.
Aslında amacı aklınca imalı olarak Atatürk'e laf atmaktı.
Atatürk, bu toprakların Türk toprağı kalmasını sağlayarak, herkesten daha vatan, millet, bayrak sevdalısı olduğunu fazlasıyla kanıtladığı halde ona bunu yakıştırmak hainlik ile eşdeğer bir yaklaşımdır.
Konumuza dönelim:
İçimizdeki Sabetayistlerin, bu buhranlı günlerde bazı hareketlenmeler içinde bulunmaları tesadüf mü, belli bir amaçları mı var?
Biz tesadüflere inanmayız. Yer yüzünde her şeyin bir sebebi var. Her olay bir şeyin yansımasıdır.
Yani bu sıkıntılı günlerde sadece bunların değil, belli odakların hareketlenmesi asla tesadüf değildir.
Bu coğrafyada, özellikle Balkanlar'da olmamızı asla kabullenemeyen bazı odaklar, her zaman olduğu gibi bir zayıflık gördüklerinde hemen harekete geçerler.
Hepsi bu gerçekler ortadayken ve Balkan camiamızın her zamandan daha fazla birlik beraberliğe ihtiyaç duyduğu bir ortamda, birilerinin kişisel hırs peşinde koşması çok anlaşılır değil.
Acaba, bu tür kişilerin arkasında birliğimizi istemeyen odakların parmağı olabilir mi?
Bunu iyi düşünmek lazım...
