Bölünmüşlükten kaybeden toplum veya keskin sirke küpüne zarar verir - Op. Dr. Gürçay CEM

Bölünmüşlükten kaybeden toplum veya keskin sirke küpüne zarar verir


ÇOK ADAYLI KONGRELER KÜPÜNE ZARAR

Bu durum her örgüt için geçerlidir. İster siyasi parti olsun, ister STK, ister herhangi bir örgüt. Sonuç hiç değişmez. Çok adaylı yarışlarda kaybeden taraf artık destek vermez. Binlerce yıllık insanlık tarihinde bunun aksi bir örneği yoktur. Kaybedenler destek olmaz, gerekli gereksiz eleştirilerde bulunurlar, hatta kazananların başarısını engellemek için çalışmaları sabote edenler bile çıkar.

Bu duruma sayısız örnek var. Bu insanoğlunun genetik kodlamasında vardır. Değiştiremezsiniz. Tarih boyunca, bu böyle olmuş, olmaya devam eder. Aksini düşünen rüya aleminde yaşıyor demektir. Tabi ki herkesin görüşüne saygı duymak lazım; ama çok adaylı kongreden birlik, beraberlik ve istikrar çıkacağını düşünen varsa böyle bir şeyin mümkün olmayacağını anlatmaya çalışıyoruz.

Uzlaşıyı kongreden önce oturup ortak akıl ile sağlamak gerektiğini anlatmaya çalışıyoruz. İnsanlarımızın temayüllerini ve çoğunluğun eğilimlerini göz önüne alarak hareket edilmesi gerektiğini söylüyoruz. Yoksa çok adaylı kongrelerden birlik çıkmadığı gibi kalıcı hasarlar da meydana gelebilmekte.

Zira bu süreçlerde isteseniz de istemeseniz de karşılıklı atışmalar oluyor ve bu durum gönül kırmalara kadar gidebiliyor. Bazen de bu karşılıklı gönül kırmalar onarılması güç izler bırakabiliyor. Bundan dolayı bazı arkadaşlara tavsiyemiz: söylemlerine ve davranışlarına dikkat etmeleri, sağda solda aptal aptal atıp tutmamalarını öneriyoruz. Sözüne ve davranışlarına dikkat etsinler ki ileride kendi açılarından telafisi olmayan hasarlara sebep olmasınlar. Bu süreçte herkes dikkatli olmalı.

Zaten camiamızda insanımız için samimi olarak hizmet etme gayreti içinde olan kaç kişi var ki? 20-30, saysanız 50 kişi çıkmaz. Bu kişiler de birbirini kırıp dökerse hangi birlikten bahsedebiliriz?

Burada, aramızda birlik içinde olamadığımız, asıl kuruluş amacımız olan Balkanlar'daki soydaşlarımıza da olumsuz yansımakta.

Oralarda da insanımız, kendi aralarında paramparça olmuş durumda...

STK YÖNETİCİLERİ ÖZELLİKLE SİYASİ HEDEFLERİ OLANLARDAN OLUŞMALI

Siyasi hedef derken buraya bürokrasiyi de eklemek lazım, yani bir STK yöneticisi, özellikle her zaman siyasette veya bürokraside, karar vericilerin arasında yer alma potansiyelinde ve niyetinde olmalı. STK'ların özünde yardım ve dayanışma vardır. Bu örgütlerin yönetiminde yer alanların asli görevleri temsil ettikleri kitlelere hizmet etmek ve yardımcı olmaktır. Bundan dolayı bu hizmetin bir üst seviyesi olan karar vericilerin arasında yer almak demek amaca uygun, yardım ve dayanışma açısından çok daha etkili hizmet etmek demektir.

Yönetimlerde yer alanların özellikle karar vericilerin arasında yer alma hedefleri olmalıdır. Bu durum bir başkan ve yöneticileri görev yaptıkları STK'yı gönüllerinde yatan herhangi bir siyasi partinin arka bahçesi yapma anlamına gelmez. Herkesin gönlünde yatan bir parti veya siyasi görüş vardır ki bundan doğal bir şey de olamaz.

Ancak bu durumlar kişisel tercih seviyelerinde kalmalı ki bu güne kadar da öyle olmuştur. Hiç bir STK'mız kişisel tercihlerini temsil ettikleri örgütün faaliyetlerine yansıtmamışlardır; ama diğer yandan bu yöneticilerimiz de her an görev alabilecek niyetinde olmalı.

Bu neden önemli? Bunu 20 yıldan beri yapsaydık şimdi her yerde kendi insanımız olacaktı. Her kurumda belli pozisyonlarda insanımızın olması, dertlerimizi ve sıkıntılarımızı bilen kişilerin olması sorunlarımızın çok daha çabuk çözülmesi anlamına gelecektir. Siyaset ve özellikle bürokraside bizlerden birileri olması, insanımızın tayin, atama, işe başlama veya herhangi bir bürokratik işlem gibi konularda çok daha etkili sonuçlar alabilmemiz anlamına gelecekti. Şimdi herkes işini halletmek için orada burada tanıdık aramak için ileri geri koşturup duruyor. Gittiği yerlerde, çıktıkları makamlarda tanımadık kişilerin önünde dertlerini anlatmak ve yardım almak için el pençe divan, başlar eğik şekilde adeta yalvar yakar işini çözme derdine düşüyor. Oysa bu makamlarda kendi insanlarımız olsaydı, bu sıkıntılara girmeden işleri kolayca çözülecek, bu kadar sıkıntıya ve efora gerek kalmayacaktı. Ki bunun için hem yeterli çoğunluğa ve etkinliğe, hem nitelikli kişiler açısından fazlasıyla donanımlı insana sahibiz. Tek yapmamız gereken ortak akıl ile hareket edip bu pozisyonlara kendi insanlarımızı yerleştirmek için çalışmaktı; aynı şekilde aktif siyaset yapan insanımıza da etkili şekilde yardımcı olamadık yıllarca. Onların daha ileriye gitmeleri için destek veremedik.

Memur olarak görev alanlara da, ticaretle uğraşanlara da, sanayicimize de, sıradan işçimize de, esnafımıza da birlik içinde hareket edemediğimiz için yeterince destek olamadık. Oysa bunu yapsaydık herkes fazlasıyla ihya olacaktı. İş adamı da, siyasetçisi de, memuru da, esnafı da, işçisi de...

Dayanışma içinde olup birbirimize destek olabilseydik, ki muazzam potansiyele sahibiz, herkes bu işbirliğinden fazlasıyla nasibini alacaktı.

BÖLÜNMÜŞ CAMİALARDA EN BÜYÜK ZARARI GÖREN KİMLER?

En büyük zararı gören, bu camiaların desteğine ihtiyacı olanlardır; en başta da siyasi hedefleri olanlar.

Bir topluluğun desteğini almak önemlidir; ama en az o kadar önemli olan başka bir unsur daha vardır: Karşı çıkan bir kitlenin olmaması. Siz istediğiniz kadar arkanıza destek veren bir kitle alın, aynı topluluktan size karşı çıkan başka bir kitle olursa, aldığınız desteğin hiç bir önemi kalmaz. Böyle bir durumda arkanızda siyaset yapmayı düşündüğünüz ilgili partinin genel başkanı bile duramaz.

Bundan dolayı camiaların birlik içinde hareket etmesi önemlidir. Bir yerlere veya kişilere destek verilecekse topyekun verilmeli ki etkili olsun. Yoksa sadece bir kısmının desteğini alıp diğer bir kısmının desteğini alamazsanız kimse hiç bir yere varamaz. Bu durum özellikle siyasi veya belli makamlara gelme hedefi olanlar için geçerlidir. Birlik beraberlik, ortak akıl, temayüller bundan dolayı önemlidir. Yoksa bu güne kadar olduğu gibi yerimizde saymaya devam ederiz.

Geçmişinden ders çıkarmayanların geleceği olamaz, gelişim gösteremez. Ancak birlik beraberlik içinde hareket ederek daha ileriye gitmek mümkündür. Siz kendi beceriniz veya gayretiniz ile de bir yerlere gelebilirsiniz; ama belli bir seviyeye varıp orada tıkanırsınız, daha ileriye gidemezsiniz. İster siyaset, ister bürokrasi, fark etmez; kitlesel destek almadan çok fazla ileriye gidemezsiniz; kendi çabanızla bir makam elde edersiniz ama daha yukarı çıkamazsınız. Milletvekili de olabilirsiniz ama bakan olamazsınız. Bunun için ekstra desteklere, ihtiyaca gerek olur. Bu da güçlü topluluklardan gelir ancak.

Örnek verecek olursak şimdi revaçta olan cemaat destekleridir. Yaşadığımız dönemde buralarla bağlantıları olmayanların belli yerlere gelmeleri hayalcilikten başka bir şey değildir.

Oysa bizim Balkanlar camiası bunların toplam gücünden misli misli daha üstündür. Hem nicelik, hem nitelik bakımından. Her alanda fazlasıyla insanımız var. İş dünyasında, bilim ve akademik çevrelerde, sporda, sanatta her yerde. Tek yapılması gereken sadece bu gücü koordine etmektir.

Çünkü neydi? Kontrolsüz güç güç değildir.

[email protected]

YAZIYI PAYLAŞ!