Sadece camiamızın ve ülkemizin değil, tüm Türk dünyasının göğsünü defalarca kabartmış birisi. Onun hakkında fazla söze gerek yok. Sadece halter değil, tüm zamanların gelmiş geçmiş en başarılı sporcularından olmasından öte bizlerden biri olması fazlasıyla gurur verici.
Bir spor yorumcusu Naim Süleymanoğlu’ndan “Halterin Messi’si” diye bahsetmişti. Yanlış! Messi, “ Futbolun Naim’idir.”
Naim’in başardıklarının eşi benzeri yoktur. Kırdığı rekorlar ve elde ettiği başarılar, başka birisine nasip olur mu belli değil.
Peki; ama böyle inanılmaz birine sahip çıkabildik mi?
Ona fazlasıyla hak ettiği değeri verebildik mi?
Önceki gün, ölüm yıldönümünde çeşitli etkinliklerle anıldı. Yüzlerce yorum yapıldı, methiyeler düzüldü, birbirinden şaşalı sözler söylendi. Ona ne kadar değer verdikleri konusunda birbirleriyle adeta yarışa girenler oldu...
Ama ortada bir paradoks, bir tezat vardı. Onu ne kadar sevdikleri konusunda sesleri en gür çıkanlar ile zor zamanında yanında olmayanlar aynı kişilerdi.
Etnik kimlik gibi onun önem verdiği ve uğrunda hayatını bile tehlikeye atmayı göze almış değerler konusunda hassasiyet göstermeyenler, anma törenlerinde en ön saflarda yer aldığını gördük.
İnsan gözyaşı, sevdiği ve değer verdiği insanları kaybedince döker. Ama sevdiğiniz birini kaybettiğinizde, bu ağıt ve gözyaşları, bu sevgi gösterilerinin artık pek bir anlamı yoktur. Kişi yanınızdayken bunu gösterebilmektir anlamlı olan. İhtiyacı olduğunda, zor zamanında onun yanında olmaktır.
Hayatı boyunca, özellikle son yıllarında en çok ilgi ve desteğe ihtiyacı olduğu döneminde, camia olarak Naim’e ne kadar sahip çıktık, ne kadar yanında olabildik?
3-5 gerçek dostu dışında, kaç kişi onu arayıp sordu?
Son zamanlarında girdiği çıkmaz sarmalından kurtulması için kaç kişi yardım gayretinde bulundu?
Herkes onu kullanmaya çalıştı, herkes işine geldiğinde onu hatırladı.
Oysa son zamanlarda düştüğü bu durumlara, belki de, tam da bazı tavırlardan ve bazı kişilerin bu davranışlarından dolayı yaşadığı büyük hayal kırıklığına sebep oldu.
Kendisine önerilen inanılmaz fırsatları, Türklüğüne, soyuna, camiasına ihanet etmeyecek kadar elinin tersiyle iten birisiydi.
Adam gibi adamdı.
Bizim sitemimiz ondan hayatı boyunca nemalanmaya çalışan; ama zor zamanında yanında olmayanlaradır.
Değer verdiğiniz biri yanınızdan göç edip gittiğinde ona karşı sevgi, saygı göstermeniz bir şey ifade etmez, eğer yanınızdayken bunu göstermediyseniz.
Diğer yandan ne olursa olsun, büyüklüğüne yakışır şekilde anılması ve vefa gösterilmesi önemli.
Ama keşke bu ilgi alaka ve destek en çok ihtiyacı olduğu dönemde de gösterilebilseydi.
Temennimiz bu büyük kaybımız, camiamızda artık bir şeylerin değişimine sebep olmasıdır. Önemli olan yaşananlardan ders çıkarabilmektir. Yıllarca ders çıkaramadığımız için durumumuz ortada.
Bu camia elbet bir gün toparlanacaktır. Bu onurlu camianın içinde soyuna ve dinine sahip çıkan fazlasıyla dava adamı vardır. Bunların öne çıkma zamanı gelmiştir.
Yoksa, Türk milletinin asli unsuru olan Balkan Türkleri ülkemizi yönetecek kabiliyete sahip ve bu kudret onlarda fazlasıyla mevcuttur. Yönetecektirler de!