Op. Dr. Gürçay CEM

Dimyat'a pirince giderken, Vasil Levski ve ana dilimizi önemsemek...

Op. Dr. Gürçay CEM

***

DİMYAT'A PİRİNCE GİDERKEN EVDEKİ BULGURDAN OLMAK...

Seçim olan her yerde doğal olarak adaylar da çıkar. Kuşkusuz hepsinin kendine göre güvendikleri kitlesi, projeleri ve amaçları vardır. Herkes kendine göre iddialıdır da. Aday olmak herkesin hakkıdır;ama bu tür adaylıklar çift taraflı keskin bıçaktır.

Bu arenaya çıkan herkes hesabını iyi yapmalı; çünkü öyle makamlar vardır ki oralara talip olup kaybettiğiniz zaman sadece o seçimi kaybetmiş olmazsınız. Hele ki sandıktan beklenen desteğin altında bir destek çıktığında o ana kadar sahip olunan makam, mevki ve statüler kaybedilmekle kalınmaz, kendi çevresi nezdinde bile gözden düşmeler yaşanır. Etrafları hızla boşalır. Yanlarında üç-beş dostundan başka kimse kalmaz...

Ne demek istediğimiz konusunda ayrıntıya girmeye gerek yok; ama illa ayrıntılar merak edenler varsa onlar için ileride ayrıca tekrar yazarız ne demek istediğimizi. Zaten amacımız kimseye nasihat vermek değildir. Amacımız sadece iyi niyetle durum tespitinde bulunmak. Yoksa bu camia her ferdinin katkısına ihtiyacı var.

Bu camia ancak beraber hareket ettiği zaman bir şeyler başarabilir. Bizim niyetimiz de bazı hakikatlere vurgu yapmaktır. Aslında buradan bir çok defa paylaşmıştık; İnsanoğlunun %90 'ı gücün yanında yer alır diye. Bu durumlar hakikatin ta kendisidir. Tarih bu tür örneklerle doludur. Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olanların örnekleriyle dolu tarih sayfaları...

 

***

19 ŞUBAT, VASİL LEVSKİ VE FAZLASI

19 Şubat 1873 yılında, asılarak idam edilen Bulgarların milli kahramanı, hatta gelmiş geçmiş en büyük kahraman ilan ettikleri Vasil Levski’nin ölüm yıl dönümüdür. Bulgarlar haliyle onun adına anma törenleri düzenlemekte. Vasil Levski, geleceğin özgür Bulgaristan’ında güya Hristiyan veya Müslüman, Bulgar, Türk, Sırp, Rum, Ermeni veya Yahudi olduklarına bakılmaksızın, bütün dini ve etnik topluluklara eşit haklar ve adalet sağlayacak bir siyasi sistemin kurulmasını istiyordu...

Ama hepsi bu anlattıkları Osmanlı egemenliği altında olan topraklarda zaten mevcuttu. Her kesimden, her dinden kişiler özgürce yaşamını sürdürebiliyordu. Ticaretini de yapıyor, eğitimini de alıyor, dinini de özgürce yaşıyordu. Herkese eşit şartlar sunulmuştu.

Kaldı ki, yeni araştırmalara göre, Vasil Levski öyle anlatıldığı kadar da özgürlük savaşçısı olmadığı ortaya çıktı. Ama olabilir: Bulgarlar kendi özgürlükleri için mücadele etmiş birini milli kahraman ilan etmelerinden doğal bir şey olamaz.

Ancak Levski gibi, Bulgar milliyetçiliğinin sembolü haline gelmiş birini örnek almaya kalkışan bir de sözde Türk geçinenler de var. Sözümüz onlara.

Bu nasıl bir akıl tutulmasıdır? Bu nasıl bir ruh halidir? Bu nasıl bir Türklük anlayışıdır ki senin dedelerine pusu kurup katleden bir kişiyi kalkıp yüceltmeye kalkışıyorsun? 

Ama neyse ki hatalarını anlamış olacaklar ki geçmiş yıllardaki gibi bunun anısına şatafatlı törenler düzenlemez oldular...

***

ANA DİLİMİZİ ÖNEMSEMEK

Önceki gün Dünya ana dili günü kutlandı. Bir insanın onuru onun kimliği ve soyudur. Bunun belgesi de ana dilidir.

Ana diline sahip çıkmak onur demek, şeref demek. Bundan dolayı şerefine ve onuruna önem veren herkes ne şartlarda olursa olsun öncelikle kendi öz diline önem verir. Öncelikle ona sahip çıkar ve çocuklarına da ana dillerini öğretmekte mesuldür.

Ana diline sahip çıkmayan, öğrenmek için gayret de sarf etmeyenler kimliğini de kaybeder, soyunu da...

Ana dilini önemsemek, soy ve millet bilincine sahip olmak konusunda çalışmalar yürütmek bizlerin öncelikli görevidir.

Bundan dolayı her şeyden önce soydaşımızda Türklük bilincinin geliştirilmesi, ana dilde eğitim görmesini sağlamak lazım.

Soydaşlarımızın bulunduğu topraklarda öncelikli görevimiz budur.

Yazarın Diğer Yazıları