Amiral gemisi yeniden demir alırken, şükranlarımız Veli Öztürk'e - Op. Dr. Gürçay CEM

Amiral gemisi yeniden demir alırken, şükranlarımız Veli Öztürk'e


GÜNDEM VE GERÇEK - 13.07.2022, Çarşamba

_______________________________________

***

BAYRAMLAŞMA, BAL-GÖÇ'E DOĞRU KİŞİ SEÇİLDİĞİNİN BİR KANITI DAHA OLDU; ANCAK İLERİKİ SÜREÇTE BAL-GÖÇ BAŞKANININ DİKKAT ETMESİ GEREKEN KONULAR NELERDİR?

 Bal-Göç genel merkezinde yapılan bayramlaşma, yoğun ilgi ile gerçekleştirildi. Gerek camiamızı temsilen STK'larımız, gerek üyelerimiz ve gerek siyasi erkan açısından bayramlaşma yüksek katılımlı oldu.

Bu ilginin sebeplerinden biri, yeni seçilen başkanın camiada yarattığı heyecandan kaynaklanmıştır. Başından beri, kendisi insanımız nezdinde en fazla teveccüh gören kişisi olarak, bu makama getirilmesini savunduk. Bayramlaşmada ortaya çıkan tablo, onun seçilmesini sağlayan ekibimizi bir kez daha haklı çıkarmıştır.

Camiamızın en çok ihtiyacı olduğu şey birlik beraberliktir. Bunu sağlayabilecek kuruluş, tabi ki, camiamızın amiral gemisi Bal-Göç.

Bundan dolayı öncelikli hedefimiz, başkan olarak insanımızın en çok teveccüh gösterdiği kişinin seçilmesini sağlamaktı. Ekip arkadaşlarımızla beraber bunu başardık. Ancak bu sadece işin birinci kısmı.

Bundan sonraki gayretler, camiamızda birlik beraberliği sağlamak yönünde olmalı.

Bu uğurda adımlar atılmalı. Bu olmazsa olmazdır.

Zira artık birbirinden güçlü yöre derneklerimiz ve SİAD'larımız var. Her ne kadar Bal-Göç göçmen camiamızın açık ara en etkin STK'sı olsa da, yöre derneklerimizin ve SİAD'larımızın toplamı en az Bal-Göç kadar güçlüdür, hatta, belki de, daha da güçlüdür.

Ama mesele bu değildir. Mesele kimin daha güçlü, kimin daha güçsüz olduğu meselesi değildir. Mesele bu güçlerin işbirliği içinde hareket etmesidir.

Yöre dernekleri, SİAD'larımız ile ortak işbirliği içine girilemediği sürece herhangi bir şey elde etme şansımız yoktur. Bu kuruluşlarımızın dahil olmadığı hiç bir çalışmanın başarıya ulaşma şansı yoktur. İsteyen istediği kadar yoğun katılımlı faaliyetler yapsın, bunların hiç bir etkisi olmaz, ortak irade ile hareket edemediğimiz sürece. Son yirmi yılda olduğu gibi; ancak yerimizde sayar dururuz ve kendimizi avuturuz.

Karar vericilerin arasında yer almamız için, potansiyelimizi kullanabilmemiz için, tüm STK ve kuruluşlarımızla işbirliği yapmak elzemdir.

Bu hakikat göz ardı edilemez ve buna uygun hareket edilmeli. Camiamızın beklentisi budur. Her şeyden öte, bunu aktif siyaset yapan ve yükselmek isteyen siyasetçimiz; ister kamu kurumlarında görevli arkadaşlarımız daha üst makamlara gelmek için ister. Bunun yolu birlik beraberliğimizden geçen.

Bundan dolayı,Bal-Göç başkanını seçerken ısrarla;

Biz sadece Bal-Göç'ün başkanını değil, camianın başkanının seçiyoruz dedik.

Ve eminiz ki, Bal-Göç genel başkanı da camiamızın bu beklentilerini boşa çıkarmayacak ve bu yönde gerekli adımları atacaktır; çünkü artık insanımız sorun İLETEN tarafta değil, sorun ÇÖZEN tarafta güçlü ve yoğun şekilde temsil edilmek istiyor. Hepimize düşen görev de, bu konuda kendisine destek olmaktır...

***

KONGRE HAKKINDA ARTIK YAZMAYALIM DİYORUZ; AMA BİRİLERİ KONUYU GÜNDEMDE TUTMAKTA ISRARCI OLUNCA, MECBUREN CEVAP HAKKI DOĞUYOR.

 "Kişiye hatası söylenmezse, kabahatini hüner zanneder" demiş en önemli İslam alimlerinden Sadi Şirazi.

Kongre geçti, artık yeni şeyler söyleyelim dedikçe, birileri ikide bir mağlubiyete kılıf uydurma peşinde koşup duruyor.

En çok da 600 kusur yeni üye ortaya atılıyor. Bunu ortaya atmak aynı zamanda, bu üye kabulünde imzası olan kişileri zan altında bırakmak demek. Olaylar öyle yansıtılıyor ki, bu üyeleri kabul edenler sanki adeta sahtekarlık yapmış gibi bir algı oluşturulmaya çalışılıyor.

Oysa bu üye kabulünde usullere de, tüzüğe de ve yasalara da herhangi bir aykırılık olmadığını mahkemeler de, dernekler masası da teyit etmelerine rağmen, hala bu konunun gündemde tutmak iyi niyetten uzak bir yaklaşımdır.

Bu üyelikler için, bu şekilde yansıtılma gayreti oldukça, buna da cevap verme zarureti doğmakta.

Her şeyden öte, sonucun bu 600 kusur üye ile alakalı olmadığını bir türlü idrak edemiyor bazı arkadaşlar. Şunu anlamıyor ki, bu üyeler olmasa da eski üyelerden hazirun oluşturur ve yine galip gelirdik.

Geçen haftaki yazımızda dediğimiz gibi, kongre süreci tamamen bizim kontrolümüzdeydi.

Başka konu da, şubeler yanlarında olduğu ve kongreye katılsaymışlar, kongreyi rahat kazanabilecekleri efsanesi. Şube delegeleri kongreye katılsaydı, sanki blog halinde kendilerine oy verecekti.

Bu arkadaşlar, öncelikle bazı delegeler neden katılmadıklarının cevabını bulsun. Yani bu tür çıkışlarla, yanlış hesaplar peşinde koşmalarının anlamı yok bu saatten sonra.

Zaten gelişmeleri iyi okuyamadıkları için kaybettiler. Fazlasıyla hata yaptılar. En büyük hata da birleşme konusu oldu. Artık bu kongreyi geride bırakıp camia olarak nasıl birlik içinde yol alırız, bunun peşinde koşmak lazım. Kongre konusunu ikide bir gündemde tutmak, belli saatten sonra, camiamız nezdinde zafiyet olarak görünmeye başlanacağını, bunu yapanlar anlamalı. Zaten fazlasıyla hata yaptılar kongre sürecinde ve daha fazla hata yapmalarının anlamı yok. Bu sadece kendilerine değil, çevrelerine de zarar vermeye başlayacak, ısrarla bu konuları gündemde tutmaya devam ederlerse. Buna gerek yok. Artık önümüze bakalım ve bu camiayı elbirliği ile hak ettiği yerlere getirelim...

***

KONGREDE KAYBEDEN TARAF, NASIL KAYBETTİĞİNİ HALA ÇÖZEBİLMİŞ DEĞİL? BİZ SÖYLEYELİM. NASILSA ARTIK SÖYLEMEKTE BİR SAKINCA YOK.

Kongre, yaz aylarından dolayı beklendiği gibi düşük katılımlı geçti. Bu durum her iki taraf için geçerli oldu; ancak görüyoruz ki, kaybeden taraf hala nasıl kaybettiklerinin sebebini anlayabilmiş değil. Oysa kendi hesaplarına göre, çok rahat kazanmaları gerekiyordu.

Peki; ama nasıl oldu da bu sonuç ortaya çıktı? Kongre gibi yarışların sonucunu belirleyen hazirun hakimiyetinin yanı sıra strateji ve taktiklerdir.

Seçimlerde bir çok denklem söz konusudur. Bunlardan biri hazirun üstünlüğüdür, ama hazirunda üstünlük sağlamanın ötesinde adımlar da atmalısınız. Bu tür yarışlarda az da olsa her iki tarafa da karşılıklı olarak seçmen kaymaları olabiliyor. Ama bu kaymalar önemsiz seviyelerde olup, sonucu değiştirecek boyutta olmaz. Burada asıl can alıcı taktik, karşı tarafa hesap hatası yaptırmaktır. Seçime giren taraflar mutlaka hazirun hesabı yapar, kaç seçmeni olduğu konusunda hesap kitap yapılır. İşte bu noktada en önemli hamlelerden biri rakiplere evdeki hesabın çarşıya uymadığını göstermektir. Yani kendilerine garanti destek verecek gibi gördükleri kişilerin onlara değil, size oy vermeleri, onların hesaplarının tutmamasına sebep olur. Bu tür seçmenlerin oyu çift etki yaratır. Tek oy, iki oy etkinliğinde olur. Garanti görünen tarafa oy vermedikleri gibi, oyunu karşı tarafa vererek iki oy etkinliğine sebep olurlar. Bu seçmen kitleleri hesaplarının altüst olmasına sebep olur.

Aslında bu konularda, daha 13 Mart seçimleri öncesi, 09.03.2022 tarihli yazımızda uyarılarda bulunmuştuk. Kongre günü, bazı kişiler büyük hayal kırıklığı yaşayacakları konusunda. Bu durum divan oylamasında kendini belli etmişti. Anlaşılan bu uyarılarımızı bazı arkadaşlar iyi okuyamamış. Bu uyarılarımızdan ders çıkaramadıkları, bazı arkadaşların paylaştıkları 3 Temmuz kongresindeki oy dağılımı çetelesinde net olarak belli. Bu dağılımı analiz edebilen, neden bahsettiğimizi net olarak anlayacaktır. Sonuç olarak fazla konuşmaya gerek de yok. Bu saatten sonra isteyen istediği kadar konuşsun, sonuç ortada.

Biz sadece dedemizin sözünü hatırlatalım ve kapatalım; "Oğlum, sen kimin ne dediğine bakma! İsteyen istediğini konuşsun, sen sonuca bak!" derdi.

***

CAMİANIN TEŞEKKÜR BORÇLU OLDUĞU KİŞİ KİM?

Yüksel Özkan, milletvekili olduktan sonra ortaya çıkan boşluk, camiamızı hazırlıksız yakaladı. Yönetimin içinde yerine geçmek isteyen birden fazla aday olunca, kim seçilirse seçilsin, camiada bölünmelere ve ayrışmalara sebep olacaktı.

Bundan dolayı yönetimin içinden herkes tarafından kabul görecek bir isim seçilmeliydi. Yıllarca Bal-Göç'e büyük hizmetler vermiş, işleyişleri ve temayülleri bilen, görev aldığı kurumda birçok kişiye yardımcı olmuş ve insanımızın saygısını kazanmış ağabey konumunda bir kişi de vardı aramızda zaten - Veli Öztürk.

Gereksiz kırılmalara ve kırgınlıklara sebep olmamak için, kendisini Yüksel Özkan'ın yerine getirilmesini en uygun seçenek olacağını düşündük ve arkadaşlarımızla beraber onun seçilmesine vesile olduk.

Çünkü yönetim içinde yapılacak çok adaylı bir seçim o yönetimin artık işlevsiz hale gelmesi anlamına gelecekti. Testi bir defa kırıldığında, bunun geri dönüşü olmayacaktı. Böyle bir ortamda gidilecek bir genel kuruldan, daha da derinleşmiş bölünmeler ortaya çıkacaktı. Olan camiamıza olacaktı. Tekrar toparlanmamız için uzun yıllar gerekecekti.

Bu düşüncemizde ne kadar haklı olduğumuz, daha sonra yaşananlar ve özellikle de son seçim sürecinde yaşadıklarımız fazlasıyla teyit etti.

Yönetimde, kendi içimizde çok adaylı seçim yapılmadan genel başkan seçilmesi yeterli değildi. Genel kurulda da, camiamızın selameti açısından, insanımızın en fazla teveccüh gösterdiği biri seçilmeliydi. Aksi bir durumda derinleşen bölünmeler ve kutuplaşmadan başka bir sonuç çıkmayacaktı.

Veli Öztürk'ün ve yönetimdeki ekibinin asıl görevi bunu sağlayacak zemini hazırlamaktı. Kendisi bu görevi mükemmel şekilde yerine getirmiştir; ama bundan öte genel başkanlığı dönemi boyunca sadece kırılmaları engellemekle kalmamış, son derece başarılı etkinlikler gerçekleştirmiştir.

Bu son dönemde, Bal-Göç tarihinin en katılımlı ve etkili organizasyonlarından bazılarına imza atmıştır. Yani bu dönemde Bal-Göç hakkında etkisiz kaldığı şeklinde ortaya atılan iddialar gerçekleri pek yansıtmıyor. Öncelikle Veli Öztürk'ün yönetiminde iş adamından, akademisiyenine, aktif siyaset yapanından, meclis üyelerine, kanaat önderlerinden camiada sevilen saygın kişilere, hekimlerinden hukukçularına ve mali müşavirlerine, bürokratından STK yöneticilerine kadar birbirinden değerli kişilerin yer aldı.

Her birinin camiamızda, kendine göre özgül ağırlıkları olan kişiler ve her birinin kendi alanında camiamıza fazlasıyla katkısı olan şahsiyetler. Hem kurumsal, hem bireysel olarak insanımıza bire bir sayısız konularda yardımcı olan kişiler. Bunlar onlarca, yüzlerce kişiye her konuda yardımcı olmuş ve olmak için ellerinden geleni yapmış insanlardır. İş bulma konusunda da, atama konularında da, değişik kurumlarda yaşadıkları sıkıntıların çözümü noktasında da fazlasıyla yardımları dokunan kişilerdir.

Bir de bu yönetimin başında tecrübesine, bilgisine ve birikimine güvenilerek, bu göreve seçilen başkan vardı. Ki kendisi de bu güveni boşa çıkarmamıştır. Bunca kıymetli ve her biri kendi çapında değer olan kişiler başkanın yanında 3.5 yıldır durduysa, ona güvendikleri ve kendisinin de bu güveni boşa çıkarmadığı içindir.

Yani, işler öyle, sanki başkan ve yönetimi başarısız olmuş gibi kamuoyunda yanlış algı yaratılmak isteyenlerin anlattıkları gibi değildir.

Geçtiğimiz yıl, bir yıl içine sıkıştırılan üç genel Bulgaristan seçimi, üstelik pandemi koşullarında bunları organize ve koordine etmek herkesin harcı değildir. Bu süreçlerin hepsinden Bal-Göç başkanı ve başında bulunduğu yönetim son derece başarılı şekilde çıkmıştır. Bu başarının meyvesini de 14 Kasım seçimlerinde ülkemizden en yüksek iki katılımdan birine imza atarak ( 90 000 katılım ile, ülke genelinde en yüksek katılım Bursa'da olmuştur) herkese göstermiştir.

 Burada şubelerden, yöre derneklerine bir çok unsurun katkısı vardır; ama en büyük katkı kesinlikle Bal-Göç'ün olmuştur. Bütün organizasyonu, lojistik destekten, ulaşım, konaklama, erzak, görevlilerin konaklamalarına, sandık kurullarının oluşmasından sandık yerlerine kadar her şeyi yapan Bal-Göç'tür. Bu süreci kusursuz yöneten de bizzat Bal-Göç Başkanı Veli Öztürk olmuştur.

Hepsi bunlara çok yakından şahit olduğumuz için söylüyoruz. Ki zaten söze de gerek yok. Her şey fazlasıyla ortada. Yaptıkları delilli ve ispatlı ortada. Herkesin gözünün önünde, bundan başka söylenen her şey fitne ve bozgunculuktan ibarettir. Ama bu fitneciler şunu bilmiyorlar ki, bu asılsız ve uydurma sözlerle camiamızda sadece kendine zarar verdikleri ile kaldıklarını. Bu konularda yüzlerce insanımız neden bahsettiğimizi çok iyi biliyor...

Bunun dışında birçok toplumsal etkinlikler de gerçekleştirilmiştir. Daha önce yapılan bütün etkinlikler eksiksiz yapılmakla kalmamış, daha da fazlası gerçekleştirilmiştir, ki birçoğu Bal-Göç tarihine girecek kadar geniş kapsamlı ve etkili olmuştur. Bu etkinliklerden sadece Ali Durmaz futbol turnuvası yapılamamış, sebebi de turnuvanın organize edildiği tarihe Ramazan ayının denk gelmesi ve daha sonraki iki yıl da pandemiden dolayı gerçekleştirilememesidir.

Örneğin bu son dönemde, Bal-Göç tarihinin iki en yüksek katılımlı Balkan Panayırı'ndan birine imza atılmıştır. Bunlardan diğeri Botanik parktaki Balkan Panayırı'ydı.

Zorunlu göçün 30.yıl dönümü anma etkinlikleri, yine Tayyareci Mehmet Ali Kültür Merkezi'nde tıka basa dolu salonlarda, Bal-Göç tarihinin en yüksek katılımlı kültür etkinliklerine imza atmıştır, Veli Öztürk  önderliğindeki yönetim.

Üstelik bunlar pandeminin hakim olduğu son iki yılda yapılabilmiş etkinlikler. Ayrıca 10 yıldır kangren haline dönmüş ve tasfiye aşamasına gelmiş Kestel Şubesi ile ilgili sorun da Bal-Göç genel başkanının oluşturduğu komisyon sayesinde çözülmüştür.

Burada niyetimiz faaliyet raporu sunmak değildir. Sayfalar dolusu yazmak gerekecek. Anlatmak istediğimiz, Bal-Göç'ün öyle bazı kişilerin yansıtmak istediği gibi son dönemi etkisiz değildir. Yaptığı faaliyetler ve etkinliklerin fazlası var, eksiği yoktur. Hepsi somut ve net olarak tartışma götürmez şekilde kayıtlı ve belgeli. Yani faaliyet açısından en küçük bir zafiyet olmadığı gibi, bazı etkinlikler Bal-Göç tarihindeki yerini alacak boyuttadır.

Bal-Göç genel başkanı bu güne kadar olmadığı kadar genel merkezde mesai harcamıştır. Bire bir insanımızın sorunları ile ilgilenmiş, yardımcı olmuştur. Bu durum takdir edileceğine, birileri onu iş takibi yapmakla itham etmeye kalkıştı saygısızca. Zaman zaman eleştiri boyutu aşılarak, hakarete varan ithamlar da yapıldı. Saygısızca, insafsızca! Bu nedir ki? Bu nasıl bir zihniyettir, Allah aşkına? Eleştirebilirsiniz, eksikleri dile getirebilirsiniz, öneriniz varsa gelip söylersiniz,ama kalkıp hakarete varan sözler söylemek saygısızlığın dibidir. Hiç bir şey olmasa bile, insan başkanın yaşına ve yıllardan beri bu camiaya verdiği hizmete hürmeten ne konuştuğuna dikkat eder. Hiçbir şey yapmamış olsa bile, "borçlanarak emekli hakkı" gibi bu güne kadar soydaşlarımıza yapılan en büyük hizmetinde en büyük katkısı olan kişidir.

Bal-Göç Genel Başkanı Veli Öztürk, bütün bu saygısızca sataşmalara karşı hiç bir zaman efendiliğini bozmadı, bunlara anladıkları dilde cevap vermeye kalkışmadı. Bal-Göç yönetimi doğru bildiği yolda emin adımlarla ilerledi ve fazlasıyla doğru işler yaptı. Yapılanların hepsi ortada ve kayıt altında. Somut ve elle tutulur. Bunların attıkları çamur gibi uydurma değil.

Bu başarılar herkesten önce Bal-Göç Genel Başkanı Veli Öztürk'ündür.

Yüksel Özkan'ın yerine onu başkan seçerek, bu yönetim ne kadar doğru bir karar verdiğini görev yaptığı bu 3.5 yıl süre içinde fazlasıyla ispatladı.

Allah, herkese gönlüne göre verirdi, dimi? Allah, doğru kuluna her şeyin en iyisini nasip eder.

Sonuç olarak, bu sıkıntılı dönemde Veli Öztürk kendisine emanet edilen görevi başarılı şekilde yerine getirmeyi bilmiştir. Yani, kendisine yapılan eleştiriler ve hakarete varan saldırılar tamamen yersiz ve art niyetlidir.

Tam tersine, bu camia kendisine teşekkür borçludur. Camiamızı, kaotik ve fırtınalı ortamdan, güvenli şekilde limana yanaştırdığı için. Seçilmesi gerek en uygun kişinin seçilmesini sağladığı için. Bundan öte, pandeminin izin verdiği ölçüde, fazlasıyla da etkili faaliyetlere imza attığı için.

Kendi adımıza Genel Başkan Veli Öztürk'ü, bu süreç boyunca her türlü baskı ve saldırılara rağmen, sonuna kadar dürüst ve ilkeli duruşundan taviz vermeden, dimdik ayakta durduğu için, gönülden tebrik eder ve ellerinden öperiz...

[email protected]

YAZIYI PAYLAŞ!