Op. Dr. Gürçay CEM

Camia olarak totaliter rejimin siyasi mahkümlarına sahip çıkmış değiliz

Op. Dr. Gürçay CEM

 

 Asimilasyon döneminde, hak ve özgürlük mücadelesi veren birçok soydaşımız kovuşturmaya maruz kalmış, bazıları da hapse mahküm olmuştu.

Verdikleri kimlik mücadelemizde, bu insanlarımız özgürlüklerini, sağlıklarını, hatta hayatlarını kaybetmişlerdir.

Camia olarak biz bu kahramanlarımıza yeterince sahip çıkabildik mi, fazlasıyla hak ettikleri ilgi ve saygıyı gösterebildik mi?

Bunu pek başardığımız söylenemez.

Gerçi totaliter rejimin yıkılmasından sonra bu konularda bazı karmaşalar yaşanmadı değil.

Birçok alakasız kişi ortaya çıkıp birden en büyük hak ve özgürlük savaşçıları kesildi.

Daha sonra anlaşıldı ki, bunlar kasten soydaşlarımızın arasına sızdırılan aslında devlet destekli sözde siyasi mahkümlarmış.

Burada işin asıl kötü tarafı da tam da bu kişilere soydaşlarımızı temsil etme iddiası ile örgütler kurduruldu... 

Gerçek siyasi mahkümlar ve gazilerimiz mi?

Rejimin yıkılmasıyla apar topar Anavatana gönderildiler.

Bunun sebebi daha sonra anlaşıldı.

Güdülen amaç;

Bu gerçek kahramanlar orada kalıp soydaşlarımıza önderlik etmesinler...

Yani meydanı kendi çıkardıkları çakma kahramanlara bırakarak orada kalan soydaşlarımızı bunlara temsil ettirmek.

Daha sonra başka şeyler de anlaşıldı:

Bulgaristan'daki elçilik ve konsolosluklarda görev yapan bazı kişiler de bu oyunları kuranlarla işbirliği içinde tertiplenen kumpasta yer almışlar.

Bizim gerçek hak ve özgürlük savaşçısı siyasi mahkümlarımız, totaliter rejimin yıkılmasından sonra hapislerden çıkıp serbest kalınca, apar topar vakit kaybetmeden Anavatana gönderiliyorlar.

Siyasi mahkümlarımız da tabi o dönem tertiplenen kumpasın farkında değiller.

Onlar da bir an önce Anavatanlarına kavuşmak için yanıp tutuşuyor.

Oysa oyun başka.

Gerçek kahramanlar bir an önce oradan gönderilerek meydanı kendi güdümlerinde olan, onların direktifleri doğrultusunda hareket eden kişilere bırakmak... 

Nitekim de aynen öyle oldu.

Totaliter rejimin yıkılmasından önce adını sanını kimsenin duymadığı, kimlik mücadelemizde ortalıkta görünmeyenler bir anda hak ve özgürlük savaşçısı kesildi ve soydaşımızı temsil etmeye başladı.

Oysa bunların iplerini elinde tutanların direktifleri doğrultusunda soydaşımızı temsil etme iddiasında bulunanlar yıllarca tam tersini yaptılar.

Kontrolünde oldukları kişilerin amaçları her zaman bizim soydaş nüfusumuzu oralardan yok etmek olmuştur.

Bunların kuklalığını yapanlar da aynen bunu yapmışlardır.

Yani gizli asimilasyonu devam ettirmişlerdir.

Gerek soydaş nüfusumuzun yoğun olduğu bölgelere kasten yatırım yapmayarak ve istihdam sıkıntısı yaratarak oradaki insanımızı iş, aş peşinde göç etmelerini sağlamak. Temel haklarımız konusunda çifte standart uygulayarak, kimliğimizi hatırlatacak etkinlik ve kültürel faaliyetlerimizi yavaş yavaş körelterek bizi asimile etmeye çalışmak... 

Aramızda buna çanak tutan ve buna yatkın insanlarımız da yok değil.

Olan olmuş.

Esas olan bundan sonra neler yapılması gerektiğidir.

Öncelikle gerçek kahramanlarımızı ortaya çıkarıp onlara fazlasıyla hak ettikleri saygı ve itibarı göstermek.

Burada STK'larımız da öncülük etmeli.

Bu konuda Bal-Göç Genel Başkanının bazı fikir ve düşünceleri olduğunu biliyoruz.

Ayrıntıları kendisi uygun gördüğü zamanda açıklar.

Bize düşen, gerçekleri ortaya çıkarıp gelecek nesillerimize aktarmaktır.

Ve kimse merak etmesin! 

Her ne kadar bazı şeyler örtbas edilmek istense de, hakikatlerin eninde sonunda ortaya çıkmak gibi "kötü" huyları vardır...

Yorumlar 1
Şaban Ali Aydın 11 Temmuz 2020 05:47

Bu işlerin ucu sonu yok. Önce ne istiyoruz ona karar verelim. Bulgaristan da pomaklaşmış Türk olmak mı, orasını Türk yapmak mı. Açık olalım. Taş yerinden oynamıştır bir defa. Artık o eski yapı olamaz. Mesele Türk olmaksa, Türkiye burada atlasın gelsinler buraya. Türkiye kabul etmiyor diyen çıkar. Türkiye’de Bulgaristan’da olan Türklerin üç katı kaçak ve düzensiz göçmen var Arap dır çoraptır. Afganistan dan Afrika’nın batı sahillerine kadar her milletten var. Önce gelin Türkiye yi Türk yapalım sonra sıra Balkanlar’a da gelir. Biz adam olursak.

Yazarın Diğer Yazıları