TÜRKİYE'DEKİ YOĞUN KATILIM NEYİN KANITI OLMUŞTUR - Op. Dr. Gürçay CEM

TÜRKİYE'DEKİ YOĞUN KATILIM NEYİN KANITI OLMUŞTUR


Bu günkü yorumlarım doğal olarak Bulgaristan seçimleri ağırlıklı olacak, çünkü bu seçimler ülkemizdeki soydaşımızı da her zaman yakından ilgilendirmiştir.

Bir yıl içinde üç defa yapılan seçimler hakkında söylenecek çok fazla söz var. Seçimlerden önce özellikle yorum yapmadık. Söz verdik, sözümüzde durduk. Kimseyi etki altında bırakmak istemedik. Sadece yapılan toplantılarda bazı tespitlerde ve uyarılarda bulunduk.

Ne diyorduk başından beri: "Tekrar tekrar aynı şeyleri yaparak farklı sonuç beklemek aptallıktır.."

Einstein'in bu sözlerini buradan birçok defa paylaştık. Bu günkü konularımızın ana teması da bu olacaktır.

TÜRKİYE'DEKİ YOĞUN KATILIM NEYİN KANITI OLMUŞTUR?

Bulgaristan seçimlerine ülkemizdeki soydaşımız inanılmaz ilgi gösterdi ve herkesin dikkatini çekti. Özellikle siyaset yapıcıların dikkatini fazlasıyla çekmiş oldu. Bu tablo birlik beraberlik içinde hareket ettiğimizde neler başarabileceğimizi çok net göstermiş oldu. Kaldı ki oy kullananların oranı ancak oy hakkı olan çifte vatandaşlarımızın ancak 1/4 oranındaydı. Tamamı katılıp Bulgaristan'daki soydaşımız da aynı şekilde birlikte hareket etmeyi başarabilse hep beraber desteklediğimiz parti birinci parti olacak.

Zira seçimlerden birinci çıkan parti 670 000 oy ile birinci oldu. Ki soydaşımızda bu sayılara ulaşması için fazlasıyla potansiyel mevcut. Bunun mümkün olması için Bulgaristan ve buradaki insanımız birlik beraberlik içinde, ortak akıl ile hareket etmesi fazlasıyla yeterli olacaktı.

Sadece Bulgaristan değil, ülkemizdeki 20 milyon nüfusuyla Balkanlar camiası burada da iktidar olabilecek potansiyele sahip.

Bundan dolayı ısrarla camiamızda birlik beraberlikten bahsediyoruz. Birlik beraberlik içinde hareket ettiğimizde neler başarabileceğimizin kanıtı oldu, bu hafta sonundaki seçim.

Ancak bu birlik herkesi kapsayan, ortak akıl ile herkesin fikrini alarak oluşan bir birliktelik olursa mümkündür ancak.

Bu böyle değilse, bunun sorumlusu kim olduğunun sorusunun cevabını herkes kendi bulsun.

BU SEÇİM, KENDİ ADIMIZA HANGİ SORUNUN CEVABININ KESİNLEŞMESİNE SEBEP OLDU?

Bu sorunun cevabını biz çoktan bulduk da, bu seçimlerde teyit edildi.

"DPS, soydaşlarımızın arasında gerçekten birlik beraberlik istiyor mu?"

Yoksa arka planda destek aldıkları odakların istediği gibi zaman içinde eriyip yok olmamız, asimile olmamız mı isteniyor?

Bu konuda şu an için ayrıntıya girmeye gerek yok. Nasılsa geniş kitleler neden bahsettiğimizi anlamayacak. Bazı şeylerin daha net yerine oturmasını, daha net ortaya çıkmasını bekleyelim.

BULGARİSTAN SEÇİMLERİNDEKİ TARİHİ BAŞARININ ARKASINDAKİ GERÇEK KAHRAMANLAR VE ROL KAPMA PEŞİNDE OLAN FIRSATÇILAR.

Öte yandan ülkemizdeki soydaşımız bu seçimlerde inanılmaz performans gösterdiği tartışılmaz bir gerçek; ama bu başarının bir tarafta gerçek kahramanları varken, diğer yandan zerre katkıları olmamalarına rağmen, bu başarıdan pay kapma peşinde olanlar da var.

Bu başarının arkasındaki asıl kahramanlar bellidir. Bu başarı öncelikle buradaki STK'larındır. Elde edilen başarıda STK'ların katkısı büyük; ama aslan pay tabii ki Bal-Göç'ün olmuştur.

Bal-Göç Genel Başkanı Veli Öztürk başta olmak üzere Bal-Göç Genel sekreteri, Genel Sekreter Yardımcısı, bazı Başkan Yardımcıları ve Bal-Göç Özel Kalemi son beş on gün boyunca  adeta gecesini gündüzüne birbirine katarak çalışmışlardır. Gecenin saat ikisine üçüne kadar derneklerde ve konsoloslukta yapılan toplantılar, kesintisiz koordinasyon ve istişareler...

Bundan dolayıdır ki, Bal-Göç'ün bu işin altından kalkacağına inandıkları için bütün koordinasyon ve yönlendirme görevini Bal-Göç' e verilmiştir. Ulaşımdan, sandık kurulmasına, Bulgaristan'dan gelen gözlemcilerden, sandık görevlerine her türlü ihtiyaçlarının karşılanmasına, her türlü lojistik desteğin sağlanmasına kadar bütür organizasyonun yetkisi Bal-Göç'e verilmiştir.

Bal-Göç de, bu güveni boşa çıkarmamış ve bu işin altından olağanüstü başarıyla çıkmıştır. Yine Bal-Göç'ün seçim sürecinde geliştirdiği proje örnek olarak alınmış ve devletimizin ilgili kurumları tarafından diğer illerdeki derneklere tavsiye edilmiştir.

Aynı şekilde şubeler ve özellikle bazı yöre dernekleri de inanılmaz performans göstermişlerdir. Burada DPS'nin Bursa temsilcisine de ayrı bir parantez açmak lazım. Görevini son derece başarılı şekilde yerine getirmiştir. Belki de göreve geldiğinden beri en kusursuz seçim sürecini yönetmiştir.

Ama bu seçim sürecinde asıl vurgu yapılması gereken bir isim var; camiamızın Onursal Başkanı Turhan Gençoğlu. İlk anından itibaren sürecin her saniyesinde olayın içinde olmuştur. Çalışmaları yakından takip etmekle kalmamış, yapılan bütün toplantılara katılmış ve çalışmarda aktif rol almıştır. Elde edilen sonuçta çok büyük katkısı olmuştur.

Aynı şekilde Bal-Göç'ün geçmiş dönem başkanlarının da çıkan bu muazzam sonuçta büyük katkıları vardır; ama en fazla katkı kuşkusuz saatlerce sandık başında bekleyen insanımızındır.

Bu durum onların Türklük konusunda ne kadar hassas ve duyarlı olduklarının kanıtıdır.

Kendi adımıza aktif bir katkımız olmamasına rağmen, bütün bunlara çok yakından şahit olduğumuz için yazıyoruz.

Arkadaşlarımızla beraber karşı da durmadık. Zira olaya parti veya adayın kimin olduğu konusundan soyutlanarak bakacak olursak Türk Cumhurbaşkanı adayı konusu son derece önemli bir konudur.

Bu durum, yani kendi adayımızı çıkarma durumu ileriki yıllarda da mutlaka devam etmeli.

Bizim oradaki varlığımız, etnik kimliğimizin korunma açısından son derece önemli bir mevzudur. Ancak bir taraftan bu sonucun ortaya çıkmasında inanılmaz katkıları olanların yanısıra bir de sahada hiç olmayan, fiili olarak hiç bir katkıları olmayıp da bu başarıdan pay kapma gayreti içinde olanların olduğunu da gördü camiamız. Bilmem ne platformu adı altında mesajlar göndermekten ve medyada demeç vermekten başka hiç bir katkıları olmayanlar sağda solda ahkam kesemye kalkıştı. Olabilir. Ama bu gayretlerin hiç bir önemi yok. Zaten herkes her şeye çok net şahit olduğundan, bu tür gayretler boşuna uğraştan başka bir şey değil.

Ancak asıl vurgu yapılması gereken husus, hepsi bu çalışmaların içinde asıl olması gerekenlerin, yani partinin kendisinin olmamasıdır.

DPS'nin kendisi önceki iki seçime göre çok daha az görünmüştür. O da düşük profilli kişiler tarafından bir kaç yere yapılan göstermelik ziyaretler, kahvaltılı ve yemekli toplantılarla sınırlı çalışmalar. Asıl olması gereken yerlerde, yani sahada insanlarımızın arasında uğramamışlardır bile...

DPS GENEL BAŞKANININ ADAY GÖSTERİLMESİ HATA OLDUĞUNU SÖYLEMİŞTİK DİMİ?

 "DPS'nin tercih hatası" köşe yazımızda, DPS'nin kendi genel başkanını aday göstermesi hata olduğunu yazmıştık. Seçimlerden çıkan sonuç dediklerimizi bir kez daha aynen teyit etti. Bu yazılarımızda partili bir aday gösterilmesi DPS'ye katkı yapmayacağını, ancak sadece kendi kitlesinden oy alabileceğini açıkça belirtmiştir. Evet, Türk aday hamlesi doğru; ama tercih yanlış demiştik. Yapılması gereken doğru hamleyi de yazmıştık: Seçimlere siyaset üstü bir Türk aday ile gitmesini önermiştik DPS'ye. Sanat, akademik, bürokrasi çevrelerinden veya kanaat önderlerimizden birinin aday gösterilmesi çok da etkili olacağını yazmıştık. Yani DPS'den kopan kitleden de oy alma potansiyeli olan bir adayın gösterilmesi, hele ki bu aday karşı cephede yer alan kişilerle istişare sonucu belirlenebilseydi çok daha pozitif katkı yapacağını vurgulamıştık.

Nitekim alınan sonuçlar bizi haklı çıkardı. Hatta öyle ki, kendi seçmeninden bile destek alamadı partinin genel başkanı.

Bulgaristan'dan, yurt dışı hariç, DPS'nin aldığı 250 000 oydan, 30 000 daha az yani 220 000 oy aldı parti genel başkan adayı. Neden siyaset üstü biri değil de o aday gösterildi konusunda, partinin kendi hesapları vardır mutlaka.

 Şimdi birileri çıkıp ülkemizdeki muazzam desteği, genel başkanın adaylığının doğru olduğuna örnek olarak gösterecek. Ama olaylar öyle değil. Buradaki oy patlamasının sebebi DPS'nin genel başkanı değil ki...

ÜLKEMİZDEKİ OY PATLAMASININ SEBEBİ NEYDİ?

Ülkemizden DPS'ye tarihi destek çıktı. Zaten bu destek olmasaydı, DPS için sonun başlangıcı olacaktı.

Oyları 250 000 çivarında kalacaktı, bu da partinin adeta konkordato ilan etmesi anlamına gelecekti.

Yani bu yıl içinde yapılan üç seçimden her bir sonraki seçimden oyları düşerek çıkacaktı. Nisan'da 320 000, Temmuzda 290 000 ve Kasım'da da 250 000 lere düşmüş olacaktı, buradan giden muazzam destek olmasaydı.

Bu düşüş trendinin yaşanacağını biz defalarca yazmıştık, çünkü;

"Aynı şeyleri tekrara tekrar yaparak farklı sonuç almayı beklemek aptallıktır "diye birçok kez yazmıştık.

Onlardan kopan kitleyi nasıl geri alırız konusunda stratejiler geliştirmezlerse, sahaya inip insanımıza saygı gösterip onların dertleriyle dertlenmezlerse, kurdukları dar oligarşik yapıdan çıkıp geniş katılımlı bir yapı oluşturmadıkları sürece; ama her şeyden öte oradan kopan kitleyi görmezden gelemekten vazgeçip saygı göstermezlerse, bildiklerini okumaya devam ederlerse daha da batacaklarını defalarca yazmıştık, kendilerinin birlik beraberlik gibi dertleri olmadığını söylemiştik.

Sonuç ortada. Biz konumuza dönelim. Ülkemizden çıkan tarihi destek konusuna. Burada hiç kuşkusuz "Türk Cumhurbaşkanı adayı" gerçeği çok büyük rol oynadı. Burada kilit kelime "Türk aday" oldu. Bu adaylığın arkasında kimin olduğundan, bağımsız olarak Türk olması yeterli oldu insanımızın sandıklara koşmasına.

Bu da bir şeyi bir kez daha net olarak ortaya çıkardı. Ülkemizdeki soydaşımızın Türklük konusunda ne kadar hassas ve duyarlı olduğunu. Yani göç ettikleri topraklardaki Tüklüğümüzün en büyük savunucuları yine kendileri olacaklarının teyidi oldu bu duyarlılık. Yani o topraklarda etnik, dini ve kültürel varlığımızın ilelebet varolacağının teminatıydı aynı zamanda bu ilgi. Yani, buradaki destek partiden öte Türk bir adaya oldu.

Bunu iyi analiz etmeli parti. Evet, aynı zamanda partiye de eşit oranda oy vermiştir insanımız ama bu oy şartlı olmuştur. Parti üst yönetimi bunu iyi tespit etmeli. Çevremizde onlarca, belki de yüzlerce kişiyle görüştük. Neredeyse hepsi hem fikirdi. Türk cumhurbaşkanı adayının yanında partiye de oy verdik; ama aynı anlayışla devam ettikleri takdirde bir dahaki sefere tercihimiz aynı olmayacaktır.

Sonuç olarak buradaki soydaşımızın nezdinde Türk aday konusunda partinin stratejisi bir yerde tutmuş oldu; ama Bulgaristan'da DPS'den kopan kitlenin aynen defalarca dediğimiz gibi geri dönmediği bir yana, kopmaların daha da arttığını net şekilde görmüş olduk...

DPS NEDEN ÇOK DAHA FAZLA OY ALABİLECEK PARTİ ÜSTÜ BİRİNİ DEĞİL DE KENDİ GENEL BAŞKANINI CUMHURBAŞKANI ADAY GÖSTERDİ?

DPS, siyaset üstü birini aday gösterseydi çok daha fazla oy alırdı. Peki bunu neden yapmadı? Sebebi çok basit. Bu tür bir aday çıkardığında kesinlikle partiden çok daha yüksek oy alırdı. Çünkü karşı cepheden de oy alacaktı. Böyle bir tablonun ortaya çıkması partiyi ciddi bir zaafiyete uğratmış olacaktı. Ama bundan öte parti açısından çok daha tehlikeli bir durum ortaya çıkacaktı. Partiden daha yüksek oy alan bir aday anında soydaşımızın yeni lideri pozisyonuna yükselmiş olacaktı. Bu da DPS açısından sonun başlangıcı olacaktı. Yani DPS üst yönetimi soydaşlarımızın yüksek oy almasından ziyade kendi istikbalini düşünmüştür böyle bir tercih yapmayarak. DPS, zaten bu zihniyette olduğunu yıllarca kendi oligarşik çemberi içindekileri aday göstererek defalarca ıspatlamakta.

DPS'DEN BEKLENEN RADEV DESTEĞİ 

Cumhurbaşkanlığı seçimleri iki turludur. Yani adaylardan biri 50+1 bulamazsa, seçimler en fazla oy alan iki aday arasında ikinci tura gidiyor. Mevcut Cumhurbaşkanı Radev kıl payı, yarım puanla %50'yi bulamadı ve seçimler ikinci tura kaldı. Hangi Radev? Bir kaç ay önce DPS Genel Başkanına anavatanı ile ilgili skandal ve provokatif soru soran kişi. Bu olaydan sonra DPS, bir önceki seçimlerde Radev'e destek vermelerine rağmen, bu defa kesinlikle ona destek vermeyeceklerini açıklamışlardı. Ama bu açıklama siyaseti yakından takip edenleri ikna etmemişti. Eninde sonunda yine Radev'e destek vereceklerinden eminlerdi, çünkü arkalarında duran aynı güç odaklarıdır.

Nitekim gelişmeler böyle düşünenleri yanıltmadı. DPS'nin Genel Başkanı ikinci tura kalamadı ama daha önce verdikleri demecin arkasında durup Radev'in karşısında olacaklarını söylemediler. Bunun yerine sessiz kalmayı tercih ettiler. Bu da kendi seçmenine oy kullanmayın, yani sandığa gitmeyin mesajıdır aslında.

Bu ne demek? Katılımın daha da düşmesi demek. Yani mevcut cumhubaşkanı sadece birinci turda aldığı kişilerin oylarını alsa %50 'nin çok üstünde oy almış olacak demek. Zaten tekrar seçilmesi için yarım puana ihtiyacı vardı.

Pazar günü yapılan seçimde katılım %39 civarındaydı ve bu katılım oranının yarım puan düşmesi bile, dışarıdan ekstra destek gelmese bile tek başına Radev'in seçilmesine yetecek demektir. Çünkü katılım ne kadar yüksek olursa alınan oy sayıları oransal olarak aşağa çekilir. Tam tersi, katılım düşük olunca alınan oy sayıları bu defa oransal olarak yükarı çıkar. Denklem bu kadar basit. Bir sözle DPS seçime müdahil olmayarak, dolaylı olarak katılım oranını düşürerek Radev'e destek vermiş olacak...

 

[email protected]

YAZIYI PAYLAŞ!