Altılı Masa’nın adayı Kılıçdaroğlu oldu. Ancak burada göze çarpan konu benimsenen yönetim biçimidir. Cumhurbaşkanlığı makamının yanı sıra güçlü ve yetkileri genişletilmiş yardımcılık koltuklarının olması. Bununla beraber Millet İttifakı'nın en önemli vaatlerinden biri ilgili makam ve mevkilere ehliyet sahibi ve liyakatli kişilerin getirme vaadidir.
Buna meritokratik yönetim modeli denir. Meritokrasi kişilerin bilgi ve liyakatlerini ön planda tutan bir modeldir. Bu model sadece hükümetler için değil, her türlü örgüt yönetimleri için uygulanabilir.
Millet ittifakının ortaya koydu güçlendirilmiş başkan yardımcılıkları modelini daha önce biz camiamız için önermiştik birçok kez.
Camiamızın amiral gemisi, kuşkusuz Bal-Göç'tür ama son yıllarda soydaşlarımızı temsil eden birbirinden güçlü STK ve SİAD'lar da kuruldu.
Bu örgütlerin çoğalması her ne kadar bazı çevreler tarafından camiamızın parçalanması gibi yansıtılmaya çalışılsa da biz bu görüşlere katılmıyoruz. Tam tersi, bu örgütlerin artması daha fazla insanımıza ulaşmamızı sağlıyor. Burada asıl mesele kurulan bu örgütleri koordineli ve eş amaçlı faaliyette bulunmalarını ve insanımızı buralara çekmeyi başarmaktır. Bunu başaramadığınız sürece STK'nız tek olsa ne olacak, olmasa ne olacak.
Bundan dolayı burada mesele bizi temsil eden örgütlerin sayısı değil, önemli olan ortak akıl ile hareket etmeyi başarabilmektir.
Buna uygun bir üst kuruluşumuz da var. Birçok STK ve SİAD'ımız var ama temsil noktasında tartışmasız çatı kuruluşu Bal-Göç'tür.
Ama burada esas mesele ortaya çıkan yeni konjonktüre göre uygun yapılanma ve yeni çözümler üretebilmektir. Bizim gibi büyük ve birlik beraberlik hedeflenen camialarda yönetimde yetkinin tek kişinin, başkanın elinde olmasından ziyade güçlü yönetim ve yetkileri genişletilmiş, her biri temsil ettiği alanda bilgili donanımlı güçlü başkan yardımcılıkları modeli daha uygun olacaktır. Ancak bu şekilde daha kapsayıcı bir örgüt kurulabilir.
Bunun dışında ne olursa olsun her zaman kırgın ve küskün bir taraf olacaktır. Bundan dolayı yetkiler tek kişiden ziyade, herkesin kendi alanında güçlü olduğu bir ekip oluşturulduğunda çok daha çözüm odaklı neticeler alınacağını söyledik hep ısrarla. Başkanlık makamına da toplum nezdinde saygın, bilge, değerli biri olması gerektiğini ve icra makamından ziyade koordinasyon, ombudsman makamı olarak görev yapmalı dedik. Şu an bu makamda bu vasıflara uygun kişi oturuyor olabilir. Yönetimde birçok vasıflı kişiler de olabilir. Ama asıl olmazsa olmaz ortak akıl ile hareket etmektir.
Her kesimi içine alacak bir model oluşturamadığımız sürece, bu durum tek başına yeterli olmayacağını savunmuştuk en başından beri.
Mesele Bal-Göç'e başkan ve yönetim seçmek değil. Mesele herkesi kapsayacak , camiamızın başkan ve yönetimini seçmektir.
Mesele camiamızın birlik beraberliğidir; çünkü Bal-Göç'ün en öncelikli misyonu ve kuruluş sebebi Bulgaristan'da ve Balkanlar'da soydaşlarımızın haklarını ve çıkarlarını korumanın ötesinde stratejik olarak oralardaki dini ve etnik varlığımızı muhafaza etmektir. Bunun için de karar vericilerin arasında yer almak elzemdir.
Birlik beraberlik içinde, ortak akıl ile hareket edemediğimiz sürece de buralarda yer almamız mümkün değildir.
Bu camia etkin, karar vericilerin nezdinde ağırlığı olan bir örgüt olabilmesi için bu olmazsa olmazdır.
Neticede camia olarak çözüm odaklı sonuçlar elde etmek istiyorsak, yönetim sistemi daha kapsayıcı ve proaktif olması gerektiğini anlatmaya çalışmıştık. Zira her şeyden öte bu kadar büyük camianın fazlasıyla büyük ve farklı sorunları da vardır ve bundan dolayı mevcut model ile başkanın her şeye ve her yere yetişebilmesi fiziki olarak zaten mümkün değil.
Bunun için meritokratik model en uygun seçenektir. Koordinatör görevini yapacak başkan ve güçlü yetkilerle donatılmış başkan yardımcıları.
Bu şekilde daha katılımcı, daha çoğulcu bir yönetim şekli oluşturmakla beraber, gereksiz çekişmeler ortadan kaldırılacak ve rekabet sinerjiye dönüştürülüp çok daha sonuç alıcı neticeler ortaya çıkabilecektir.