Yoksa, elime bir kızılcık sopası alıp ben mi tutayım Sofya'nın yolunu
Mümin TOPÇU
Son dönemde, sürekli beni takip eden okuyucularım bayağı rahatsızlar, kısacası yazılarımdan pek hoşnut değiller. Bazı aktüel ve zaruri konulara, bizim toplumun acil çözüm bekleyen sorunlarını göz ardı ediyormuşum.
Bütün bunları varoluşumun bir devam etmesi arzusu olarak algılamaktayım. Tabii ki, statükonun militan takımı bambaşka düşüncelere sahiptir...
Doğrudur, herkes amacına erişmek ister. Bir gazetecinin görevi, okuyucusuna sadece gerçekleri anlatmaktan ibarettir. Bakmayın siz kolay şekilde para ve şöhret peşinde koşturan bazı meslekdaşlarıma...
Yaklaşık elli yıldır yazmaktayım, sarsılmaz görüş ve duruşum ortada, özgür bir ruhla, kendimi ifade ederek bir nebze yararlı olduğumu zannediyorum.
Genelde bizim toplumun halini ve dinamiklerini irdeleyerek, sağlığım elverdikçe, olumlu veya olumsuz durumlara vurgu yapmaya devam ederim.
Bu kısa giriş ile sanırım sizleri yeterince aydınlattım, aslında benim nacizane kimliğim önemsizdir, önemli olan toplumun kazanımlarıdır, artıları ve eksikleridir...
Şimdi dönelim asıl gündemimize.
Memleketteki insanımız seçimden seçime koşuyor; ama bir türlü demokrasi özlemini tamamen gideremedi, her noktaya yerleşmiş ( hiç gitmemiş ) olan statüko, oligarşi ve mafya adeta kimseye soluk aldırmamakta.
Göçmen camiası, artık her ne kadar bir maddi rehavete kavuşup muhacir gömleğini sırtından çıkarmış olsa bile, sınır ötesinde bıraktığı ev, mal ve mülklerle ile ilgili dizboyu sorunlarla karşılaşmakta.
Göçmenlerin emekli olmalarında engeller çıkarılmakta, başka sosyal sorunlar da çözüm beklemekte.
Yeniden vatandaşlık kazanımları ise adeta uzun yıllık bir çile ve ızdıraba dönüştürülmekte.
Bir sözle, yığınla problem çözüm beklemekte. Birileri ise sadece Delyan ve Erol'un kariyerini düşünmekte. Bu arada mentereci Danço'yu da unutmuyoruz...
İnşallah, saat kulesinden çalan ırkçı marşları da yakında sustururlar...
Yapılacak işlerin listesini hazırlamak ve çözüme kavuşturmak benim işim değildir.
Sanal alem, 24 saat boyunca aralıksız paylaşımı yapılan sürüyle dernek yöneticisinin ve siyasetçinin fotoğraflarından geçilmiyor. Bilmem ne keramet var, bu selfi işinde...
Şimdi bana açıkça söyleyiniz, en son bizim toplumun yararına hangi kazanıma bizzat el attınız?
Dernekler ve siyasi partiler, son yıllarda bizim hangi sorunumuzu çözüme kavuşturdu?
Bira, çalga ve kumar panayırlarında boy boy selfi çektireceğinize, herhangi önemli ve ciddi bir toplumsal sorunumuzu çözmeye neden yeltenmiyorsunuz?
Sanmayın ki, o fotoğraflarınızı gördükçe bizim insanımızın gururdan gönlü kabarmakta, tam tersi oluyor, size karşı beslediği güven ve itibar tamamen ortadan kalkıyor.
Açıkça söylemek gerekiyorsa, son yıllarda derneklerimiz ellerini suya sabuna değdirmekten çekinir oldular.
Çeşitli eğlence geceleri, çalga piknikleri ve panayırları düzenlemekle yetiniyorlar. Hatta, bildiğiniz panayır düzenine protokol geleneğini bile soktular. Ayol, panayırın protokolü mü olur?
Hepsi iyi hoş da; bizim daha büyük işlerimizi kimler ve ne zaman çözecek?
Eskiden derneklerimiz dumanlı panayırlar değil, toplum yararına büyük işler kotarıyorlardı...
Federasyonlarımız ve konfederasyonumuz da mevcut; ama şimdiki yetkililerin yüzlerini sadece anlamsız selfi çekimlerinde görmekteyiz.
Örnek olarak "başkanım" diye hitap ettiğimiz birisi bir panayıra veya pikniğe gittiğinde, aynı akşam sanal alemde en az 10 adet çeşitli köşelerden çekilmiş kendi fotoğraflarını paylaşıyor.
Artık hepsinin yüz hatlarına aşina olduk, söylemlerini bile ezberledik;
fakat çifte vatandaşlık işlemlerinde bizim harcadığımız bunca zaman kaybı, efor ve para ne olacak;
memleketteki bazı işgüzar muhtarlar ve milletvekilleri evlerimize, tarlalarımıza, çayırlarımıza ve ormanlarımıza düpedüz konmuşlar;
hatta, bizden habersiz ev adreslerimize en az ellişer yabancı insanı kayıt etmişler...
Son aylarda, bir ev adres kayıt mizası 1000 avroya ulaştı...
Bundan haberiniz var mı, hey, başkan sıfatı taşıyan godomanlar?
Allah'ım, bu neyin cezasıdır, neyin vebalidir?
Bunlara benzer onlarca çözüm bekleyen sorunumuz bulunurken bizim başkanlar sadece fotoğraf karelerine sırıtmakla yetinmekteler.
Halbuki Bulgaristan'ın başında çalışan bir meclis ve hükümet var. Yine orada görevde bulunan birçok diplomatımız da bulunuyor..
Yoksa, elime bir kızılcık sopası alıp ben mi tutayım Sofya'nın yolunu?