Edirne, ne Odrin ne de Adrianapolis'tir
Mümin TOPÇU
Tarihimizde öyle bir özel yer edinmiş ki, Edirne'yi bir sınır şehri olarak değil de, her zaman serhat şehrimiz olarak anarız; çünkü burası asla Türklerin sıradan bir yerleşim yeri sayılmaz.
Edirne, 1361 yılında, Birinci Murat tarafından fethedilmiş.
662 yıl geçmiş; fakat nedense bazı milliyetçi Yunanlar ve Bulgarlar, bu şehrimizi hala kendilerinin gibi benimseyip veya en azında resmi ismini telaffuz etmekten kaçınıyorlar.
Tarih boyunca, çeşitli unvanlar kazanmış Edirne'miz: "Der-i Saadet" (Mutluluk Kapısı) bir "Şenlikler Şehri" dir. II. Murad'dan IV. Mehmet'e kadar zafer kutlamaları, saraylardaki sünnet ve evlilik şenlikleri için nice destanlar yazılmış...
Günümüzde bazı Yunanlılar, bu şehrimize Adrianopolis, Bulgarlar da Odrin demekte. Bütün medyaları da aynı tertip ve düzende, sanki bir Türkiye'nin şehri söz konusu değil.
Bundan iki yıl öncesi, Edirne'yi yönetenler, kris esnasındaki ticari ve turizm kaygılarından dolayı, hazırlattıkları bazı reklam panolarında patavatsızca Adrianopolis ve Odrin isimlerini de eklemişlerdi...
Hatırlayacaksınız, o günlerde konu bayağı tartışılmıştı, hatta Meclis'te bile gündem yaratmıştı.
“Edirne, ne Odrin ne de Adrianapolis’tir” polemiğini hala unutmuş değiliz.
Bu konuda kimseye bir yasak getirmeyiz, zaten haddimize de değil, çoğu zaman kendimiz de bazı Yunanistan ve Bulgaristan şehirlerinin Türkçe isimlerini kullanmayı tercih etmiyoruz mu?
Dünkü gün, Bay Kemal'in Kırcaali ziyaretini izlerken, "Türklerin partisi" olarak bilinen bir siyasi örgütün resmi sayfalarından ve Kırcaali muhtarının ağzından Odrin kelimesi hiç düşmüyordu.
Sanki Edirne kelimesine birileri yasak getirmişti, sanki bu şehrimiz elimizden çıkmış gibi empoze etmeye çalışıyorlardı...
Resmiyeti ve protokolü hiçe sayan aynı bu köhne zihniyeti hiç yadırgamadan edemeyiz; çünkü bu son derece rencide edici ve gönül kırıcı davranışı sergileyenler de sonuçta birer Türk evladı sayılırlar....
Koskoca Edirne belediye başkanı, bir dünya masraf etmiş ve sizlerin resmi konuğu olmuş, bir cumhurbaşkanı adayı ayağınıza kadar gelmiş, sizler kalkmışsınız ve sanki sıradan bir Bulgar ve Bulgaristan şehrinden bahsediyorsunuz.
Yoksa Edirne'yi çoktan ele geçirdiniz de bizim mi haberimiz olmadı? Ama hiç sanmam!
Balkan Harbi esnasında Makedonya’da 100.000 civarında Türk ve Müslümanı kılıçtan geçirilmiştir. Doğu ve Batı Trakya’da da öldürülenlerle birlikte, Bulgarlarca katliama uğrayanların toplam sayısının 200.000 civarında olduğu, Batılı kaynaklarca da doğrulanmaktadır.
Edirne'ye gelince, tamamen talan edilmiş ve harabeye dönüştürülmüş, camileri yakılmış ve yıkılmış.
Günümüzde barem iki ülke arasında barış ve kardeşlik rüzgarları eserken, bir Türk şehrinin ismini en azından resmi temaslar esnasında doğru düzgün şekilde anılması gerekmiyor mu?
Bizim bazı Bulgaristanlı Türk kardeşlerimiz, ortak ecdadımızın kemiklerini neden bunca sızlatmaya hevesliler?
Osmanlının bir kriz ve zayıflık döneminde, Bulgar Ordusu'nun Edirne'yi dört ay boyunca ele geçirmesi, burasını hiç Bulgar şehri yapabilir mi?
Tam 110 yıl geçmiş o tarihten, biz Türkler, neden bir takım sığ düşünceli Bulgar milliyetçilerinin bu tür tuzaklarına düşmeye devam ediyoruz?
En azından kardeş kardeşe bunu yapmamalı, bir aklı başında insan, en azından birazcık da olsa hicap duyar, utanır ve sıkılır...
Günümüz Edirne'mizde muhteşem cami minareleri dimdik göğe doğru uzanırken, Selimiye'nin bir duvarındaki yara izinden hala şehitlerimizin al kanı sızmakta...
Umarım, beni anlamışsınızdır !