Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak - Mümin TOPÇU

Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak


Dünkü gün, Cebel'de kısık ateşte 200 kuzu çevrildi ve tümü yendi süpürüldü...

Kilosu 60 levadan alıcı buldu. Sıradan vatandaş, bu ücreti peşin trink para bayılırken, yüzden fazla protokol konuğu ise tabii ki de beleş yedi ve içti.

Geçmiş yıllarda, konuklara ballı kuzu çevirmesi bile ikram edilirdi. Bu sefer, özel muhabirimiz, kuzunun ballı mı balsız mı tüketildiği sır perdesini pek çözemedi.

Bir sözle, birileri ücretsiz körpe kuzu çevirmesiyle tıkınmaya devam ededursun, bizler ise Cebel'de kimlerin ücretsiz çevirme yediğini, yoksa bunların cüzdanlarında para mı eksik diye sorgulamaya devam edeceğiz.

Sırf, bu yüzden Cebel'i tercih eden protokol mensupları tanıyoruz bizler.

Ne yazık ki, artık Cebel'deki kutlamaları anlatırken, ilk önce gürbüz ve nazik kuzu çevirmeleri, şıpır şıpır tepsilere akan yağ damlacıkları akıllara ziyan etmeye başladı...

DPS, bu yıl da yapacağını yaptı ve bir tek siyasi şowunu önemsedi.

Sanki birileri bizlerin maneviyat dünyasını tamamen kırmak ve yok etmek peşindeler.

Tamam, seçimlere ramak kaldı; ama kürsüye yığınla protokol yığmakla seçim kazanılmaz ki...

Bakıyoruz, gece gündüz partinin misyonerleri Trakya ve Anadolu'yu arşınlamakta.

Her yerde zengin kahvaltı ve akşam yemeği sofraları kurulmakta.

19 Mayıs kutlamaları için bedava otobüsler kaldırıldı. Şimdiden 9 Haziran seçimleri için adeta seferberlik ilan edildi, yine onlarca bedava otobüs kaldırılacak.

Bizim millet beleşçiliği sefer; ama 19 Mayıs'ta Cebel'e neden gidiyoruz?

Sadece 1 kile çevirme ve yanında birkaç bira için mi?

Ya seçimlere neden katılıyoruz ve bunca enerji harcıyoruz?

Buradan art arda yüzlerce emsali sorular sıralanabilir; ama bunların tümü cevapsız kalacaktır; çünkü kimseyi ırgalamazlar, kimsenin istifini de bozmazlar...

Tabii ki, ülkedeki Türk etnosun siyasi partisinin, çok güçlü ve başarılı olmasını isteriz; Bulgaristan'daki Türklerin iktidarda olmalarını ve eşit söz sahibi olmalarını arzularız.

Ama söz konusu, bu siyasi oluşum asla yolsuzluklarla anılmamalı, mafya ile özdeştirilmemeli ve ortaya demokratik yönden yontulmuş tertemiz bir olgu çıkarılmalı.

Bizim ne işimiz olur derin devletin uzun soluklu strateji uygulamaları ile?

Hangi sebepten dolayı, Peevski ve Yonçeva gibi isimler adeta bizlere dayatılmakta?

Bunun neresi demokrasidir, hak ve özgürlüktür?

Bu, yağmurdan kaçarken doluya tutulmak gibi bir şeye benzemiyor mu?

DPS, Türkiye'deki göçmen derneklerini adeta ele geçirmiş durumda, siyasi diyalog ve irtibat da kurabilmekte.

Bir tek Balgöç'e ve Cebellilerin kurduğu derneğe söz geçirememekte.

Bütün bunlardan, şimdiye kadar Bulgaristan'daki Türklerin kazanımı ne olmuştur?

DPS'nin Türkiye devletine faydası mı oluyor, yoksa zararı mı?

Bu son iki sorunun cevabını ise resmi otoriteler vermeli...

YAZIYI PAYLAŞ!