Mümin TOPÇU

Bulgaristan'daki Türkleri göz ardı ederek Balkanlar aşılmaz...

Mümin TOPÇU

***

Dün gece yine popüler Balkan çalga kültürüne resmen bayıldık. Bolca soslanmış şekilde ekranda her şey vardı. Bir tek Bulgaristan'daki Türklerin kültür ve folklor geleneklerinden örnekler sunulmadı. Herkes kendi öz kültürünü yaşatmalı; ama en fazla Türk asıllı nüfusun yaşadığı memleketin es geçilmesi bizleri üzmüştür...

Bizim öz kültürümüzün hiç bir Roman dayanağı bulunmaz, Sırp folklor gelenekleri ile de işimiz olmaz. Anadolu topraklarında Sırp kültürünü yaşatmanın bir anlamı da bulunmaz. Bildiğim kadarı ülkemizde Sırp asıllı göçmenler yaşamıyor.

Bunun adı yozlaşmadır ve kendi öz kültür kaynaklarımızdan uzaklaşmaktır.Bir sözle, kendi öz folklorumuzu ve geleneklerimizi yeterince tanıtamıyor ve duyuramıyoruz. Sonuçta bizim kültürümüzle başka hangi Balkanlar toplumu eşdeğerdir ve yarışabilir ki? Bizler toplum olarak tez elden kendi öz değerlerimize dönmeliyiz, onları yeniden araştırıp yaşatmalıyız.

Kültürel mirasımızı Köfteci Arif'e yedirmemeliyiz...

***

Bu doğrultuda fikir ürettiğimizde, günümüzde bile eski komünist rejimin uzantıları, Bulgaristan'daki Türklerin toplum direncinin çok zayıf ve despotik rejime karşı fazla bir mücadele göstermediğimizi lanse etmeye çalışıyorlar. Burada daha ziyade, kendi işledikleri zulüm ve işkenceleri kapatmak derdinde olanlar, daha fazla kendi derdine düşmüşler. Yargılama korkusu iliklerine kadar işlemiş...

Türkan Çeşme'deki törenleri ele alırsak, sanki memlekette başka hiç bir gerilime sebep vermemişiz olgusu yaratılmakta; fakat gelin şu bebek katillerini cezalandıralım dediğimizde, herkes sus pus oluyor ve ortadan sıvışıyor.

Halbuki, 1985 yılının başlarında ve 1989 yılının yaz aylarında, bizim halkımız adeta kahramanlık destanları yazdı; fakat ne yazık ki, bütün bunların şimdi unutulmak istenmesi, günümüzde rahatsızlık verici bir durum. Sonuçta işkencecimiz gelip bizlerin elini öpmeyecektir. Penço'yun anıtını bile dikti "bizim özgürlükçü" Türkler...

Yazdığımız kahramanlık destanlarını, verdiğimiz şehitleri ilk önce bizler unutmamalıyız. Bunca yıl geçti; ama halen yakın tarihimizi yeterince araştırmadık ve su yüzüne çıkarmadık...

Şehitlerimizin mezarlarına bir buket çiğdem ve menekşe bırakmış olsak, ellerimiz mi kırılır? Hayır, olmaz! Gümülcine'de bizleri devlet protokolü temsilcileri beklemekte. Onlarla selfi çektirmemiz gerekiyor...

***

Dünkü gün Bursa'da Batı Trakya ile ilgili kutlamalar vardı. Şahsen benim Batı Trakya ve Dr. Sadık Ahmet ile ilgili herhangi bir ön yargım bulunmuyor, kendilerine saygı beslemekteyim. Fakat bizim göçmen toplumunun Mecliste birkaç tane milletvekili olmuş olsaydı, bakanı olsaydı, birkaç müsteşarımız veya yüksek mevkilerde bürokratımız olsaydı, kanımca durumlar biraz daha farklı olurdu diye düşünmekteyim. Kimse, bizleri elinden tutup yüksek mevkilere taşımayacaktır.

Bu yönde caba ve efor sarf etmek yine bizlere düşmekte. Siyasetten ve toplum işlerinden uzak kaldığımız müddetçe, yüksek mevkiler de bizlere ırak kalmaya devam edecektir.

***

Geçenlerde İstanbul'da Balkanlı Kanat Önderleri adı altında bir toplantı düzenlendi. Bilmem hangi kıstasa göre, bu sözde önderler belirlenmiş; ama aralarında bizim göçmen camiasının tanınmış temsilcileri yoktu. Halbuki Balkanlar'da en fazla Türk asıllı vatandaş Bulgaristan'da barınmakta. Sanki diğer Balkan ülkelerinin temsilcilerinden bizim bir eksiğimiz bulunmakta. Fazlalığımız vardır; ama eksiğimiz olmaz...

Kültür ve eğitim seviyesi çok daha üstün olan bir toplumu, görmezlikten gelmeyi bırakmalıyız.

Bulgaristan'daki Türkleri göz ardı ederek Balkanlar aşılmaz...

Yazarın Diğer Yazıları