Seçimlere ramak kala, atmosfer biraz ısınmaya başladı.
Çifte vatandaşlara çifte sandıklar gözükürken, öncelikle Türkiye siyasetiyle yakından ilgiliyiz; fakat memleketteki siyasi gelişmeleri de topyekün takip etmekteyiz.
Bugün yeniden biraz siyasette temsil edilişimize değineceğim.
Göçmen camiası temsilcileri, özellikle Bulgaristan'dan gelenler, nedense siyasetten bayağı mesafeli durmaya devam etmekte.
Belki de bireyler olarak içimize yerleşen aşırı güvensizlik olgusunu hala kıramadık, ya da nam salmış aşırı çalışkanlığımız, genç nesillerimize aşıladığımız eğitim sevdası ve çağdaşlık, birilerini rahatsız etmeye devam ediyor.
Önümüzde hengameler ve engeller olabilir; fakat bizler bir şekilde bu siyaset beşiğini aşıp, kendi "beyin takımlarımızı" kurmalıyız.
Buna ne gerek var da diyebilirsiniz; fakat bu ülkede devran hemşehricilik ve yöresellik üzerine dönmüyor mu?
Bütün bu negatif olgular karşısında, dünkü gün gördüğüm olumlu bir manzara beni çok mutlu edip gururlandırdı.
Hepimizin yakından tanıdığı ve bir dernekçi olarak başarılı profil çizen Mestanlı ve Yöresi Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Hasan Öztürk, CHP'den milletvekili aday adayı olduğunu açıkladı.
Bu yönde kendisine destek vermek için, her nerdeyse bütün bizim derneklerin yöneticileri gelmişti.
Duvarda asılı, tam on tane derneğimizin flaması yan yana dizilmişti, ön sırada da yan yana dernek başkanları oturuyordu.
Çoktan arzuladığımız ve güzel bir manzara.
Bizlerin bu ülkede başarıyı yakalayamayacağı bir çalışma alanı yoktur.
Vaktinde Rodoplar'ın dik yamaçlarında bulunan tarlalarımızı sarı öküzlerle az mı sürdük ve verimsiz toprağı nadasa bıraktık....
İşte siyasetin verimini artırmak amacıyla, siyasi tarlayı da nadas etmeliyiz.
Bursa'da on tane göçmen derneğinin birleşmesi, her siyasi parti için haddinden fazla cazip ve iştah açıcı bir durum olsa gerek.
Bu en az 200 bin seçmen oyu demektir...
Hey, siyasi partiler, bu yazdıklarım sizlerin kulağınıza küpe olsun!
