Sanki Joe Biden ve Peevski kahvelerini beraber yudumlamakta - Mümin TOPÇU

Sanki Joe Biden ve Peevski kahvelerini beraber yudumlamakta


Geldi çattı gene Yeni Yıl ve sıra son yazımda, ilerisi artık Allah kerim. Bu ne de olsa, gelecekten umutlu olunmasını öğütleyen eski bir söz.

Yeni yılın neler getireceğini şimdiden kestiremeyiz; ama bazen bir müneccim kadar, kendimden çok emin yazabiliyorum.

Çok değil, sadece on gün öncesi, bizim topluma hitap eden siyasi partilerin ve STK'ların bize karşı tavırlarından dolayı biraz sitem etmiştim.

Gün geçikçe biriken sorunlarımızı çözebilecek ve bütün dertlerimize elzem olacak yeni siyasi ve toplumsal liderler gereksinimi apaçık ortada sırıttığını belirtmiştim.

Geçen gün, Mestanlı'dan kısa bir haber yetişti ve ileriye dönük yeni bir siyasi oluşumdan bahsediliyordu. Bu tür haberleri fazla önemsemiyorum; çünkü henüz ortada fol yok yumurta yok.Yanılmıyorsam kayıtlı dört tane siyasi partimiz var; ama sadece birisinin adı sanı okunmakta...

Killi'deki törenlerinin hemen akabinde, yine bir sürü soru işareti ile baş başa bırakıldık.

Güya, son on yıldır halkımızdan uzak durmuşlar ve bundan sonra yeniden halkla kucaklaşmaya gidilecekmiş.

Yani halkımıza dönecekler. Acaba, bunca zamandır nerelere gittiler ve nereden dönecekler?

Muamma işte!

Türklerin yaşadığı bölgeler ise adeta paraya boğulacakmış...

Hatta, gizemli bir Bulgar, inşaat halindeki Mestanlı'daki yeni cami için 150 bin leva yardımda bulunmuş. Bu Hristiyan vatandaşımızın kim olduğunu tahmin etmişsinizdir.

Bir bakmışsınız her yer gül filistanlık olmuş ve artık Balkanlar'ın İsviçre'sinde yaşamaktayız.

DPS liderleri ve seçmen arasındaki mevcut ayrışma ve çürüme yeni bir durum değil. Kesinlikle sadece son yılı kapsamamakta.

Belli ki, ciddi bir biokimya uyuşmazlığından ve ağır bir biyolojik ayrışma ile karşı karşıyayız.

Bulgaristan'ı memleketimiz olarak severiz ve sayarız, başına gelen her beladan sonra üzüntüden bizler de sarsılırız.

Bizlere Bulgar elinde bir Türk partisi servis edildi ve gelinen son nokta ortada.

Geçenlerde meşhur gazeteci Madam V.'yin kulağına bir şeyler fısıldadılar ve kendisinin aracılığı ile bize bir takım negatif mesajlar iletti:

Bundan sonra Türkler ve Türkiye ile münasebetlerinizde ölçülü davranacaksınız!

Hatta, Atatürk'ü bile favorize etmeyeceksiniz!

Ayrıca, artık DPS için etnik seçmen oylarının hiç bir önemi kalmamış...

Bütün bu saçma sapan mesajlar hangi sebepten dolayı verildi?

Bu tür çirkef sözler, sadece şaibeli bir politikacı olarak nam salmış, Bulgar asıllı birisinin partinin başına geçirilmek için sarf edilmemiştir.

Belli ki, adam çok iştahlı ve başbakan olmak bile istemekte...

Killi'deki törenler, toplumun adeta birer simgesi ve sembolüne dönüştürülmüş vaziyette.

Killi'nin magnetizmi, bizim için küçük çaplı bir  Mekke'ye eşdeğerdir.

Dua, umut ve ant yurdumuzdur.

Ne yazık ki, buradaki etkinlikler daha ilk baştan tamamen siyasallaştırıldı, adeta monopolize edildi.

Şahsen ben, ilk kez Killi'deki anma törenlerine, 1990 yılında katılmıştım. Deyim yerindeyse, o tarihte sanki bölgede ne kadar Türk varsa oraya toplanmıştı.

Belki de, 100 bin insan tıka basa alanı doldurmuştu, günümüzde ise sadece 3 bin kişiden bahsedilmekte. Bunların da yarısı parti militanı...

Kimse, her 26 Aralıkta Killi'ye 100 bin kişiyi yığmamızı beklemiyor. Oradaki anıt mezarlar yılın her gününde de ziyaret edilebilir.

Eğer, Killi törenleri bizim birlik ve beraberliğimizin bir işaretiyse, şimdiki fazlasıyla siyasallaşmış ortam ise aramızdaki kopukluğun ve hazımsızlığın bir göstergesidir.

Oradaki tören alanını dolduranların çoğu zaten göçmenlerden oluşmakta.

Onların arasında, Bulgaristan'ı ilk kez ziyaret edenleri veya her yıl gelenlere rastlayabilirsiniz; ama emin olun ki, onların çoğunun kalplerinde en pozitif hissiyatlar yaşanmakta.

Acaba, göçmen STK'ları arasında amiral gemileri olarak tanımladıklarımız, son yıllarda neden Killi törenlerine katılmaz oldu?

Bunun sebebini hiç düşündünüz mü?

Ana vatandaki iktidar partisinin temsilcilerini, bu yıl Killi'de göremedik.

Aynısı diplomatlarımız için de geçerli. Temsiliyet  Filibe'deki Konsolos Muavini'ne bırakılmıştı.

 Ortada bir kırgınlık ve küslük dolaşmakta.

Hafif soğuk rüsgarlar hissediyorum.

 DPS ise büyük laflar etmekte pek ısrarlı gözükmekte.

Ne Brüksel'i, ne de Vaşington'u kalıyor, güya, yepyeni jeopolitik vizyona sahipmişler.

Sanacaksın ki, Avrupa Birliği sadece kendilerinden sorumlu ve Joe Biden sabah kahvesini Delyan Peevski ile beraber yudumlamakta...

Güya, bir de "ikinci siyasi güç" oluyorlarmış. Bu da nasıl olacaksa!

Bütün bu hayallerin gerçekleşeceğine kimsecikler inanmaz ki...

Bizim kıskançlığımız filan tutmadı, bizler ne DPS'ye, ne de onun seçmenine karşıyız.

Bizlerin tek arzusu; temiz bir siyasetimiz olsun,

nihayet insanımız özlenen özgürlüklerine kavuşsun.

Bulgar halkı ile de bir derdimiz bulunmuyor.

Ama DPS katmanlarındaki "eski kurtlara" herhangi bir güvenimiz ve saygımız çoktan tükendi, artık onlardan bir beklentimiz de yok...

Madam V.'de Killi'deydi; çünkü "sultan" o gece sadece onun raporunu okuyacaktı...

YAZIYI PAYLAŞ!

Yorumlar / 1

  • Sadi Güçlüer | 29 Aralık 2023 02:35

    Türk ulusu yakasını her iki ülkede de oligarşik düzene teslim etmiş belli ki. HÖH veya DPS, Türk temelli Bulgaristan partisi. Diğer tarafta, Türkiye'den belli kesimin pek ilgilendiği varlığı tartışılacak bir truva atı DOST. Yani, bizlere ancak izlemek, eleştirmek kalıyor. Spor olsun makamında... Saygılar... Sadi Güçlüer Die Gedanken sind Frei (Fikirler özgürdür)