Harmanlı Katliamı ve Meriç'in soğuk sularına atlayanlar - Mümin TOPÇU

Harmanlı Katliamı ve Meriç'in soğuk sularına atlayanlar



 

Bizim derneklere bir haber uçurulur ve tezelden Mora Katliamı, eski Yugoslavya'daki Yücelciler Hareketi veya Batı Trakya Türklerinin Lideri Dr. Sadık Ahmed ile ilgili paneller ve konferanslar tertipleriz. Her etkinlik sonunda, boy boy fotoğraflar çektirmeyi ise asla ihmal etmeyiz...

İyi hoş, bunlar derin ve anlam yüklü etkinlikler; fakat bizler öncelikle kendi öz camiamızın tarihçesini öğrenmeliyiz, kendi kültürel zenginliğimizi yaşatmaya özen göstermeliyiz.

Daha sonra, toplum sınırlarımızı aşıp başka komşularımızla pekala kucaklaşabiliriz. Mestanlı'da 85. kıyımında düşen şehitlerimizin kabirlerini bilmeyiz; ama her yıl Gümülcine'ye koşarız. Haritadan Pelonopes Yarımadası'nı işaret edemeyiz; ama Mora Katliamı'ndan bahsedip dururuz.

Aynı zamanda Harmanlı Katliamı'nı ise ne duyduk ne işitmiştik; çünkü tarih kitaplarında okutulmazdı. Bizlerin bir kısmı hala yarım yamalak yazılmış Bulgaristan tarih kitaplarına itibar etmeye devam etmekteyiz...

Bu notlarımı bir yıl öncesi kurgulayıp beklemeye almıştım. Bendeki negativizmin ağır basmasına rağmen, göçmen STK'ları tarafından, Mora Katliamı ile ilgili adeta seferber edilen camiamız, acaba kendi ecdadımızın bıçaktan geçirilip topekun katledildiği Harmanlı Katliamı ile bir anma ve kınama töreni düzenlenip düzenlemeyeceklerini yine de merak ediyordum.

Nafile! Kış ayları geldi çattı, Harmanlı Katliamı'nın ne ismi ne de cismi telavuz edildi...

Şimdi hep beraber biraz toz tutmuş tarih sayfalarını kariştiralım:

Mora Katliamı

Tarihin en büyük katliamlarından birinin eşiğinde olan Mora’daki Tripoliçe şehri, 1821 yılında, 5 ay boyunca 50–60 bin Rum tarafından aralıksız kuşatıldı. Rum isyancılar Tripoliçe’de Rum isyanı boyunca meydana gelen en büyük katliamlardan birini gerçekleştirdi. Şahit olanların kanının donduran saldırılarda, şehirde bulunan 40 bine yakın Türk’ün hemen tamamı 3 gün içinde vahşice öldürüldü. Burada bulunan komutanlar ile ailelerinden oluşan 97 kişi rehin alındı. Kin dolu Rumlar Türk mezarlığını dahi kazıp, kemikleri çıkarıp yaktılar. İsyancılar, kuşatma esnasında Türklere gayret vererek isyana karşı koymaya teşvik eden Tripoliçe Kadısı Halim Efendi’yi de üzerine yağ döküp yakmak suretiyle katletti.

Harmanlı Katliamı

1876 yılı, Osmanlı idaresi için oldukça kötü bir zamana denk geliyordu. Padişah Abdülmecid döneminden itibaren giderek artan harcamalar ile dış borç artmış, artan borcun kapatılabilmesi için de özellikle Rumeli topraklarından alınan vergiler ağırlaştırılmıştı.

Bu durum yeteri kadar hoşnutsuzluk yaratmamış gibi bir de Rusların, topraklarından sürgün ettiği Çerkes ve Abhaz Müslümanların buraya yerleştirilmesi ile bölgedeki gerilim tırmanmış; 1876’da Bulgar isyanı ile yaşananlar bir hayat memat meselesine dönüşmüştü.

İsyan elbette bastırılmış; ancak yaşananlar sonunda Bulgarlara karşı Batı’da güçlü bir sempati oluşmuş ve buradaki Türk İslam nüfus yok sayılarak isyancı Bulgarlar her açıdan desteklenmeye başlanmıştı.

Sonrası malum. Yeni bir Rus Savaşı’na evirilen süreç, Tersane Konferansı ve yeni Padişah II. Abdülhamit’in ilan ettiği Meşrutiyet idaresi ile yumuşatılmak istense de Kırım Harbi’nin acısını çıkarmak isteyen Rusya için savaş kaçınılmazdı. Çok geçmeden de Londra Protokolü gibi bir provakatif metnin doğal olarak Osmanlı idaresince kabul edilmemesi ile 24 Nisan’da Eflak ve Boğdan’a girerek Osmanlı idaresine savaş açmaktan geri durmadılar.

Rumenler, Sırplar ve Bulgar isyancılar da çok geçmeden Ruslar yanında savaşa girince Rumeli’de Balkan Savaşları öncesi bir Balkan Savaşı patlak vermiş oldu.

Harmanlı soykırımı da, bu savaşın en can alıcı evresinde tarihe bir kara leke olarak geçti.

Savaşın Tuna Cephesi olarak bilinen kısmında, 17 Ocak’ta gerçekleşen Filibe Muharebesi, Harmanlı katliamının başladığı yerdir.

F. V. Greene’nin "The Russian Army and Its Campaigns in Turkey in 1877-1878" adlı eserinde verdiği bilgilere göre 20.000’den fazla karavan ile 100.000’den fazla Türk, Süleyman Paşa ile İstanbul’a doğru çekilmeye başladı bu sırada.

Bu büyüklükteki bir insan grubunun sadece geri çekilişi bile yeteri kadar büyük bir kaos oluştururken, Rus birliklerinin sivillere saldırısı hadiseyi tam manası ile bir insan avına çevirdi.

Bugün, Harmanlı, Filibe’den Edirne yönünde Hasköy’e bağlı bir kasaba olarak varlığını sürdürmekte. Bahse konu geri çekiliş sırasında Doğu’dan gelen bir Rus keşif grubunun buradaki Türk muhacereti ile karşılaşması tarihin sayılı katliamlarından biri ile karşı karşıya bıraktı insanlığı.

17 Ocak’ta Harmanlı’ya giren Rus süvari birliği tam bir soykırıma girişti. Muhacir grubun önemli bir kısmı öküz arabalarını çeken kadınlardı ve Rus birliklerinden hızla kaçmaları mümkün değildi. Dağlara ulaşanların önemli bir kısmı buralarda donarak can verdi. Yaşlı, çocuk ve kadınlardan oluşan grubun geride kalanları ise Ruslar tarafından katledildiler.

Nedim İpek’in "Rumeli’den Anadolu’ya Türk Göçleri" isimli eserinde kaynaklara dayanarak verdiği bilgilere göre, bir gün içerisinde 15.000-20.000 kişilik Türk İslam muhaciri burada şehit edildiler.

İngiliz Dışişleri Bakanlığı raporlarında özellikle son çare olarak Meriç nehrinin soğuk sularına atlayan insanların burada boğularak ya da donarak öldükleri anlatılırken, Rus askerlerinin zaten ölmüş Türklerin cesetleri üzerinde bile atları gezdikleri de nakledilir.

Rus General Mihail Skobelev ile buraya gelen Fransız gazeteci Dick de Lonlay’in Bulgaristan'da "1877-1878 Savaş Ve Seyahat Anıları" isimli eserindeki “Filibe-Edirne yolu boyunca donmuş insan cesetleri vardı. Sade Hasköy'de 600 donmuş ceset gördüm. Birlikte donmuş aileler gördüm: Üstte anne altta çocukların cesetleri vardı. Anne kendini soğuğa siper etmişti ama hiçbiri kurtulamamıştı ve 5-6 kişinin sarılmış bir şekilde donmuş olduklarını gördüm. Sarılarak birbirlerini ısıtmaya çalışmış olmalılar“ gibi notları bu katliamın neden bir soykırım olarak değerlendirilmesi gerektiğini açıkça ortaya koyar.
 

Süleyman Paşa'nın Filibe'deki yenilgisinin ardından, dağınık birlikler Rodop Dağları'ndan ve Meriç vadisinden aşağıya, büyük ve kaotik Türk mülteci gruplarıyla birlikte çekildi. Yaklaşık 100.000 mülteci grubu, 20.000'den fazla vagonlu büyük bir karavandan oluşan insan Filibe'den çekiliyordu. Rus Ordusu ve Bulgar çetelerinin vahşetinden kaçan, bu 100.000'e yakın sivil Türk'ün amacı Edirne'ye sığınmaktı. Ancak Edirne savunma yapmadan Ruslar'a teslim olunca 100.000'e yakın Türk mülteci Filibe-Edirne arasında ortada kaldı.

19 Ocak'ta bir Rus alayı, Edirne'ye giden yolu açmak için Harmanlı'nın çevresini silahlı mültecilerden ve geri kalan Osmanlı güçlerinden temizleme emri aldı. Rus kaynaklarına göre, olaylar kervana yaklaşıldığında, Rus güçleri arabaların arkasına saklanan Türk mülteciler tarafından vuruldu ve Türklerin kaçışı sırasında bazıları Hristiyan köyü Devraliy ile karşılaştı ve köyü yaktı. Türk kaynaklarına göre ise kervan, Rus birlikleri tarafından saldırıya uğramasıyla dağıldı. Çokça yaşlı ve çocuğun bulunduğu bir grubun istihkamlı bir Rus birliğine saldırmış olma ihtimali olamamakla birlikte dağılan gruplar kaçacak fırsat bile bulamadılar. Yol yoktu ve süvariler karşısında öküzlerin çektiği kağnılar çok yavaştı. Çok az araba dağlara kaçabildi, yaşlılar, hastalar ve geride kalan çok genç olanlar dondurucu havada hayatlarını kaybederken arabalarda kalan yaşlılar ise Rus güçleri tarafından katledildi. Sarambey'de bir grup Müslüman, bütün eşyalarına el koyan ve genç kadınları götüren Rus birlikleri tarafından yakalandılar. Karavanın büyük bir kısmı da komşu köylerdeki Bulgar çeteleri tarafından yağmalandı ve dağlara kaçacak kadar güçlü olmayan geri kalan mültecileri katledildi.

Fransız gazeteci Lonlay'ın anılarından:

'Filibe - Edirne yolu boyunca donmuş insan cesetleri vardı. Sade Hasköy'de 600 donmuş ceset gördüm. Türk muhacir kafileleri, durmak zorunda kaldıkları kış geceleri sabahında, geride yığınla ölü bırakarak Edirne'ye doğru ilerliyordu. Birlikte donmuş aileler gördüm, üstte anne altta çocukların cesetleri vardı. Anne kendini soğuğa siper etmişti ama hiçbiri kurtulamamıştı. 5-6 kişinin sarılmış bir şekilde donmuş olduklarını gördüm. Sarılarak birbirlerini ısıtmaya çalışmış olmalılar. İki genç kız birbirine sarılmış olarak oturuyordu. Görenler onları canlı sanıp yaklaşıyor, donup öldüklerini o zaman anlıyordu. Bulgarlar ve Çingeneler muhacirlerin ölülerinin ve bazı bazı eşyaların kaldığı mola yerlerine akbaba gibi üşüşüyordu...

Lonlay katliamın gelişimini kitabında şöyle anlatır:

- Rus Kazak süvariler muhacir konvoyuna saldırdı. Konvoydaki asker ve siviller karşılık verince sivillerin üzerine top atışı başladı. Süvariler savunmasız yaşlı, kadın ve çocuk herkesi kılıştan geçirdi. General Skobelev, kalan malzemeleri ve çocuklar dahil hayatta kalan mültecileri toplamak ve Harmanlı'ya geri getirmek için küçük bir Rus müfrezesi emri verdi. Çocuklar, beslenmeleriyle ilgilenen Harmanlı belediye başkanına teslim edildi. Ruslar tarafından alınan iyileştirici önlemler, Skobelev'in Rus 30. Piyade Tümeni komutanına gönderdiği telgrafta kaydedildi. Dünya basınına çocuk kurtarıcısı diye yansıyan general şovunu yapmıştı.


Ocak 1878’de Skobelef’in emrindeki Rus ve Don Kazak askerî birlikleri Harmanlı’da 20.000 arabada çoğu kadın ve çocuk olmak üzere sayısı çeşitli kaynaklarda 40.000 ile 100.000 kişi arasında değişen bir muhacir kitlesine rastlar. Bunların üzerine saldıran Rus süvarileri ve Don Kazakları muhacirleri katlettiler. Katliamdan kurtulanların da Meriç üzerinde ve dağlar arasında soğuktan ve açlıktan tamamen kırılmalarına sebep oldular. Rus, Bulgar ve Don Kazakları tarafından yakılan köyleri, işlenen cinayetleri tek tek tespit etmek mümkün değildir. Yalnız, Çarlık ordusunun hangi yoldan geçtiğini anlamak için yanmış köy harebelerini ve kanlı cesetleri takip etmenin yeterli olduğunu söyleyebiliriz. Gasp ve yağma hareketleri savaş esnasında iâşe ve ikmâl güçlükleriyle karşılaşan Rus ordusu bu ihtiyaçlarını yerli Bulgar ve Türk kaynaklarından temin etmeye çalışmıştır.

Harmanlı Katliamı esnasında bazı rakamlara göre 60 bin, başkalarına göre 100 bin, başka farklı kaynaklar ise 200 bin insanın katledildiğini dillendirmekte.

 

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI