Güleyim mi, ağlayayım mı
Mümin TOPÇU
Şişi'nin ani ve süper aktivizasyonu artık bayıttı ve yordu.
Bizim cenah, her ne kadar kendisine bel bağlamış olsa da, artık o son hamlelerini oynamakta ve yakında temelli kaybolup gidecektir.
Statükonun ipini çekmek için yanıp tutuşmaktayız; ama şimdilik onunla vedalaşma tarihini belirlemek biraz zor iş.
Statüko ve mafya fena yuvalanmış, teker teker, sadece öne sürdüğü kuklalarını beyhude harcamakta.
Şimdi sıra Şişi'de. Bu sanki bizim çok da umurumuzda.
Ama zaman kaybı, azınlık toplumuzun içini tamamen oymakta ve çürütmekte.
Aslında bizim toplumun ismi her ne kadar Şişi veya Doğan gibileri ile bir arada anılmış olsa bile, bizim aramızdaki sağduyulu ve ileri görüşlü şahsiyetler, bu oyunun büyüklüğünü ve vahametini anlayabiliyorlar.
Bugünlerde var mı yok mu, Şişi'nin sabahtan akşama kadar sarf ettiği hezeyanlar.
Onlarla uyanıp onlarla gözlerimizi yummaktayız.
Yıllar boyu, bizleri işte bu şekilde uyutuyorlar ve oyalıyorlar.
Eriyen bir mum gibi heba olan yıllarımızın, kaybolan nesillerimizin hesabını kimden soracağız?
Son yıllardaki bütün yapılan sıra dışı seçimler ve bir sürü başka oyunun tek gayesi, bir müddet daha statükoyu ayakta tutabilmekti ve kartondan saray kulelerin yıkılmaması içindi...
Bir mafya rejiminin lider tayfasını yüceltmek için ana vatan topraklarımızı bile şuursuzca alet etmekten hiç geri kalmadılar.
Neymiş, efendim, dostu düşmandan ayırt edemeyenler, güya "müze" açmışlar ve bizlere kimin kim olduğunu bizlere öğreteceklermiş...
Biz, el insaf, deriz.
Bütün bu durumlardan habersiz ya da ilgisiz olanlar ise Şişi ve Doğan gibilerini favorize etmeye devam edeceklerdir.
Halimize güleyim mi, ağlayayım mı...