Yerli ve ithal siyasetin derneklerimizi ele geçirme hamleleri - Mümin TOPÇU

Yerli ve ithal siyasetin derneklerimizi ele geçirme hamleleri


Göçmen camiası derken, öncelikle büyük bir sivil toplumu algılamamız gerekmekte.

Göçmen derneklerimiz ise politik toplumun, devletin ve ekonomik alanın dışında kalan kuruluşlardır.

Bu sivil toplum kuruluşlarımız, geniş kitlelerin katılımına açık, toplumu ifade etmek için görev üstlenmişlerdir.

Her nerede, yeni üyeler kabul etmeyen bir göçmen derneği varsa, bilin ki, orada demokratik kurallar işletilmemekte...

Bizim derneklerimiz genelde kültürel sivil kuruluşlardır, bir iki tane ekonomik STK'mız da mevcut, onlar da bir nevi zenginler kulübü rolünü üstlenmiş durumda. Henüz siyasal ve dini örgütlerimiz bulunmuyor...

Siyasal alanda faaliyet gösteren derneğimiz yok derken; son dönemde mevcut kültür ve dayanışma örgütlerimiz, siyasi yönden bayağı aktifleştiklerini hatırlatmakta yarar var. 

Bir nevi siyaseti ve siyasetçileri dernek alanlarımıza sokmaktayız, onlarla kucaklaşmaktayız.

Bütün bunların, sadece birer masumane girişim olup olmadığını birkaç yıl sonra göreceğiz.

Böylece, sivil toplum kavramının siyaset literatüründe yer edinmesini sağlamış sayılırız.

Ankara'nın kırsala gönderdiği her siyasi heyetin ilk önce göçmen derneklerini ziyaret etmesi herhalde bundandır...

Bütün derneklerimiz mercek altında, onları yakından takip etmekteyiz.

Bazılarının bütün etkinlik mesaisi siyasete yönelik.

Bu esnada sıradan vatandaşımız da boş durmuyor.

Bugün, filanca dernek "A" partinin emrinde, falanca federasyon "B" partiye kendini iyice kaptrımış, " C" konfederasyonu yetkilileri parti genel başkanları ile sarmaş dolaş diye konuşabiliyor.

Bu işin bir de memleket ayağı var, birileri buna Balkan Masası demeye getiriyor. Ben de kendileriyle, masanın bacağı kırık çıktı diye bazen şakalaşıyorum.

Bir DPS, Türkiye'deki siyasi partiler tarafından adeta paylaşılamaz bir konuma kadar yüceltildi.

Buradaki her parti, adeta Sofya'nın seçim katkısını da hesaba katıyor, ama DPS herkesle flört edebiliyor, herkese şirin gözükmeye çalışıyor.

Göçmen toplumu hızla demokratikleşiyor diyebiliriz mi?

Dernek etkinliklerindeki protokol ağırlığının siyasi rengine baktıkça hüzünlenmemek elde değil.

Memlekete doğru yol alan otobüslerin görüntüsü ise bana tek partili rejimleri hatırlatmakta.

Göçmen dernekleri, kuruluş tarihlerinden bu yana bayağı bir aşama kaydettiler.

Ya bugünkü göçmen toplumunun profili nedir, temel sorunlarımız nelerdir?

Asıl bunlara açıklık getirme zamanı geldi ve geçmekte...

Bırakınız Ankara merkezli siyasi partileri, bir DPS bile her göçmen derneğinin baş köşesinde bağdaş kurmuş vaziyette.

Aynı bu memleket partisi, madem ki, bizim oylarımızda ısrar ediyor, o zaman, göçmen derneklerimiz de, Bulgaristan'daki siyasal rejimin demokratikleşmesini talep etsinler.

Bugün birileri anayasa değişikliği için öneri götürmekten çekinirken, derneklerimizin tümü suskunluğa bürünürken, bizi ilgilendiren konularda, yeni yasalar kabulünde veya reddinde, yasama organı ile temasa geçmek benim görevim değildir...

Kırcaali bölgesi için bizim oyumuz rica edildiğinde:

 Sayın Erol Mümün, lütfen, şu polis binası kulesindeki saat başı çalan milliyetçi zırvalıklarını durdurur musun?

Ya da, gosin Delyan, medrese binamızı devlet ne zaman sahiplerine iade edecek, diye sorulmalı.

Olumlu cevap gelmediğinde, bizler de olumlu adımlar atmamalıyız...

En azından otobüsün lastiği patlamış olabilir...

YAZIYI PAYLAŞ!