Mümin TOPÇU

Düştüğümüz buhrandan kurtulup, öz kültürümüze dönelim

Mümin TOPÇU

Burgaz kentinde, kültürel alanda emek sarf eden Türk asıllı kardeşlerimiz bir toplantı düzenledi.

Önemli bir kitle iletişim aracı olarak, davet edilmememize rağmen, bir şekilde medyamızın istihbarat şefini, bu önemli toplantıya dahil ettik. Bu yazımı hazırlamadan önce, kendisiyle uzun bir sohbetim oldu ve yeterince bilgi edindim.

Her ne kadar bir sempozyum olarak lanse edilse de, konuşmacıların arasında göze çarpacak önemli bilim insanları ve bilimsel nitelik taşıyan sunumlar yoktu. Kültürel ve entelektüel elitimizin yeterince bir temsiliyeti de bulunmuyordu.

Bakmayın siz, sanal alemde paylaşılan yüzlerce şen şakrak fotoğraf karesine. Sunumlarınızı açıkça paylaşın da, milletçe okuyalım. Gazetemizin sayfaları da sizlere açık...

Ne olursa olsun, yine de bu tür bir teşebbüsü bizler memnuniyetle karşılamaktayız.

Ayrıca milletvekili İlhan Küçük'e de gayretlerinden dolayı müteşekkiriz. Güya onun himayesi altında tertiplenen bir etkinlik; fakat bazı katılımcılara ise davetiyelerini bizzat Türkçe öğretmeni Zekiye Hasan, kendi adına iletmiş. Karışık bir durum...

Salonda Renew Europe'nin (Renew) bayrağı asılıydı. Nedir bu Renew Europe? Dokuzuncu Avrupa Parlamentosu dönemi için kurulmuş, liberal ve Pro-Avrupacı bir siyasi gruptur. Grup, 2004'ten 2019'a kadar Parlamento'da olan Avrupa için Liberaller ve Demokratlar İttifakı (ALDE) grubunun halefidir.

Ne diyelim, yıllardır gözlerimiz Brüksel'e bakarak yaşardı; ama arkamızda ise sapasağlam ve koskoca bir ana vatan durmakta. Davulu ve tokmağına varınca o sağlamakta...

Brüksel'in bize ne verdiği ve bizden ne aldığı meçhul; fakat son yıllarda kültürel gelişimimizdeki Türkiye Cumhuriyeti'nin rolü ve katkısı çok büyüktür. Bunu asla inkar edemeyiz...

Şimdilerde her ne kadar Bulgaristan'daki Türklerin resmi bir tanımı olmasa da, cümle alem biliyor ki, bu ülke bünyesi içerisinde güçlü ve büyük bir Türk azınlık toplumu barındırılmakta.

Burgaz'daki toplantı, işte aynı bu sözkonusu Türk toplumunun kültür varlığını korumak ve devam ettirmek için gerçekleşti demeyi arzuluyoruz; ama şimdilik, çeşitli sebeplerden dolayı bir türlü bunu dile getiremiyoruz...

Biraz "ayaküstü ve geçiştirilerek " iki günlük program bir güne sığdırılmış. Sonuç bildirgesini, bir öğretim görevlisi düzgün bir şekilde yazmış ve toplantı sonunda iştirakçilerin onayı alınmış...

Oturumlarda konuşulanlarla, sonuç bildirgesi arasında farkındalık apaçık sırıtmakta ve kültür toplantısında ne gibi kesin kararlar alındığı pek anlaşılmamakta, bundan dolayı hiç sormadan edemiyoruz:

Bu toplantı sayesinde belirli bir kültür politikasına kavuşmuş olduk mu?

Şimdi ileriye dönük neyi ve nasıl yapacağımızı biliyoruz mu?

Kültür faaliyetlerimizi kimler ve hangi kurumlar yönlendirecek, kültür politikamızı kimler belirleyecek?

İlhan Küçük ve siyasi şürekasının, bu yönde ne kadar başarılı oldukları ortada.

Bizim kültür cenahı, tam komünistlerden kurtulduk derken, başka bir siyasi gücün etkisi altına mı girdi?

Yedinci defa milleti bir yere topluyorlar; fakat akabinde bir türlü özlemini çektiğimiz çalışmalar gerçekleşmiyor.

Örneğin, bir Ulusal Türk Kültürü Federasyonu kurulmasının önüne kimler set çekmeye devam ediyor?

 Yazarlarımız ve şairlerimiz bir çatı altında toplanamıyor. Aynısı ressamlarımız ve müzisyenlerimiz için de geçerli...

Bizim azınlık kültürümüz uzun yıllardır tartışmaya açıktır. Yakın zamana kadar tamamen yok edilmesi için bayağı efor harcanmıştı; ama sanat camiamız bir türlü susturulamadı.

Meydanlar ve sahneler artık yeniden bizim oldu. Unutulmaya yüz tutmuş türkülerimiz yeniden seslendiriliyor. Yazar ve şairlerimizin yeni eserlerini ozgürce okuyabiliyoruz.

Kültürel politikalar ve stratejiler belirlerken, bizim özümüzün Türk kültürüne bağlı olduğunu unutmamalıyız.

Burgaz toplantısında sunumların tümü ana dilimizde gerçekleşti.

Bu bile beni çok sevindirdi; çünkü yakın zamana kadar ana dilimizde konuşmaktan çekiniyorduk veya utanıyorduk...

Bir toplumun kültürü, o toplumun aynası olarak kabul edilir. Zaman, toplum içindeki dinamikleri değiştirebiliyor, kültürel gelişimimiz de bazı değişimlere ve gelişmelere uğrayabilir.

Şimdi bizim yeni bir şuura ve yeniden milli değerlerimize sarılmamız gerekiyor.

Düne kadar ağızları ( Türkçe ) bıçak açmayanların, bugün Burgaz'da  ana dilimize sarılmaları, bunun güzel bir örneğidir.

Düştüğümüz kültür buhranından kurtulup, kendi öz kültür değerlerimizi sahiplenmeliyiz. Çağdaş düşünceye sahip her Türk kardeşimiz aynı yolu tercih edecektir...

Azınlık toplumunun belirlediği kültür politikaları bir varlık meselesi olarak, toplumsal huzurun, millî birlik ve bütünlüğün, memleketimiz Bulgaristan'ı ileride daha güçlü kılacaktır.

Keşke genç nesillerimiz, yabancı ellerde iş ve aş peşine düşmemiş olsaydı, yurdumuz belirli bir refah düzeyine kavuşmuş olsaydı. Akabinde, illaki, kültür cephemiz daha bir güçlenirdi...

Devletimiz, eğitim faaliyetlerini planlayıp yürütmekte; ama bizim ana dili eğitim konusu zaafta. Bu yönde devlet politikası olmaması gibi, bizim toplumun da bir planlı ve organize seferberliği bulunmuyor.

Günümüzde Türkçe okuyanların sayısı o kadar yetersiz ki, tam rakamı duyurmaktan acizlik duyanlar var...

Hangi siyasi partinin eğitim faaliyetlerinin planlaması var?

Bulgaristan'daki Türklerin millî kültürü, bizim arkamızdan gelecek olan nesillere, ana dilimiz, edebiyatımız, tarihimiz, zengin folklor geleneklerimiz, dinimiz, örf ve âdetlerimiz sayesinde aktarılabileceğiz mi?

Yazarın Diğer Yazıları