Durumun adını koymakta zorlanıyorum - Mümin TOPÇU

Durumun adını koymakta zorlanıyorum


Son günlerde, başkent Sofya'nın meşhur sarı kaldırım taşları bayağı kızıştı, hatta, yerlerinden söküldü.

Halk isyan etti ve sokaklara döküldü.

Bu sefer, mutra rejimi tamamen bertaraf edilecek mi, bunu bilemiyoruz.

Şimdilik Bulgaristan'daki Türk toplumu derin sessizlik görüntüsü vermekte, fakat en kısa zamanda doğru yolu mutlaka bulacaktır, çünkü mecazi anlamda bir deyim var;

"Eli armut toplamak/devşirmek," yani biri iş yaparken diğeri boş durduğunda onun da aynı işi yapabileceğini söylemek için kullanılır...

Şimdilik gidip başkent Sofya'da sarı kaldırım taşı sökmüyoruz, fakat kesinlikle bir daha Rosenets limanında balık yerine koyulmaya gönlümüz rıza göstermez diye düşünmekteyim.

Acaba, bu acı verici deneyden sonra dersimizi aldık mı...

***

Eylülün girmesiyle, göçmenlerin memleket özlemi ve hasreti bitti sayılır.

Gerçi, doğup büyüdüğü toprakları kim sevmez ki?

Ayrıca, aynı bu toprakların tapularında halen dedelerimizin isimleri kayıtlı durmakta.

Asla tapu veya nüfus kayıt defterleri deyip geçmeyin, asıl bu eski defterlerde bizim yakın tarih gerçeğimiz kayıt altında muhafaza edilmekte.

Nüfus kayıt defterlerinde, Bulgaristan doğumlu her Türk asıllı vatandaşın, üç Türk ismi resmen belgeli ve asla inkar edilemez.

Bu yaz aylarında, Bulgaristan'ın test ve karantina uygulama sürecinde, işte bu çifte isim kargaşası, bazı göçmenlerin üzerinde bayağı rahatsızlık yarattı, hatta, gece uykularını kaçırdı bile diyebiliriz.

Bayağı utanç verici sahnelere tanıklık ettik.

Bazı göçmenler test hazırlatırken, mecburen yabancı vatandaş olarak kayıt oldular, bu şekilde daha yüksek hizmet ücretine tabi tutulmuş oldular.

Bu çok nahoş ve hiç tasvip edilmeyecek durumun tek sebebi, yukarıda bahsettiğim o nüfus defterlerindeki kayıtlı Türk isimlerini halen herkes tarafından geri alınmamasından kaynaklanmakta.

 Aynı zamanda, bazı göçmen dernekleri sosyal medya aracılığı ile adeta ucuz "gaz verdiler" ve bu test uygulanması esnasında, bir takım dengesiz tipler, hiç utanmadan ve sıkılmadan mesnetsiz yorumlar yaparak Türkiye devletine karşı gard aldılar.

Ama bütün bunlara hiç değer miydi?

Halbuki, karantina ve test uygulamasını bizzat Bulgaristan devleti istiyordu.

Bir Türkiye vatandaşı olmana rağmen, sen gidip bir yabancı devlet vatandaşı gibi, bu devletin sağlık kurumlarından hizmet alacaksın ve sonrasında senden kimse beş kuruş ücret almayacak. Öyle mi?

Burada çuvaldızı biraz da kendimize batırmalıyız...

***

Tam bu notları düşerken, Sofya Büyükelçimiz Sayın Aylin Sekizkök ve beraberinde kalabalık bir heyet, Haskova ve Kırcaali bölgelerinde 2 günlük resmi bir ziyaret gerçekleştiriyorlar.

Umarım sonuçları halkımız için yararlı olur.

Şu an benim aklım başka bir duruma takıldı. Bu tür diplomat ziyaretleri esnasında yerel medya çalışanlarını da her zaman büyük heyecan basar. Kırcaali şehrinde çalışan Tük kökenli gazetecileri de doğal olarak böyle bir heyecan sarmıştır.

Bulgaristan Ulusal Radyosu ( BNR ) ve Kırcaali Belediye Radyosu'da muhakkak, bu önemli ziyareti haberlerinde yansıtacaklardır, fakat Türklerin yoğunlukta yaşadığı bu bölgede yayın yapan Bulgaristan Ulusal Radyosu'nun şubesinde 15 kadrolu görevli çalışırken, bunların arasında bir tek Türk asıllı gazeteciye rastlanmamasını bayağı manidar bulmaktayım.

Aynısı belediye radyosu için de geçerli, burada 5 kadrolu eleman çalışıyor, fakat onların arasında da bir Türk ismi göze çarpmıyor.

Ben şahsen bu durumun adını koymakta bayağı zorlanıyorum.

Sayın Büyükelçimiz, Kırcaali’deki yetkililerden, bu konuda, acaba, bilgi aldı mı?

İnsanoğlu, nihayetinde, Bulgaristan'da yeniden Jivkov ırkçılığı mı hortladı diye sormadan edemiyor...

YAZIYI PAYLAŞ!