Çatlak zaman aynasında gördüklerimiz
Mümin TOPÇU
Son yazılarımın birisinde, “ne lider kaldı, ne de bir parti” diye sitem etmiştim.
Dünkü gün ise, bu yakınmam galiba çürütülmeye çalışıldı; çünkü başkent Sofya'da “yepyeni” bir "Türk partisi" peydahlanmış oldu.
Keşke şimdi, bu iki kelimeyi hiç tırnak içine almadan ve gönül rahatlığı ile yeni bir Türk partisi kuruldu diye belirtebilseydik....
Yeni siyasi oluşumun ne kadar gerçek bir Türk partisi rolüne bürüneceği ve hangi güçlerin kisvesi altında kalacağını ileride hep beraber göreceğiz; ama şimdilik öne sürülen yönetim listesinde yeni isimler okuyamadık, duvardaki eskimiş ve çatlak zaman aynasında 35 senelik eski günahkar partinin tanıdık elemanlarının yüzlerindeki maskeleri ise görmüş olduk.
Yukarıda paylaştığım fotoğrafta görülen kardeşlerimizi ise ben suçlayamam, kendileri arayış içinde kıvranan bir topluluğun bireyleridir, yani bizden biriler.
Halbuki bugün gerçek liderler ve bağımsız bir parti doğuyor diyebilmeliydik. Aslında siyasal manifestoya dönüşecek güçlü ve toparlayıcı bir çağrı duyabilmekti hayalimiz.
Ancak, bu yalnızca kendi irademize sahip çıkmakla mümkün olacaktır; çünkü
siyasal anlamda yeniden doğuşumuz, hem tarihsel bir zorunluluk hem de demokratik bir gerekliliktir.
Bulgaristan’daki Türk toplumunun tarihsel kırılmalarını ve bugünkü temsil krizini çok berrak bir şekilde dile getirebilip, hem bir eleştiri hem de bir yol haritasını görebilmeliydik.
Bulgaristan’daki Türk toplumu, tarih boyunca sistematik dışlanma ve siyasal kırılmalarla karşı karşıya kalmıştır, irademiz sürekli olarak bastırılmıştır ve önümüz kesilmiştir.
Bugün gelinen noktada, ortada ne güvenilir bir lider ne de bağımsız bir parti kalmıştır. Görünürde türeyen bir sürü “Türk liderler” ve “Türk partileri” aslında toplumun öz iradesini temsil etmeyen yapılar olarak karşımıza çıkmaya devam ediyor.
Gerçek manada bir temsiliyet krizi yaşanmakta, halk nezdinde siyasal katılım engellendikçe dipte sazan avlamaya devam edeceğiz.
Gereksinimlerimizi ve amaçlarımızı iyi biliyoruz; ama çözüm dağ yolu yokuşlarını bir türlü aşamıyoruz.
Bu tablo, klasik azınlık siyaseti literatüründe sadece “asimilasyon baskısı” ve “kontrollü temsiliyet” kavramlarıyla açıklanabilir.
Bulgaristan'daki Türk toplumunun amacı, devlet yapısı içinde sadece demokratik temsil ilkelerine sadık kalmasından ibarettir. Memleketin sağlam demokratik temeller üzerinde inşası ise asıl bizim ana hedefimiz olmalı. Güçlü ve demokratik bir Bulgaristan, güçlü bir Türk azınlık toplumu demektir.
Azınlıktaki Türk toplumu ileride her ne kadar demokratik ilkeler sayesinde güçlenip gürbüzleşse de, asıl ülke bazındaki diğer bütün siyasi partilerin de sadece demokratik kulvarlarda koşmaları zaruri bir hedef olmalı.
Artık, bu kısır döngüyü kırmak zorundayız. Türk toplumunun siyasal geleceği için, halkın içinden çıkan, bağımsız, samimi ve hesap verebilir liderlere ihtiyaç vardır.
Genç kuşakların siyasal farkındalığı artırılmalı; bilgi ve eğitim en güçlü kalkanımız olmalı
İlk etapta, ayrıştırıcı söylemlere karşı, ortak değerler etrafında kenetlenmek şarttır.
Son noktayı koymadan, yeniden tekrarlıyorum: Bulgaristan'daki Türk toplumunun siyasal yeni siyasal doğuşu, hem tarihsel bir zorunluluk hem de demokratik bir gerekliliktir.