Geyikli Baba ve Naim'in çökmeye yüz tutmuş evinin çatısı - Mümin TOPÇU

Geyikli Baba ve Naim'in çökmeye yüz tutmuş evinin çatısı


Altın harflerle tarihe ismini yazdıran, dünyanın en başarılı sporcularından birisi olan Cep Herkül'ü lakaplı Naim Süleymanoğlu’nun aramızdan ayrılışının 5. yıl dönümünde Türkiye'de ve Bulgaristan'da saygı ve rahmetle anıldı.

İzmir, Bursa, Ankara, Lüleburgaz, Kırklareli, Keşan ve Mestanlı gibi şehirlerde özel anma törenleri düzenlendi. Büyük sporcunun anıtları önüne çelenkler bırakıldı, saygı duruşunda bulunuldu. Bazı yerlerde cami önlerinde lokma dağıtıldı ve mevlit okutuldu...

Dün akşamki Kestel Belediyesi'nin ( Bursa ) düzenlendiği töreni yakından izleme fırsatı yakaladım.

Muhsin Yazıcıoğlu Kültür Merkezi'nin büyük salonunda duygu dolu anlar yaşandı. Genelde bu tür etkinlikleri bizim dernekler düzenler; fakat bu sefer organizasyonu bir Anadolu belediyesi üstlenmişti ve bu jest takdir edilmeli.

Benim ilgimi nedense Bulgaristan'dan gelen konukların konuşmaları çekti. Sırasıyla Mestanlı ve Vetovo Belediye Başkanları İlknur Kazım ve Mehmed Mehmed söz aldılar. Ayrıca Rusçuk Müftüsü Yücel Hayrettin Hüsnü, huşu içinde uzun bir dua ve coşkulu konuşma yaptı.

Üçü de ana dilimizi çok düzgün ve pürüzsüz bir şekilde kullandılar, her sarf ettikleri söz tam yerinde ve gayet ölçülüydü, karşımızda kendilerini çok iyi yetiştirmiş yeni profil genç yöneticiler duruyordu ve eskiden tanıdığımız o kendilerini çok beğenmiş; ama ana dillerine gelince kem küm ederek, anlatmak istediklerini açık seçik ifade edemiyorlardı, bir soru karşısında bocalayıp duruyorlardı...

Rusçuk Müftüsü, Naim Süleymanoğlu'nun hayrına sadece dua etmekle kalmadı, gerçek din adamlarının konuşabildiği zengin bir dil ve eda ile merhumun ruhu yücelterek bizlere iyi bir örnek olmasını niyaz etti.

Müftü Efendiyi dinlerken, miladi 1275 – 1350 yılları arasında yaşamış, Geyikli Baba'yı anımsadım, kendisinin vecizelerini ve öğütlerini hatırladım. Bu akşam zaten hepimiz Geyikli Baba'nın kabrinin bulunduğu kutsal topraklardaydık. Ulu ecdadımız, Osmanlı Devleti'nin temellerini buralarda atmıştı...

Diriliş Ertuğrul dizisinden hatırlayacağınız Turgut Alp, Orhan Gazi’ye Geyikli Baba’dan bahsetmiş ve menkıbeleri dinleyen Orhan Gazi, Geyikli Baba'yı görmek için huzuruna davet etmiş; ama Geyikli Baba bu davete itibar etmemiş, ayrıca “Sakın Sultan da bana gelmesin!” diye de haber göndermiştir.
Orhan Gazi, ki o zamanın hükümdarı, bu cevabın hikmetini merak edip sordurunca tarihe iz bırakacak şu cevabı almıştır;
“Dervişler basiret ehlidir, yerli yerince hareket etmeleri zaruridir. Aksi halde istikametten saparlarsa duaları kabul olmaz. Sizlerse, ümmetin emanetçilerisiniz. Bu durumda sizler, serhad askeri, bizlerde dua askeriyiz. Zaferler, dua askerleriyle serhad askerlerinin müşterek gayretleri neticesinde elde edilir. Bu muvaffakiyete ulaşma istikametinde serhad askerleri, nasıl harp ilmiyle cesaretle teçhiz ediliyorlarsa; Dua askerlerinin de, dünya meyil ve muhabbetinden uzak tutulmaları zaruridir. Dolayısıyla korkarım ki benim sizin yanınıza gelişimle vaki olması muhtemel olan atıyye ve ikramlar, dervişlerimizin kalblerine dünya muhabbeti sokar ve ahiret muhabbetini azaltır. Böylece siz de, biz de zarar görenlerden oluruz… Sultanım, ancak bilesiniz ki, vakti gelince görüşmemiz gerçekleşir inşaallah”.
 
Bir zaman sonra Geyikli Baba Hazretleri, Bursa’ya gelir ve Orhan Gazi’nin saray avlusuna bir çınar diker ve diktikten sonra İbrahim Suresinin 24. ayetini okur. Ayetin meali olan “Kökü sabit, dalları ise göklerdedir” anlamında ki gizli manalar, devletin bu ağaç gibi kök salacak, dalları çok uzaklara ulaşacak, evlatları Din-i İslam’a çok hizmet edecekler, deyip duasını eder ve saray kapısından ayrılır.
 

Evet, 620 yıl sonra bile, Geyikli Baba'nın padişahımızın sarayı önüne diktiği ağacın ulu bir çınar olması ve Osmanlı evlatlarının günümüzde var olmaları, Baba Sultan'nın dualarının kabul olduğunun işaretidir.

Uzak Tuna boylarından, Geyikli Baba'nın kucağına kadar gelen Müftümüz Yücel Hayrettin Hüsnü'den Allah razı olsun, gözlerinden akan irfan ve din sevgisi hiç sönmesin...

Yoğun Naim Süleymanoğlu'yu anma törenleri bitti.

Umarız ki, ileriki zamanlarda bunlara benzer etkinlikler daha farklı, seviyeli ve zengin içeriğe kavuşurlar.

Kimsenin gönlünü kırmak istemem; fakat genellikle siyasetçilerimizin ve STK yöneticilerinin ağırlıklı olarak katıldığı, sadece bir protokol gösterişinden ötesine geçmeyen, bu tür organizasyonlardan kimseye bir yarar yoktur. Protokolle kaynaşmış ve kucaklaşmış bir de halk yığınlarını görmek ister bizim gönüllerimiz...

Şimdi bir hesap tutsak, bu yıl ki Naim Süleymanoğlu anma törenlerinde harcanan parayla, büyük şampiyonun Mestanlı'daki çökmeye yüz tutmuş köy evinin çatısı tamir edilebilirdi.

Bir müze evin yararları, protokol mensublarının yüz milyon adet fotoğrafından çok daha üstün ve etkin olur...

Bir de çağrım var, bir defa da bizim göçmenlerin STK'ları elini taşın altına soksunlar ve bu müze eve kavuşmamızı sağlasınlar. Her zaman devletten beklemek olmaz...

YAZIYI PAYLAŞ!