Bazen çevremde olup bitenleri algılamakta gerçekten zorlanmaktayım.
Sakın bunu benim ilerleyen yaşımla bağlamayınız; çünkü sıralayacağım üç örnek sizleri de yoracak cinsten.
***
Geçen gün, Bulgaristan Ulusal Radyosu'nun Türkçe Yayınlar Bölümü'nün yaptığı bir söyleşi düştü önüme.
Soruları yöneten Bulgar asıllı deneyimli bir gazeteciydi, cevaplayan ise aynı ulusal radyonun Şumnu şubesinin Bulgarca yayınlarında çalışan Türk asıllı bir kadın görevliydi.
Abartmaya ne gerek var, rutin bir röportaj deyip geçebilirsiniz; ama benim dikkatim farklı bir noktaya odaklandı kaldı.
Radyonun Türkçe yayın programında, Bulgar asıllı çalışan arkadaş, aynı radyoda görevli bir Türk asıllı çalışana Türkçe olarak sorular soruyordu; ama aldığı cevaplar nedense Bulgarcaydı. Başka üçüncü bir kişi ise, bu röportajdaki Bulgarca bölümleri bizim ana dilimize sesli olarak tercüme ediyordu.
Bir sözle Bulgar Türkçe konuşuyordu, Türk ise Bulgarca konuşuyordu.
Halbuki, Şumnu Radyosu'ndaki görevli arkadaş, işe Türkçe bildiği için alınmıştı...
***
Bal-Göç'te neler oluyor?
Bana bugünlerde herkes bu soruyu soruyor, benim ise nedense inadım tuttu ve bu konuya fazla eğilmiyorum, en azından kongreye kadar suskun kalmayı düşünüyordum.
Aslında Bal-Göç'te olağanüstü bir durum yok. Zaten olamaz da; çünkü binlerce üyesi ve sempatizanı olan köklü ve güçlü bir örgütü batırmaya kimsenin gücü yetmez.
Yönetim kurulu üyelerinin arasında bir iç çekişmenin ve bölünmüşlüğün varlığından artık herkes haberdar oldu.
Sosyal ve Bursa medyalarında neler neler yazılmadı ki.
Bal-Göç'e kayyum atandı, dernek kapatılabilir diye yazılıp çizildi.
Topyekun yeni üyeler alınmış dendi.
En son Bal-Göç Yönetim Kurulu üyelerinin arasındaki çoğunluk yönetimi ele geçirmiş ve kendi aralarında yeni yönetim belirlemişler diye yazıldı.
Bir de bir listede yeni başkanın ve başkan yardımcılarının isimleri uzun uzdıya sıralanmıştı...
Bütün bunlara pek inanasım gelmedi ve geçen gün bizzat kendim dernek merkezini ziyaret ettim.
Kapıyı tıklatıp içeri girdiğimde, mevcut Bal-Göç Genel Başkanı Sayın Veli Öztürk makam koltuğunda sapa sağlam oturuyordu. Hatta, bana bir de acı Türk kafesi ısmarladı...
***
Rodoplar'da ve Trakya'da, Bocuk Gecesi kutlamaları çok eski tarihlere dayanır; Türklerde ve Pomaklarda görülen bu Müslüman geleneğinin, bildiğimiz ve tamamen Hristiyanlara ait Koleda kutlamalarıyla hiç bir alakası ve bağlantısı yoktur.
Bundan dolayı Büyük Mandıra Belediyesi'nin, 8 Ocakta, "Bir Balkan Geleneği Koleda" adında gece tertiplemesini bayağı yadırgamaktayız.
Aslında onların kutladığı düpedüz bir Bocuk Gecesi'dir ve buna Koleda demek çok yanlıştır. Bocuk kelimesi yerine Koleda'yı tercih etmenin bir tasvip edilecek yanı yoktur.
Bocuk Gecesi'nde yer alan yaşlı kadın ve dedenin Noel Baba ile asla karıştırılmaması gerekiyor.
Bocuk Gecesi geleneği, suların buz tuttuğu geceden sonra başlar. Koleda ise güneşin doğduğu gün, 21 Aralık tarihine denk gelir ve bir nevi yeni yıl başı başlangıcı sayılır.
Yukarıdaki arama formları aracılığı ile Misyon Gazetesi arşivinde kelime, içerik, konu araması yapabilir veya gün-ay-yıl formatında tarih girerek tarihe göre haberleri listeleyebilirsiniz.
Çerez Bildirimi
Sitemizde, daha yüksek bir kullanıcı deneyimi sunmak ve deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla, Gizlilik Politikası, Çerez Politikası ve KVKK Aydınlatma Metni sayfalarında belirtilen maddelerle sınırlı olmak üzere ve ilgili yasal düzenlemeler çerçevesinde çerezler kullanıyoruz.